31 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Efendimizin Ramazan İtikafı...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Ramazan ayı denilince akla gelen önemli ibadetlerden biri de itikaftır.

İtikaf sözlükte; bir şeye devam etmek, insanın kendisini bir yerde alıkoyması, bir yere kapanıp ibadetle meşgul olması anlamınadır.

Dinimizdeki anlamı ise; bir mescitte Allah'ın rızasını kazanmak için belli adab içerisinde bir müddet kalmaktır.

İtikafa girene "mu'tekif'' veya "akif''denir.

İtikaf meşru bir ibadettir. Meşruiyeti kitap ve sünnetle sabittir. Kur'an-ı Kerim'de:

"Mescidlerde itikafa çekildiğiniz zaman kadınlarınıza yaklaşmayın.''buyrulur.

Peygamber efendimiz Medine'de hicretin ikinci yılında ramazan orucunun farz kılınmasından itibaren ömrünün sonuna kadar her ramazan ayının son on gününde itikafa girmiştir.

Hz.Aişe validemiz, Efendimizin itikafa girmesiyle ilgili şöyle demiştir:

"Hz. Peygamber vefat edinceye kadar itikafa girer ve derdi ki:

"Kadir gecesini ramazanın son on gününde arayın.''

 

Hz. Peygamberden sonra zevceleri de itikafa girdi:

Efendimize Medine hayatı boyunca on sene müddetle hizmet etme şerefine nail olan ve Peygamber efendimizden en çok hadis rivayet edenlerden biri  olan Enes b. Malik ile ashabın en güzel Kur'an okuyanlarından biri olan Übey b. Ka'b ise,   Efendimizin itikafları ile ilgili şöyle demişlerdir: "Resulullah, ramazanın son on gününde itikafa girerdi. Fakat bir sene seferde olduğu için itikafa giremedi. Ertesi sene 20 gün itikafa girdi.''

Allah Te'ala Kur'an-ı Kerim'de;

"İbrahim ve İsmail'e; Tavaf edenler, itikafa girenler rüku ve secde edenler için evimi Kabe'yi temizleyin, diye emretmiştir.'' buyurur.

Bu ayet-i kerime ile, Hz. Zekeriyya ve Meryem kıssaları hakkındaki ayet-i kerimelerden itikaf ibadetinin önceki peygamberlerin dinlerinde de olduğunu öğreniyoruz.

Amellerin En Faziletlisi

Tabiinin büyük alimlerinden İbn Şihab ez-Zühri'nin ifade ettiğine göre itikaf amellerin en şereflisidir. Vaktini ibadet ve taatla, Allah'ı zikrederek, Kur'an-ı Kerim okuyarak ve benzeri faydalı şeylerle geçirir. Lüzumsuz, dünya ve ahireti için faydasız şeylerden uzak durur.

Sahabe-i kiramın alimlerinde Abdullah İbn Abbası'ın talebesi ve İmam Azam'ın hocalarından olan Ata b. Ebi Rebah der ki; "İtikafa giren, büyük bir kimsenin kapısına bir ihtiyaç için defalarca gelip duran kimse gibidir. İtikafa giren kimse lisan-ı haliyle Rabbim beni bağışlayıncaya kadar buradan ayrılmayacağım, '' der.

İtikafın Kısımları

İtikaf vacip, sünnet ve müstehap olmak üzere üç kısma ayrılır.

Bir kimse itikafa girmeyi nezreder, yani adarsa bu, üzerine vacip olur. İtikafı adama; "Allah rızası için üç gün itikafa girmek üzerime borç olsun'' şeklinde bir şarta bağlamadan olabileceği gibi, "bu hastalıktan kurtulursam, hastam şifa bulursa veya şu işim olursa şu kadar gün itikafa gireceğim'' şeklinde

bir şarta bağlı olarak da olur.

Bu durumda beklediği olunca belirttiği gün kadar itikafa girmesi üzerine vacip olur. Girmezse günahkar olur.

İtikafın Şartları

Diğer ibadetlerin olduğu gibi itikafın da birtakım şartları vardır.

Bunları şöyle sıralayabilirız:

1-Niyet. Niyet diğer ibadetlerde şart olduğu gibi itikafda da şarttır. Niyet etmeksizin camide beklemek itikaf yerine geçmez.

2-Erkeğin beş vakit cemaatle namaz kılanan mescidde itikafa girmesi. İtikafın en faziletlisi Mescid-i Haram'da, sonra Mescid-i Nebevi'de, sonra Mescid-i Aksa'da olandır.

Diğer mescidlerdeki fazilet cemaatin çokluğuna göre değişir.

3-Oruç. Daha önce belirtiğimiz gibi vacip olan itikaf için şarttır.

4-Kadınların hayız ve nifastan temiz olmaları. Cünüblük oruca mani olmadığı için taharet, vacib olan itikafda bile şart değildir. Onun için itikafa giren mescid içerisinde ihtilam olursa itikafı bozulmaz.

İtikafın Zamanı

Vacip ve müstehap olan itikaflar için muayyen bir zaman yoktur.

Vacip olan itikafı adağı yerine gelince yapar. Müstehap olan itikafı ise, istediği zaman yapar. Sünnet olan itikafın ise, ramazanın yirmisinde başlayıp sonuna kadar devam ettiği için zamanı muayyendir, belirlidir.

Ruknü, Hükmü, Adabı

İtikafın ruknü: Belirli bir mescidde beklemektir.

İtikafın hükmü; Sevap elde etmektir.

İtikafın adabı; İtikafda hayır söylemek, sünnet olan itikafa geciktirmeden ramazan'ın son on gününde girmek, itikafa girmek için mescidin en faziletlisini veya en çok cemaat olanını seçmek, Allah'ı zikretmeye, Kur'an-ı Kerim tilavetine, hadis ve siyer gibi faydalı şeyler okumaya devam etmek.

İtikafa giren kimse bulunduğu mescidden ancak şer'i, tabii ve zaruri bir ihtiyacı için dışarı çıkabilir.

Böyle bir ihtiyacı olmadan mescidden çıkarsa itikafı bozulur.

Asr-ı Saadetten Bir Hatıra

Peygamber Efendimizin itikafı ile ilgili Hz. Safiyye validemizin naklettiği asr-ı saadetten bir hatırayı kaydetmek istiyoruz. Hz. Safiyye validemiz şöyle anlatıyor:

"Hz. Peygamber mescidde itikafta iken bir gece ziyaret maksadıyla yanına gittim.

Bir müddet kendisiyle konuştuk. Sonra geri dönmek üzere kalktım. O da beni evime getirmek için benimle beraber kalktı.

Hz. Safiyye'nin evi Üsema b. Zeyd'in arsasında idi. Ensardan iki kişi oradan geçiyordu. Resulullah (s.a.v.)'i görünce sür'atlendiler. Resulullah (s.a.v.):

"Yavaş olunuz, yanımdaki eşim Huyey'in kızı Safiyye'dir.''dedi.

Onlar:

"Sübhanellah! Ya Resulellah, bu da ne demek.

Biz sizden şüphe mi ediyoruz''dediler.

Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.):

"Şüphesiz şeytan insanın damarlarında kanın dolaştığı gibi dolaşır. Ben onun, sizin kalbinize bir kötülük atmasından korkarım.'' buyurmuştur.

İnsanları sû-i zanna götürecek durumlardan kaçınılmalıdır.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *