Münafıklık...
Münafık; kalben inanmadığı halde, çeşitli sebeblerden dolayı inanmış görünerek, mü'minlere zarar vermeye çalışan kimselere verilen isimdir.
Medine'de inen surelerde, münafıkların durumu sürekli olarak ele alınmış, hilelerinden söz edilmiştir. Ancak, müstakil olarak, münafıkların durumu her yönüyle yalnızca münafikun suresinde işlenmektedir.
İslam toplumu içerisinde münafiklık, Medine döneminde ortaya çıkmıştır.
Bunun sebebi gayet açiktir; Mekke döneminde müslümanlar azınlıkta olan ve sürekli ezilen bir topluluk olduğu için, kimsenin onlardan çekinmesi veya onlara hoş görünmeye çalışması diye bir sey sözkonusu değildir.
Bunun için, İslam düşmanları gizlice düşmanların aleyhine çalışıp, yüzlerine karşı gösteriş yaparak, kendilerini müslüman göstermek ihtiyacında değillerdi.
Medine de ise, durum tamamen değişikti.
İslam Medine'de güçlü bir konuma gelmisti.
Hz. Peygamber, Medine'ye gelir gelmez, Medine şehir devletinin tabii başkanı kabul edilmiş ve bütün işler onun emirlerine göre düzenlenmeye başlanmıştı. Müslümanlar, gün geçtikçe kuvvetlenen siyasi ve askeri bir güç olmuştu. İslam dairesi gazalarla her gün biraz daha genişliyor, müslümanlar sürekli güçleniyordu. Bu durumda, Medine'de hiç kimsenin açıkça müslümanların karşısına çıkacak gücü yoktu. Putperestlik duyguları içerisinde kıvrananlar, kalplerinde kin ve nefret ateşiyle tutuşanlar ortaya çıktıkları ah imha edileceklerini bildikleri için,
Hz. Peygamber'in davetine ve nüfuzuna karşı çıkamıyorlardı.
Hz. Peygamber (s.a.v)'e hoş görünüp, dinin icaplarını zahiren yerine getirerek, müslümanlarla yardımlaşmaktan başka bir çareleri yoktu.
Bunun için oyunlarını, hilelerini, desiselerini aldatıcı bir uslubla yürütüyor, tuzaklarını kurmak için, uygun fırsatları gözetliyorlardı.
Bu münafıklar, müslümanların sıkışık oldukları durumlarda, kritik anlarda, hemen harekete geçerek çıkan fırsatları değerlendirmeye çalışıyorlardı.
Fakat onların İslam'a karşı hazırladıkları komploların hiç birisi, Hz. Peygamber'in gözünden kaçmıyordu. Muhacir ve Ensar'dan meydana gelen samimi müslümanlar da bu kimselerin durumlarının farkında idiler.
Münafiklar çok etkili olabileceklerini kestirdikleri an durumlarda küfür ve nifaklarini aleni olarak açığa vurmaktan çekinmiyor, hile ve oyunlarıyla isteklerini gerçekleştirmeye çalışıyorlardı.
Bu oyunları Medine'ye Hicret'in ilk zamanlarında çok tehlikeli bir mahiyet arzetmekte idi.
İslam ile küfür arasındaki mücadele kıyamete kadar devam edecektir. Kafirlerin, müslümanları yok etmek, dini yeryüzünden kaldırmak için verdikleri mücadelenin yöntemlerinden birisi de, nifaktır.
İslam itikadını içten yıkıp, ümmeti birbirine düşürerek parçalamak için, müslümanların arasına, satın aldıkları uşakları vasıtasıyla girerek faaliyet göstermektedirler. Günümüzde bile bu tür nifak olayları, Asr-i Saadet'ten hiç de geri değildir.
Niceleri vardır ki, alim kılığına girerek, İslam'i tebliğ ediyor görüntüşü altında dinin temellerini tahrib etmeğe çalışmaktadır.
İşte Allah Te'ala, Kur'an-ı Kerim'de, münafikların yaptıkları rezaletleri, bir bir ortaya koyarak, hareket ve tavırlarının mahiyetini inananlara haber veriyor. Münafikların şeytani oyunları ve hileleri için mü'minler, uyarılarak, onlara karşı uyanık olmaya çağrılıyor.
Münafiklaran en bariz özelliği iki yüzlü olmalarıdır. Gerçek yüzlerini sürekli olarak gizlemeye azami gayret gösterirler. Onların bu durumu Kur'an-ı Kerim'de şöyle açıklanır:
"İman edenlerle karşılaştıkları zaman; "İman ettik" derler. şeytanlarıyla baş'başa kalınca da; "Şüphesiz biz sizinle beraberiz. Onlarla sadece alay ediyoruz" derler. (Bakara, 2/14).
Onlar küfürlerini kalplerinde gizler, müslüman olduklarını, Peygamber'i tasdik ettiklerini söylerler. Müslümanlara karşı yaptıkları hile ve oyunlarında bir açık verdikleri veya İslam'a karşı söyledikleri kötü sözleri duyulduğu zaman, hemen yemin ederek küfürlerinin açığa çıkmasını önlemeye çalışırlar. Yemin, insanları Allah'ın yolundan alıkoymak için arkasına saklandıkları bir siperdir.
Onun arkasına saklanarak hilelerinin açığa çıkıp rezil olmaktan kurtulacaklarını sanırlar.
Allah Te'ala, bu durumlarını Peygamberine hitaben şöyle açıklıyor:
"Münafıklar sana geldikleri zaman "Biz şehadet ederiz ki, sen mutlaka Allah'ın rasulüsün"derler. Ve Allah da bilir ki, elbette sen, O'nun peygamberisin. Ve Allah şehadet eder ki, münafiklar muhakkak yalancıdırlar.
Onlar yeminlerini kalkan edindiler de insanları Allah yolundan alıkoydular, gerçekten işledikleri ne kötüdür".
Münafıklar, İslam'ın en azılı düşmanlarıdır.
Bunun için, onları tanıyıp zararlarından korunmak icab eder. Kur'an-ı Kerim onları şöyle nitelendirmektedir:
"Onlara baktığında gövdeleri hoşuna gider; konuşurlarsa sözlerini dinlersin.
Onlar giydirilmiş odunlar gibidirler.
Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar. Düşman onlardır, sakın onlardan.
Allah onların canlarını alsın, nasıl olup da döndürülüyorlar".
