İslam Hukukunda Ceza Kavramı...
Cezalar, ahlaki insan haysiyeti ile bağdaşabilir olmalıdır.
Genel adetlere aykırı bulunmamalıdır.
Ceza suçlu bakımından etkili olmalı fakat, tabii ve zaruri etkileri dışında suç işlemeyenler üzerinde tesir göstermemelidir.
Ceza bölünebilir olmalıdır.
Cezanın neticeleri itibariyle tamir ve izalesi kabil olmalıdır.
Bir bakıma cezanın şartları diyebileceğimiz bu vasıflar, İslam hukukunda da şöyle belirtilmiştir;
''Ceza şer'i olmalıdır.''
Ceza; ''İslam hukukunun kaynaklarından birine dayanıyorsa şer'i olarak kabul edilir.''
Devlet başkanı tarafından konmuş olan kanunlar, şer'i nasslara aykırı olmamak şartıyla muteber sayılır, aksi halde batıldır.
Nasslarla belirtilmiş olan cezalardan daha iyi olduğuna inansa bile, hakimin kendisinin bir ceza koyması sözkonusu değildir.
İslam'ın bu prensibi, modern hukuktaki, "cezaların kanuniliği" prensibi ile uyuşmaktadır.
Ceza şahsi olmalıdır.
Ceza, yalnız suçu işleyeni ilgilendirir.
Cezaların şahsiliği esastır.
Ceza, genel olmalıdır. Yani; herkese uygulanacak şekilde umumi olmalıdır.
''Cezalar karşısında herkes eşit olmalıdır.''
İdare eden ile idare edilen, zengin ile fakir, bilgin ile cahil arasında bir fark gözetilmemelidir.
Ancak cezalarda tam eşiklik, cezalar hadd cezası ve kısas ise, söz konusu olabilmektedir.
Çünkü hadd cezalarında ve kısasta uygulanacak ceza'nın miktarı belirtilmiştir.
Bu suçları kim işlerse işlesin, bu suçlar için takdir edilmiş olan ceza, işleyenler arasında hiçbir fark gözetilmeksizin belirtilen şekli ve miktarı ile uygulanacaktır.
Uygulanacak ceza ta'zir cezası olursa, cezanın çeşidinde ve miktarında eşitlik aranmayacaktır.
Aksi halde' ta'zir cezasının da hadd cezası olarak, kabul edilmesi gerekecektir.
İslam hukukunda cezalar, aralarında var olan ilgi, miktarlarını tayinde hakimin yetkisi, kendilerine uygulanacak hükümlerin gerekliliği, uygulanacakları yer ve konuları bakımından kısımlara ayrılmaktadır.
Hadd'in Tarifi, Hadd'in lügat anlamı, menetmek, yasaklamak demektir.
Bir şeyin mahiyetini açıklayan şeye, "hadd" denir. Çünkü o şeyin mahiyetini ilgilendirmeyen şeylerin tarife girmesine engel olur.
Hadd, çeşitli suçlara karşı nass ile ''Kitab ve Sünnet'' konulmuş, mahiyetleri ve miktarları helirtilmiş olan ceza şeklinde tarif edilebilir.
Hadd cezasını gerektiren suçların dışında kalan suçları da iki kısımda özetleyebiliriz:
Kısas ve Diyeti Gerektiren Suçlar.
Bu suçlar, işlendiklerinde haklarında kısas ve diyet cezası gereken suçlardır. Kısas ve diyet cezaları da takdir edilmiş belli cezalardır.
Ancak bunlar, hadd cezasını gerektiren suçlarda olduğu gibi, Allah'ın hakkı olmayıp fertlerin hakkıdır.
***
Bakana Tokat:
Hacı Bektaşi Veli Hazretlerini anma törenine katılan Devlet Bakanına bir vatandaş, tokat attı.
Hemde güpegündüz..! Hemde toplumun içinde... Hemde korumalarının gözleri önünde...Ekranlardan gördüğümüz kadarı bazı Millet Vekili de Bakana tokat atanın yüzünü okşayarak, failin sakinleşmesini sağladı.
Fail, mahkemeye çıkarıldı ve serbest kaldı.
Elbette burada Hakimin yapacağı birşey yok.
Kanun maddesi ne diyorsa hakim o kararı verir.
Bu olayı görünce hemen aklıma geldi:
S. Arabistanda bir yemenli vatandaş, Pakistanlı işçiye sinirleniyor ve bir tokat atıyor.
Şahitler huzurunda mahkeye başvuran Pakistanlıya mahkeme, bin Suud riyalı verilmesine karar veriyor.
Yani, Tokat atan fail, tokat yiyen Mefu'l.. Failden Mef'ule bin riyal..
Sahi ben bunu niçin hatırladım ki......!
