31 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
3°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Fitnenin ortaya çıkışı ve Hz. Osmanın şehadeti...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Hz. Osman on iki sene hilafet makamında kalmıştır. Bunun ilk altı senesi huzur ve güven içerisinde geçmiş ve hiç kimse yönetimin uygulamalarından şikayetçi olmamıştır.

Hz. Osman, yaratılışındaki yumuşaklık ve hosgörü ile insanların serbestçe hareket edebilmelerine imkan sağlamıştı.

Yükselen şikayetleri ani ve kesin kararlarla karşılayamayınca, yavaş yavaş bir fitne ve kargaşa ortamının oluşmasına zemin hazırlanmıştı.

Endelüs'ten Hindistan hudutlarına kadar çok geniş bir sahayı kaplayan devletin içerisinde, çeşitli din ve ırklara mensup zimmi statüsünde topluluklar vardı. Bunlar, mağlup düştükleri İslam Devleti'ne karşı her fırsatı değerlendirerek baş kaldırıyorlardı.

Yahudi unsuru ise; İslam Ümmeti'ni parçalayıp yok etmek için İslamın temel prensiplerini hedef almıştı.

Müslüman olduğunu iddia ederek, ortaya çıkan bir takım Yahudi asıllı kimseler, zuhur eden huzursuzlukları körükleyip fitne alevini her tarafa yaymaya çalışıyorlardı. Bunlardan birisi etkili nifak hareketlerinin ortaya çıkmasını sağlayan ve tam bir komitacı olan Abdullah İbn Sebe'dir.

İbn Sebe, Yemenli bir yahudidir.

O, samimi kimselerin haklı şikayetlerini kullanarak, insanları Hz. Osman'a karşı kışkırtıyordu.

Bir taraftan; "ric'ati Muhammed" ''Muhammed (s.a.v)'in tekrar dönüşü'' düşüncesini yaymaya gayret gösterirken, öte taraftan Peygamber'in peşinden hilafet hakkının Hz. Ali (r.a)'a ait olduğunu ve bunun da Allah tarafından belirlenmiş bir gerçekten başka bir şey olmadığını yayarak daha sonra ortaya çıkacak şia akidesinin temellerini atıyordu.

Onun yaydığı düşüncelere göre Ebu Bekir, Ömer ve Osman, Hz. Ali'in hakkını gasbetmişlerdi.

O, Küfe, Basra ve Şamda insanları kışkırtırken,

Ebu Zerr'in haklı çıkIşlarını da kendisine malzeme yapmaya uğraşıyordu. (İbnü'l Esir)

Bir zaman sonra, Muhammed b. Ebi Bekr ve Muhammed b. Ebi Huzeyfe de, yapmış olduğu atamalardan dolayı Hz. Osman'ı tenkid etmeye başladılar (İbnül-Esir).

Yolsuzluklarını denetleyememesidir (Suyuti).

Hz. Ali (r.a) bu konudaki şikayetlerini ona ilettiğinde

o, Hz. Ali'ye şöyle diyordu:

"Mugire b. su'be'yi Ömer'in vali tayin ettiğini bilmez misin?"

Hz. Ali:

"Biliyorum" deyince o; "O halde neden akrabalığı ve yakınlığından dolayı onu vali tayin ettiğim şeklinde bir kınamada bulunuyorsun?" diye sormustu.

Hz. Ali'nin buna verdiği cevap şuydu;

"Ömer vali atadığı kimseyi sıkı bir şekilde kontrol altında tutardı. En ufak hatalarını görse onları sorgular ve en şiddetli şekilde cezalandırırdı.

Sen ise, bunu yapmıyorsun" (İbnül-Esir).

Bunun üzerine Hz. Osman, vilayetlerdeki yönetimler hakkında yapılan dedikoduları ve bunların sebeplerini yerinde incelemek üzere müfettişler tayin etti. Muhammed b. Mesleme'yi Kufe'ye; Usame b. Zeyd'i Basra'ya; Abdullah b. Ömer'i Şam'a ve Ammar b. Yasir'i de Mısır'a gönderdi. Ammar b. Yasir hariç, diğerleri görevlerini tamamlayarak geri dönmüşlerdi. Osman (r.a) haksızlıkları gidermek, filizlenmeye başlayan ve ümmet için büyük sakıncalara sebep olacak olan fitnenin yatıştırılması için yoğun bir gayretin içine girmişti.

O, gelen şikayetleri dikkatle inceliyor, başta Hz. Ali olmak üzere Ashab'ın ileri gelenleri ile istişarelerde bulunuyordu.

Bunun üzerine Mısır'dan altı yüz kişilik bir topluluk Medine'ye gelerek, Mescid-i Nebi'de, namaz vakitlerinde Ebi Serh'in işlediklerini sahabilere şikayet ediyorlardı.

Talha İbn Ubeydullah, Hz. Aişe ve Hz. Ali, Hz. Osman'a giderek, bu insanların haklı isteklerini yerine getirmesini ve Abdullah b. Sa'd b. Ebi Serh'i azlederek yargılamasını istediler.

Bunun üzerine Hz. Osman, Mısırlılar'a kendileri için vali olarak kimi istediklerini sordu. Onlar, Muhammed b. Ebi Bekr'i istediklerini bildirdiler.

Osman (r.a), Muhammed b. Ebi Bekr'i vali tayin etti. O, Mısır'dan gelenler ve bir grup sahabi ile birlikte Medine'den yola çıktı. Medine'den üç günlük bir uzaklıkta yol alırlarken devesini, sanki takip ediliyormuş gibi hızlı sürmeye çalışan bir adam gördüler. Adamı yakalayıp sorguladıklarında İbn Ebi Serh'e bir mesajı yetiştirmeye çalıştığını anladılar. Ona kim olduğu sorulduğunda, bazen Osman'ın, bazan da Mervan b. Hakem'in kölesi olduğunu söylüyordu.

Üzerindeki mektubu açtıklarında, içinde, "Muhammed b. Ebi Bekr ile falanca falanca... Sana ulaştıklarında onları öldür" yazıldığı ve bunun Hz. Osman'ın mührüyle mühürlenmiş olduğunu gördüler. Derhal Medine'ye geri dönüp Hz. Osman'ın evini kuşattılar.

Hz. Ali, yanına Muhammed İbn. Mesleme'yi alıp Osman'ın evine gitti. Hz. Ali ona, üzerine kendi mührü bulunan bu mektubu kimin kaleme aldığını sordu. Osman, böyle bir mektup yazmadığını ve yazıldığından da haberi olmadığını söyledi. Muhammed de Osman'i doğrulamış ve bu işi düzenleyen kimsenin Mervan olduğunu söylemisti.

Yazıyı inceledikleri zaman bunun Mervan b. Hakem'e ait olduğunu anladılar. O esnada Osman'ın evinde bulunmakta olan Mervan'ın kendilerine teslim edilmesini istediler. Hz. Osman, bunu kabul etmedi. Çünkü onu öldüreceklerinden korkuyordu.

Onun evini kuşatan asiler diyaloğ çağrılarına cevap vermedikleri gibi, suyunu da kesmişlerdi.

Onlar, Hz. Osman'a şöyle diyorlardı:

"Biz seni hilafetten azledene veya öldürene yahut da bu yolda ölene kadar bu işten vazgeçecek değiliz. Eğer sana sahip çıkanlar bize engel olmaya kalkarlarsa onlarla savaşırız".

Hz. Osman onlara, Allah'ın üzerine yüklediği hilafet görevini asla bırakmayacağını ve ölümün kendisine bundan daha sevimli olduğunu bildirmiş, ayrıca kendini savunmak için kimseye emir vermediğini eklemişti (İbnül-Esir).

Peygamber şehri'nde kan dökmek ve fitneyi ilk başlatan kimse olmaktan çekindiği için böyle davraniyordu. Hz. Aişe'den Resulullah'in şöyle söylediği rivayet edilmektedir:

"Ya Osman! Belki Allah sana bir gömlek giydirir, münafıklar senden onu çıkarmanı istediklerinde onu, bana kavuşuncaya kadar sakın çıkarma".

Kaynak: Şamil İslam ansiklopedisi

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *