14 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

DİNİMİZDE HURAFELİK...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

İnsanlar yaratılışları gereği ihtiyaç içerisinde yaratılmışlardır.

Kendilerine gelecek her türlü yardıma muhtaçtırlar. İçinde bulundukları sıkıntı durumunda veya başlarına gelebilecek bir musibetten korkarak yani endişe, vehim ve korkuları sebebiyle bu korkularını giderecek bir yardım eline ihtiyaçları vardır.

İşte kendilerine uzanacak yardım elini bazen yanlış yerlerde aramaya biz hurafi inanışlar diyoruz.

Hurafeler dediğimiz batıl inanışlar, teknolojinin alabildiğine ilerlediği çağımızda bile insanların itikatlarındaki zaaf sebebiyle vücuda gelmiş, bilgisizlikle beslenerek kuvvetlenmiş, hatta nesilden nesile sirayet ederek, büyümüş ve hala da artarak günümüze kadar ulaşmıştır.

UĞURSUZLUK:

Maalesef ne dine ne akla ne de ilmi verilere dayanır. Maalesef çoğu kimse bunu iman esaslarından sayar. Mesela; Evime gelen gelinin ayakları uğurlu, veya uğursuz geldi gibi...

Hurafelerin çoğu maalesef insanların kendi zaaflarının ardından sürüklenmelerine ve sonrada korktukları şeyleri doğrulamalarına dayanır. Rasulullah (SAV) bunu şirke benzetmek suretiyle, hiçbir şeyin uğursuz kabul edilemeyeceğini belirtmiştir.

Rasulullah (SAV) Efendimiz hadis-i şerifinde şöyle buyurdular:

''Uğursuzluk çıkarmak şirktir, uğursuzluk çıkarmak şirktir, uğursuzluk çıkarmak şirktir.''

Yani; şirke doğuru götürür.

Bazı şeylere karşı nefret duyan vehimliler hariç bizden kimsede bu yoktur. Allah bunu da tevekkül Allah'a güvenme ile giderir. Yani Allah'a güvenme ile bu saplantılardan kurtulur. (Ebu Davut, Tirmizi)

NAZRLIK TAKMAK:

Nazarlık ve ona benzer takılar takmak saplantıdır. Veya hiçbir anlam ifade etmeyen bir takım harflerden veya geometrik şekillerden müteşekkil muskalar kullanmak yanlıştır. İnsanların bu zaaflarını çok iyi bilen bazı uyanık kimseler onların bu zayıf noktalarından yararlanarak insanların parasını almakta ve haksız kazançla köşe dönmektedirler.

Rasulullah (SAV) bu kimseler için şöyle söylemiştir: ''Allah'ın meleklerin ve bütün insanların laneti ümmetimi gaşyeden insanların üzerine olsun. Sahabeler; ''Ümmetin gaşyi nedir?'' diye sorduklarında; ''Dinde olmayan bir şeyi icat edip, insanları oraya sürüklemektir'' buyurdu.

MUSKA TAŞIMAK:

Muskalar ve hasta olmamak için yapılacak dağlama dövme saplantısı için de şöyle buyurmuştur:

''Muğire İbnu Şu'be anlatıyor:

"Resûlullah, buyurdular ki; "Kim vücudunu dağlatır veya rukye yaptırırsa tevekkülü terk etmiş olur."

(Tirmizi)

Eski zamanlarda hurafi inanışlar maalesef bugünden daha beterdi. Mesela her sene Mısır'da Nil nehri taşmasın diye, yani insanlar ve ürünler yok olmasın diye, nehrin tanrısına köyün en güzel körpe kızını kurban etmekten kaçınmamışlardır.

Bugün belki sel basmasın diye genç bir kızı kurban etmeyi düşünecek bir kimseye rastlanmayabilir ama yakın bir tarihe kadar ay veya güneş tutulduğunda, silah atarak, güneşi kurtarmaya çalışanları unutmamak gerekir.

Ağaçlara çaput bağlamak, dilekte bulunmak, kabirlere mum yakmak, kurban kesmek vs bunlar batıl ve dinimizde yeri olmayan hurafelerdir.

Bugün günümüz dünyasında bile hala uğur ve uğursuzluk getirdiğine inanılan kuşlar vardır.

Mesela; Baykuşun ölüm haberi getirdiğini düşünen ve mektup kuşunun iyi habere işaret olduğunu düşünen veya talih kuşuna inanan kimseler de mevcuttur.

Rasulullah efendimiz buyurdular ki;

''Kuştan uğursuzluk çıkaran veya onu kabul eden falcılık yapan veya falcılık yaptıran bizden değildir. Falcıya giden ve dediğini doğrulayan Muhammed'e indirilen Kur'an'ı inkar etmiş olur.''

***

TEBÜK'TE Kİ, BEDDUALI KUYU:

Sene 1960'lı yıllarda Tebükte bir kuyu bulunur.

Hz. Peygamber, zamanında tebük ehlinden su istemiş ve Tebük ehlide Efendimize su vermeyince Peygamberimiz bu kuyu'ya sözde beddua etmiş....

O günlerde bu kuyudan su içen hanımlar hemen adet kanaması geçirirmiş...

Bu hurafi inanç nerede ise, halk arasında yayılıyor beddualı kuyu insanlar arasında büyütülüyor.

Suud yetkilileri adı geçen kuyudan sular alıyor ve tahlil yaptırıyor. Tahlilde çıkan sonuç;

''Bu kuyunun suyunu içenin kimyasal olarak, böbreğinde kanama yapıyor. Ve böylece Suud yetkilileri kuyuyu kapatıyor.''

Ey insanlar; alemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygamber, ümmetine veya kuyu'ya hiç beddua eder mi..?

Başımıza gelecek çeşitli musibetlerden kurtulmak, korunmak ve şifa bulmak için İslam'ın kabul ettiği yol ve yöntemler vardır.

Rasulullah; ''Allah hiçbir hastalık vermemiştir ki, onun da devasını vermemiş olsun'' buyurmuştur. (Buhari)

Ekranlarda din şovmeliği yapanlar, düzmece ve aslı olmayan hikaye ve hurafeleri dinden bir konuymuş gibi insanlara aktaranlar, bu güzel insanlara Kur'an-ı anlatsalar daha güzel olmaz mı diye düşünüyorum...Tabii Arapçayı biliyorlarsa...!

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *