Ahmed Yesevinin Kişiliği...
İslami ilimlerdeki derin kavrayışı ve tasavvuftaki yüksek mertebesi, Ahmed Yesevi'ye büyük bir tevazu kazandırmıştır.
Uyku dışındaki vaktini üçe bölerdi.
Üçte birini ibadet ve zikirle geçirir, üçte birinde öğrenci yetiştirir ve ilimle uğraşır, üçte birinde ise, tahta kaşıklar yapıp satarak, geçimini temin ederdi.
Yesevi'ye göre tasavvuf adamının da, mutlaka bir mesleği ve işi olmalıdır.
''Kabiliyeti olmayanın, kerameti de olmaz'' görüşündedir. Nitekim kendisi hayatı boyunca bu ilkeye bağlı kalmış, kaşık yontarak geçimini sağlamıştır.
Ona göre insan, kim olursa olsun başkasına yük olmamalı ve kendi elinin emeğini yemelidir.
Onun bu davranışı kendinden sonra gelen sofileri etkilemiş ve hepsi ilmi faaliyetten ayrı olarak, geçimlerini temin ettikleri bir meslek sahibi olmuşlardır.
Yesevi'ye göre; hak etmediği lokmayla, haram yollardan beslenenin, ne kendisine, ne de başkasına saygısı yoktur.
Bir rivayete göre Yesevi, yaptığı kaşıkları, kepçeleri öküzün heybesine koyar, yola sürermiş. Buna alışkın olan hayvan, kendi kendine pazara gider, dolaşırmış. İnsanlar bilir, heybeden malı alır, takdir ettikleri bir miktarı da heybeye bırakırlarmış.
Arada durumu bilmeyen biri heybeden bir şey aşırırsa, öküz onun peşine takılır, elindekini heybeye geri koyuncaya kadar da peşini bırakmazmış.
Ahmed Yesevi'den güzel sözler:
''Ey dostlar! Cahillerle dostluk kurmaktan sakınınız.
Akıllı ve uyanık isen, kendini dünyaya kaptırma. Şeytan seni kandırıp emrine alır.
Bundan sonra felakete sürüklenirsin de haberin bile olmaz.
Himmet, ''Allah'tan yardım dileme'' kuşağını beline sarmayan insan, dünya sevgisinden kendini kurtaramaz.
Kalp kırma. Allah kalp kıranları sevmez.
Müslüman olsun olmasın, da hiç kimseyi incitme.
Düşünmek ve çalışmak ibadettir.
Düşmanına iyilik et ve yaptığın iyiliği başa kakma.
Erenlerin yolunda yürümek istersen, halk içinde alçakgönüllü ol ve cahillerden uzak dur.''
Yesevilik Öğretisi:
Yesevilikte mürit, kendinden ziyade yaradanın eseriyle ilgilidir. Dışa dönüktür.
Buna seyri süluk-i afaki denir. Bu usulde yaratılan eşyayı severek, tarikatta seviye kazanılır.
Yeseviliğin işte bu dışa dönük terbiye metodu, Müslümanlar arasında bu kadar yayılmasında motive edici güç olmuştur.
Yeseviliğin devamı olan diğer tarikatlar da bu dışa dönükçü metot sayesinde geniş halk kitlelerinde kendilerine yer buldular.
Ahmed Yesevi İslam'ın hükümlerini hakkıyla yerine getirmeyenlerin tasavvufla ilgilenmelerine karşı çıkmıştır.
Bu prensibini uygularken hiçbir zaman kırıcı olmamış ve şöyle demiştir:
''Kalp kırmak Kabe'yi yıkmak gibidir.
Gönlü kırık zavallı birini görürsen,
yarasına merhem ol.
Sünnet imiş, kafir de olsa incitme sen,
Allah uzaktır katı yürekli gönül incitenden.''
Yesevi, öğretisini hocası Arslan Baba'dan aldığı
"ehl-i beyt" sevgisi ve bu doğrultudaki tasavvuf anlayışı üzerine kurmuştur.
Bir Türk sufi tarafından kurulan bu ilk büyük Türk tarikatı, önce Maveraünnehir, Taşkent ve çevresiyle Batı Türkistan'da etkili olmuştur.
Daha sonra Horasan, İran ve Azerbaycan'da yaşayan Türkler arasında yayılan Yesevi tarikatı, XIII. yüzyıldan başlayarak, göçlerle Anadolu'ya, oradan da Balkanlara ulaşmıştır.
İslam'ın değerlerini Türk kültürünün değerleriyle kaynaştıran Yesevi öğretisi, özellikle bozkırlarda yaşayan Türk boylarının İslamiyet'i benimsemesini kolaylaştırmıştır.
Kazakistan'da; "Yesevi zikri" adı verilen törenlerde, geleneğin İslami değerlerle kaynaştırılarak bugün bile sürdürüldüğü görülebilir.''
Ahmed Yesevi, öğretisini;
"Dört Kapı" olarak, bilinen şu ilkeler üzerine kurmuştur:
''Şeriat, Tarikat, Marifet ve Hakikat.''
Dört Kapı İlkesi, Hacı Bektaş Veli'nin öğretisine de temel oluşturur. Hacı Bektaş Veli, her bir kapıya onar makam ekler ve; "Dört Kapı, Kırk Makam" olarak, adlandırılan ilkeler bütününü ortaya koyar.
Türk milliyetinin hamurkarı olan Ahmed Yesevi,
Türk aydınlarının Arapça ve Farsça yazdığı bir dönemde, ilk defa Türkçe şiirler söyleyen insandır. Türk dünyasında çok iyi tanınır ve bilinir.
Büyük şair, Yahya Kemal Beyatlı;
"Şu Ahmed Yesevi kim?
Bir araştırın göreceksiniz. Bizim milliyetimizi asıl onda bulacaksınız?" diyor...
Ahmed Yesevi, ilk Türk İslam mutasavvıfı olarak, Türklere İslam'ı ve tasavvufu anlatmak için "Farsçayı çok iyi bilmesine rağmen" şiirlerini Türkçe yazdı, söyledi.
Hikmetler, Türk Dünyasının her yerine yayıldı.
Türkçe canlandı. Yesevi'nin yolundan gidenler, Türkçe söylediler.
Yunus Emre, bir Ahmed Yesevi öğrencisi ve Yesevi izleyicisidir.
Hak yolunun en büyük şairidir.
Beş yüz yıl önce Avrupa'da, dinlerinden ötürü işkenceye ve yok edilme tehdidine maruz bırakılan ispanya Musevilerini gemiler göndererek İstanbul'a getiren Osmanlı Hükümdarı II. Beyazıd, Yesevi anlayışının takipçisi ve uygulayıcısıydı.
Ve II. Beyazid bir Yesevi dervişiydi.
Bu anlayışa bugün de bütün insanlığın ihtiyacı vardır.
