İslam dünyası geleceğini kimseye peşkeş çekmemeli...
Bu sözler, Yüce Türk Milletinin büyük çınarı Sayın Dr. Devlet Bahçeli'ye ait...
Sayın Başkan, ''İslam dünyası üzerinde büyük bir oyun oynandığını, İslam dünyasına şiddetli bir tuzağın kurulduğunu belirterek, şu Ramazan günlerinde İslam dünyasının artık ayağa kalkması gerektiğini, kaderine sahip çıkarak, geleceğini kimseye peşkeş çekmemesi gerektiğini üzülerek beyan etmektedir.''
Halkımız, Sayın Başkanın bu açıklamalarını gönülden onaylıyor.
Çünkü bizler, her an halkımızla içiçeyiz.
Bir Camide ikindi namazını kıldıktan sonra İmam arkadaşın odasında sohbet ediyoruz.
Hocaefendi derin bir nefes alarak; Sayın Bahçeliye helal olsun... okadar akılcı, etkileyici ve yapıcı konuşmalar yapıyor ki, ben şahsen etkileniyorum, dedi.
Özellikle Gezi parkı olaylarında Sayın Bahçelinin demokrasiyi savunması, sandığı adres göstermesi olayı takdire şayandır diyerek, hoca efendi burada memnuniyetini arzetti.
Evet; ''Müslümanlık var ama, müslüman devlet yok.''
İslam ve müslümanlık, Hz. Peygamber Efendimizin devrinde yaşanmış, Ondan sonra gelen dört büyük halife devrinde de münafıklar ve sahte müslümanlar tekrar küfrü seçmeğe uğraşmışlar, neticede Kerbela ve Kufe olayları, Resulullah'ın a'line ve Ehlibeytine yapılan düşmanlık ve katliamlar derken, İngilizlerin Osmanlı Ordularını Hicaz bölgesinden çıkararak, şimdiki Suud ailesini Krallığa getirmesi ile İslamı içinden çıkılmaz sokaklara böldüler ve işte bu İslam dediler.
Yüce Soyum, Ceddim Osmanlı gitti, huzur bitti.
Onlarca Arap İslam devletlerini Emirlikler haline getirerek, Osmanlı Coğrafyasının başına İngiliz yanlısı emirler getirildi.
Petrol, para, saltanat ve güzel..K..vererek, tamamen halkı İslamdan uzaklaştırdılar.
Dünyada tek bir millet var, Allah ve Resulüne aşık, Tasavvufu ve İslamı birlikte yüreğine nakşeden bir Millet, Oda; ''YÜCE TÜRK MİLLETİDİR.''
İngiliz casusları bunu itiraf etmişlerdir.
***
Fahrettin Paşa Hazretleri ve Medine müdafası
Fahrettin Paşa'ya 10 Mayıs 1916 günü, Cemal Paşa'dan bir telgraf gelir.
Telgrafta Mekke Emiri'nin oğullarının durumu ve bunlara karşı alınabilecek önlemler anlatılmaktaydı. Emir Hüseyin ve oğulları, İngilizlerle birtakım gizli oyunlar peşindedirler.
Fahrettin Paşa'dan bu planları öğrenmesi ve acilen bildirmesi isteniyordu.
Fahrettin Paşa, teftiş bahanesiyle Medine'ye gider ve durumun önemini yakınen görür.
Gerçekten de Emir ve oğulları, İngilizlerle birlik olmuşlar, Osmanlı üzerinde oyunlar planlamaktadırlar.
Cemal Paşa, Fahrettin Paşa ile şifreli olarak, haberleşiyor, oradaki durum hakkında bilgi alıyordu. Birgün Şerif Hüseyin, Osmanlı Devleti'ndeki ve Arabistan'daki sudan bazı sebepleri göstererek, başkaldırır.
Cemal Paşa durumun ciddiyetini anlayınca takviye kuvvetler gönderir. Şerif Hüseyin ihtilal beyannamesinde birçok asılsız iftira ve karalama öne sürer.
Aslında bu iddiaların hiçbirinin dayanağı yoktur.
Cemal Paşa'nın üzerinde durduğu nokta; Hicaz Demiryolu idi.
Bu aynı zamanda Filistin cephesinin de ulaşım hattıydı. Dolayısıyla önemi çok büyüktü.
Bu hattın korunması için askerlerimiz çok fedakarca, hatta ölümü bile göze alarak çalışıyorlardı.
İsyancı bedeviler, hemen harekete geçmiş, çöldeki Osmanlı karakollarına baskın yapıyorlar, demiryollarını dinamitliyorlar, askerleri pusuya düşürerek öldürüyorlardı.
Arapların demiryolunu dinamitlemesi sonradan olan bir işti ve onlara bunu İngiliz casusu Lawrens'ın getirdiği müfreze öğretmişti.
Osmanlı ordusu, Medine'yi savunuyordu ama, Mekke ve Taif'e yetişemiyordu.
Çölde savaş, sadece düşmanla yapılmıyordu: Açlık, iskorpit, çekirge, humma vs. gibi birçok düşmanla mücadele etmek zorunda kalınıyordu. Fahrettin Paşa; ''askerin hem hocası, hem de doktoru idi.''
Onların hastalıklarına çareler arıyor, bulduklarını emir şeklinde duyuruyordu.
Hatta çekirge yenmesi için Fahrettin Paşa tarafından fetva yayınlanır. Fakat başka bir sorun da çöl sıcaklığıydı.
Şerif Hüseyin'in isyanı ile birlikte Osmanlı yönetimi de bu kişiyi görevinden azletmiştir ve yerine Şerif Haydar Paşa'yı tayin etmiştir.
Devlet, Şerif Haydar Paşa'dan çok şey bekliyordu. Amaç oradaki düzenin tekrar sağlanmasıydı.
Ancak, yeni Emir, Fahrettin Paşa ile anlaşamıyordu. Çünkü kendiside bir Arap'tı. Enver Paşa, Cemal Paşa'nın Haydar Paşa konusundaki fikrini sorması ve olumsuz cevap alması üzerine, yerine Miralay İsmet Bey'i önermektedir. Enver Bey, çeşitli nedenlerden dolayı onun yerine Mustafa Kemal Paşa'yı görevlendirmek ister. M. Kemal Paşa, Cemal Paşa ile görüşür.
Daha sonra bir takım kararlar alınır. Mustafa Kemal, emrindeki bölgenin genişletilmesini isterken, diğer yandan Ordu Komutanı yetkisi verilmesini istiyordu.
Medine'nin boşaltılması isteniyordu.
Aslında bu önce M. Kemal'den istenmiş ancak o kabul etmemiştir. O bölgede bulunan Fahrettin Paşa'nın bu işi yapması istenir. Fahrettin Paşa, bir yanda bir emir, öte yanda kutsal bir beldenin terkedilmesi ve halkının ıssız çöllere dökülmesi...
Fahrettin Paşa, boşaltma emrini kabul ettiğini ancak küçük bir birliğin orada kalmasının faydalı olacağını düşündüğünü bildirir. Cemal Paşa, buna bir anlam veremez. Ama Enver Paşa'ya bu notu ulaştırır. O da Sadrazam Talat Paşa'ya durumu iletir.
Fahrettin Paşa'nın dileği kabul olur ve Medine'de kalır.
Fahrettin Paşa, Medine'de bulunan ''Kutsal Emanetler'i'' dikkatle toplayıp, paketler ve
19 Mart 1917 günü Medine'den kalkan trenle İstanbul'a gönderir.
***
Paşa Hazretleri, bir Cuma günü minbere çıkıp;
''Ya Rasulallah! Ben seni asla bırakamam'', diye haykırıp, ağlamıştır.
Sonunda İslam düşmanları galip gelmiş,
Kur'an-ı Azimüşşan raflara kaldırılmıştır.
İşte Araplar, İşte müslüman TÜRKLER...!
