31 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Mevlana ve İnsan Sevgisi...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Mevlana'daki insan sevgisinin temelinde aşk'ın çok önemli bir yeri vardır.

O, aşk'ın mahiyetini ve insan hayatındaki yerini dikkatli bir şekilde açıklar.

Ona göre, insanın Sonsuz Olan'la irtibat kurabilmesi ancak aşk ile olur.

Mevlana'da aşk, hayatın aslıdır, özüdür; kainatın yaratılış gayesidir. Kaynaklara göre kutsi hadis olarak bilinen bir rivayette, O sas şöyle anlatılmıştır;

''Eğer sen olmasaydın, varlığı yaratmayacaktım.'' Yani, varlık aleminin yaratılmasındaki yegane gaye, Allah'ın Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'e (s.a.v) duyduğu sevgidir.

Mademki varlığın özü aşktır, aşkın en ileri noktası olan Allah aşkı ve sevgisi her şeyin üzerinde bir değere sahiptir.

Mevlana bu düşünceden hareketle, binlerce beyitte ilahi aşktan bahseder.

Mevlana, Mesnevi'de; ''İlahi takdirin insanlar arasında aşkı yarattığını'' söyler.

Ona göre aşk olmasaydı, yaratma da olmazdı. Hayatın bir safhadan ötekine yükseltilmesine ve cansızdan canlının çıkarılmasına hep aşk vesile olmuştur.

Aşk, yaratılışın, büyümenin ve gelişmenin ana prensibidir.

Mevlana'ya göre, insanın ideal mahiyetini bulan ve onun idrakinde olan kişi hem ''aşık'' hem de ''maşuk'', yani hem Allah'ı seven hem de Allah'ın sevdiği kişi olur. Mevlana burada adeta bir ''aşk felsefesi'' yapar.

İdeal insan insan-ı kamil bu aşkı bütün benliğinde bulan ve yaşayan kişidir. Dolayısıyla insan kendi canında O'nu bulacak ve orada Gerçek Dostun'a kavuşacak bir varlıktır.

O, bu hususu şöyle dile getirir:

''Her şeyi aramadıkça bulamazsın;

Ancak bu Dost başka; O'nu bulmadan arayamazsın.'' (Fihi Ma Fih)

KAMİL İNSAN

İnsan-ı kamil, kemal ufkundaki insan demektir ve din adına da hüsn-ü misaldir. Bugüne kadar insanların arızasız Hakk'a yönelmeleri hep insan-ı kamiller tarafından temsil edilmiştir.

Bu itibarla her mekan parçasının, her zaman diliminin su kadar, hava kadar insan-ı kamile ihtiyacı vardır. Çünkü insan-ı kamil, yeryüzünde Allah'ın tam halifesidir.

Esasen, herkes kendi çerçevesinde kamildir ve kemali de onun istidat ve marifet gayretiyle doğru orantılıdır. Kamil insanların en kamili ise İnsanlığın İftihar Tablosu Hz. Muhammed Mustafa'dır (s.a.v).

İnsan-ı kamil, her zaman başkalarına yararlı olmak ve marifet ufkunu yükseltmek peşindedir.

Ahlak-ı haseneye bağlı yaşadığından, hep güzellik sergiler durur, güzel görür, güzel düşünür, güzel ve faydalı sözler söyler, güzel işler yapar; her davranışını Hak hoşnutluğuyla irtibatlandırarak hep O'nunla oturur-kalkar, O'nu düşünür, O'nu konuşur, her tavrı ve her beyanıyla O'nu hatırlatır.

Mevlana, eserlerinde insanın faziletlerinden bahseder. İnsan ancak kendisindeki bu cevheri keşfettiği zaman insan olma vasfını taşır:

''Canının içinde bir can var, o canı ara!

Dağının içinde bir hazine var, o hazineyi ara!

A yürüyüp giden sufi, gücün yeterse ara;

Ama dışarıda değil, aradığını kendinde ara!'' (Rubailer)

Mevlana, insanı ruh ve beden bütünlüğü açısından ele alırken, onun asıl yönünün manevi cephesi olduğunu söyler.

''Sen bu cisimden ibaret değilsin, gözden ibaretsin. Canı görsen cisimden vazgeçersin.'' (Mesnevi)

''Toprağa mensup insan, Hak'tan ilim öğrendi ve o bilgi ile yedinci kat göğe kadar bütün alemi aydınlattı.'' (Mesnevi)

GERÇEK KULLUK

Mevlana, Allah'a samimi bir imandan sonra, gerçek kulluğun da, evrensel insanlık düşüncesinin oluşması ve kazanılmasında büyük rol oynadığını düşünür.

Ona göre insanın asıl varoluş gâyesi kulluktur ve kulluk da hakiki mânâsıyla ibadet yapmaktır.

ibadetin gerekliliği, samimiyetle yapılması ve mükafatı.

''İnsan, her işi yapabilir; fakat yaratılmasındaki maksat ibadettir.''

''Ben cinleri ve insanları, ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.'' ayetiyle, yaratılış sebebinin sadece kulluk olduğunu bil!

Gerçi kitap, bilgi öğrenmek içindir; ama istersen sen onu yastık yapabilirsin.

Fakat ondan maksat, onun yastık yapılması değil; ilim ve irşattır.

Eğer kılıcı çivi yaparsan, mağlubiyeti zafere tercih ettin demektir.'' (Mesnevi)

Mevlana kulluğun yalnızca düşünce ve sözlerle gerçekleşemeyeceğini; ibadetlerin, insanın Allah'a olan inancı ve sevgisi konusunda birer şahit olduğunu dile getirir:

''Sevgi, düşünce ve manadan ibaret olsaydı, bize oruç ve namaz lüzumlu olmazdı.''

Bağlılık ve sevgiden bir eser olsun diye dostlar birbirine hediye verirler.

O hediyeler, bağlılığın ve sevginin şahitleridir.

Yani onlarda samimiyet ve beraberlik gizlidir.

O ihsanlar, gönülde meydana gelen sevginin görünen şahitleridir. (Mesnevi)

''Allah'ı zikrediniz!'' hitabı, Hakk'ın ihsanı oldu. Nardan kurtarıp nuru sığınak eyledi.'' (Mesnevi)

Mevlana'ya göre ibadetin bir özü ve bir de sureti vardır.

Asıl ibadet bu özdür, suret ise, kalıptan ibarettir.

Mevlana'nın düşüncesinde; ''Namaz bu suretten yani, yapılan beden hareketlerinden ibaret değildir.''

Bu suret, namazın kalıbıdır. Bu namazın başı vardır, sonu vardır. Başı ve sonu olan her şey kalıptan ibarettir... Bu ibadetlerin özü ise, keyfiyete sığmaz, sonsuzdur, başı ve sonu yoktur.'' (Fihi Ma Fih)

''İbadetle meşgul ol! Ta son nefesine kadar bu yoldan ayrılma!

Zira sana Hakk'ın ihsan ve keremi erişir de, son nefesin başka bir nefes olur.'' (Mesnevi)

Mevlana'ya göre hakiki dindarlık, insana, vicdan muhasebesi yapmayı öğretir; eksiği ve ayıbı başkalarında değil, önce kendinde aratır:

''Ne mutlu o kişiye ki kendi ayıbını görür; kim birinin ayıbını söylese alınır, o ayıbı kendinde bulur.''

Hakiki kulluk, insanı hoşgörüye götürür.

Hoşgörü, başka inanç ve kanaatlere saygılı olmaktır. 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *