İNSANDAN İNSANA; "ÖLÜM TARİFESİ"
Zafer Keskiner diye bir kardeşimiz.
Kendisi Salihli"de oturan halim selim,
Bir TÜRK insanı.
Elindeki üç beş kuş birikimini değerlendirmeye karar veriyor.
Ve gidip kendi yöresinden 150 dönüm bağ alıyor.
Böylece yıllar sonra toprakla cebelleş olma,
Hayalini de gerçekleştiriyor.
Güzel bir köy-bağ evi.
Etrafında kangal başta olmak üzere köpekler,
Tavuklar horozlar,
Keklikler, kuzular koyunlar.
Buraya kadar her şey güzel.
Etrafında işçileri ile birlikte köylüler.
Başlıyor bağını gelecek yıla hazırlamaya.
Kazıyor,
Çapalıyor,
Buduyor.
Bağ çiçeklenmeye başladığında ise,
Köylü ve de alıcılardan ilk tavsiyeyi alıyor;
"Aman ağabey üç etapta HORMON atman lazım;
"Çiçeklenirken, korukken ve de üzüm Olgunlaşmaya başladığında.
Zafer kardeşimiz ilk önce durumu anlamıyor,
"Olur, mu?" diyor.
Hormon kanser yapar.
Sen bilirsin diyorlar.
Bu;
"Sen bilirsinin" anlamını Zafer Keskiner, BAĞ BOZUMUNDA anlıyor.
Kendisinin yetiştirdiği üzümler muhteşem,
Hormonsuz, küçük taneli.
Sap sarı ve de lezzetli.
Ancak ne hikmettir,
Yan komşularının ürettiği bol hormonlu,
Koca koca taneli üzümler Rusya, AB"ye ve de ülke içine 1 TL den alıcı bulurken.
Bizim kardeşimiz üzümün zar zor 650 kuruştan ancak satıyor.
Ve masrafını ancak karşılıyor.
Özetle alıcılar,
Küçük taneli insanı KANSER yapmayan üzümü,
Bol hormonlu kanserojen üzüme tercih ediyorlar.
İşte insanımıza bakış açımız bu.
* * *
Manisa dolaylarının ünlü bir süt-peynir ve de et üretici PATRON ile birlikteyiz.
Yemek yiyoruz.
Kendisine süt içip içmediğini soruyorum.
Cevabı çok ilginç;
"Kendi sütümü içmiyorum"
Bana iki marka ismi veriyor.
Biri Ö… Süt ve de D… süt.
Niçin onları tercih ettiğini sorduğumda ise,
Süt konusunda biraz aydınlanıyorum(!);
"Bizim sütler piyasadan toplama sütler,
İçinde bakteri ve zararlı madde oranı çok yüksek.
Mevcut teknolojimiz bunları temizlemeye yetmiyor.
Mesela bu iki firmada bakteri oranı 25.
Piyasada ki bakteri normallik oranı 100,
Benim sütümde ise bakteri oranı 700 üzerinde.
Piyasadaki sütlerin yüzde doksanı da böyle.
O evinizin önüne gelen açıkta satılan sütlerin ise durumu Allaha emanet.".
Ha bu arada bu PATRON dostumuz köy tavuğu haricinde tavuk eti de yemiyor,
Sebebi tavuklara verilen sınırsız hormonlar.
Yumurtada yemiyor.
Çünkü içinde hormon var, antibiyotuk var özetle her türlü zararlı madde var.
Adam bakın diyor,
Şu marketten aldığınız dana etlerine,
İlk kaynatmada içinde,
En az üçte biri kadar "SU" çıkıyor.
Bu su neyin suyu acaba!
Etin suyu olmadığı kesin.
Kardeşimiz bu yüzden bilmediği eti de yemiyor.
Özetle gönül dostları örneklere çoğaltmak mümkün.
Adam marul yetiştiriyor,
Dayanıyor HORMLONU 15 günde pazara sürüyor.
Biz de iri iri hormonlu kanserojen marulları alıp.,
Salata da kullanıp REJİM yapıyoruz GÜYA(!)
Aslında farkında olmadan kendimizi zehirliyoruz.
Adam tavukların içtiği suya sinek öldüren ilaç katıyor.
Sinekler ölsün diye,
Tavuk su kanalları tıkanmasın diye.
Sonra biz de o tavuğun etini yiyoruz.
Özetle dostlar kanser uzmanı Erkan Topuz hocamız haklı,
Önümüzde ki yirmi yılda her beş kişiden ikisi kanser olacak.
Bence de çok haklı, BEYİN KANSERİ olmuş bazı alçakların bu yaptıklarını gördükçe biz zaten çoktan KANSERLİ bir toplum olmuşuz da HABERİMİZ YOK..
