22 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Kapalı
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Diniküm, Dinariküm... (Sizin dininiz paradır)

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Yavuz Selim Han, Mısır'a açtığı sefer sırasında Halep'ten Şam'a doğru giderken, yolda, hayatına Şam'da son verilen Muhyiddin-i Arabi Hazretleri'ni ve onun Yavuz'u işaret eden sözlerini hatırladı.

"Sin, Şın'a girdiğinde Muhyiddin'in kabri meydana çıkar", sözü Yavuz'un dikkatini çekmişti.

Bu işaret zaman zaman aklına takılıp duruyordu. Şam'a vardığında oranın alim ve velileriyle görüşmelerde bulundu.

Söz dolaşıp Muhyiddin-i Arabi Hazretleri'ne de geldi. Şam'ın ileri gelenleri, Hazret'in kabrinin bulunduğu yerin halen çöplük olduğunu, hadiseden o güne kadar hazrete iyi gözle bakılmadığını anlattılar.

Yavuz Selim Han, derhal harekete geçip kabrin yerini tespit ettirdi.

Oraya hemen bir türbe ve yanıbaşına; büyük bir cami ve imaret ve Darül-Hadis Medresesi inşaatı başlattı.

Zamanımıza kadar muhteşem bir şekilde gelen türbe, cami ve imaret, külliye olarak ortaya çıktı.

Ayrıca, Muhyiddin-i Arabi Hazretleri'nin vefatından önce ayağını yere vurarak:

"Sizin taptığınız benim ayağım altındadır" buyurduğu yeri tespit ettirip kazdırdı.

Oradan küp içinde altın çıkar.

Bundan Muhyiddin-i Arabi Hazretleri'nin;

"Siz, Allah Te'ala'ya değil de paraya tapıyorsunuz" demek istediği anlaşıldı.

Gerçekten de idamına sebep, hazretin bu sözleri olmuştu. (Büyük Veli Yavuz Sultan Selim)

HERSENE OLDUĞU GİBİ:

Bu senede Ramazan ayında pahalı elbiselerle, ipekli kravatlar takarak, televizyon ekranlarına çıkarak, nerede ise, Cennetin anahtarlarını halka dağıtacak şekilde riyakarlığın büyüğü işlenmektedir.

Bu memlekette; T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı var. Bu kurum şerefli bir kurum ve halkımızın taleplerine eksiksiz cevap veriyor, vermeye de devam ediyor.

Ancak, bazı özel ekranlara çıkarak, bir ay boyunca topluma ahkam kesen belirli hoca efendiler, neyin karşılığında bu ekranlara çıkıyorlar...?

Boyunlarını da bir tarafa bükerek, dua yapıyorlar ama, neyin karşılığındaki duadır bu dua...?

ASRI SAADETTE:

Mekke'de Kur'an öğretiminden geçirilen sahabe Medine'de de Rasulullah'ın eğitiminden geçmiştir. Medine'de yönetim faaliyeti Müslümanların elinde olduğu için daha özgür bir ortama kavuşan mü'minler, burada çeşitli öğretim kurumları oluşturdular. ''Sahabenin Peygamberin eğitiminden geçirilmesinde en çok kullanılan mekan;

''Mescid-i Nebevi'dir.'' Mescid-i Nebevi tüm Müslümanların eğitim ve öğretim faaliyetinin icra edildiği mekan olmaya yetersiz kalınca buraya ek olarak, Medine'de dokuz mescid daha açılmıştır.'' Müslümanlar Kur'an öğrenimi için Medine'de;

''Daru'l-Kurra'' adlı bir Kur'an okulu açtıkları gibi, İslamiyeti kabul eden Muaz b. Afra ve Rafi b. Malik de içerisinde Kur'an okunan Mescid-i Beni Züreyk'i yapmışlardır.

Hz. Peygamberin sahabesini Kur'an öğretiminden geçirdiği en önemli yer, Mescid-i Nebevi'nin arkasında bulunan Suffa'dır.

Bir okul gibi faaliyet gösteren bu yerde okuyanlara; ''Ashabu's-Suffa'' denir.

''SUFFA İLK İSLAM ÜNİVERSİTESİDİR''

Ancak, burada eğitimi sürdüren ashab, şimdi ki doçent ünvanlılar gibi para karşılığında değil de, yalnız Yüce Allah'ın rızasını gözetmişler, ecrini de Allah'tan beklemişlerdir.

Bu mübarek sahabelerin sırtlarında pahalı elbiseler, ipekli kravatlar, marka iskarpinler, kolunda reklam saatlar giyerek değil; ''öldüğü zaman kefeni olacak elbiseleri ile bu hizmetleri şerefle vermişlerdir.''

***

Ramazan ayında ekranlara çıkarak, aldıkları ülufeler karşılığında şahıslar hakkında fetva vermelerini, Emevi Devleti Halifelerine çekilen yağcılığa benzetiyorum..

Nihat Hatipoğlu'da bunlardan birisi...!

Nihat Hatipoğlu fetva vermiş:

"ALLAH KATINDA MUTLAKA SORGULANACAKLAR"

"Bugünlerde kötü söz söyleyen çok.

Bazı insanlar, ben açık söyleyeyim.

O kadar dengeden ve zıvanadan çıkmış haldeler ki, O sözler Allah katında mutlaka sorgulanacaktır.''

İsterim ki, Cübbeli Ahmet Hoca efendi gibi, ekranlarda; ''ben burada yaptığım dini öğütler karşılığında beş kuruş dahi almıyorum, diyebilseler...!

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *