Hz. Haticenin Vefatı...
Ebu Talib'in vefatından üç gün gibi kısa bir zaman sonra, Efendimizin pak zevcesi, Hz. Hatice de bi'setin onuncu yılı Ramazan ayında, 65 yaşında iken fani dünyadan ebedi aleme göç etti.
Namazını bizzat Resul-i Kibriya Efendimiz kıldırdı ve Hacun Kabristanı'na defnedilirken gözlerinde yaş, onu örten kara toprağı uzun uzun seyretti.
Art arda vuku bulan bu acı hadiseler, Nebiyy-i Muhterem Efendimize pek ziyade hüzün ve elem verdi. Çünkü Hz.Hatice, teslimiyeti, itaati, kalbinin rikkati, vefakarlığı, şefkati, imanının kuvveti, sadâkat ve faziletiyle, onun yeryüzünde en büyük destek ve tesellicisi idi.
Herkes düşman iken, risaletini ilk defa o tasdik etmişti. Herkes ondan uzaklaşıp kaçarken o, kendine kalbini açmış ve muhabbetini rikkatli kalbine gömmüştü.
En sıkıntılı zamanlarında tek teselli kaynağı olmuştu!
Resul-i Kibriya Efendimizin bu derin teessüründe Hz. Hatice-i Kübra'ya olan müstesna sevgisinin de şüphesiz büyük payı vardı.
Öyle ki, vefatından sonra bile onu hiçbir zaman unutmadı ve yeri geldikçe ondan takdir, rahmet ve muhabbetle bahsederek hatırasını yad ederdi.
Ona olan sevgisinin bir tezahürü olarak, akrabalarına dahi yardımda bulunur, şefkat ve merhametini onlardan hiçbir zaman eksik etmezdi.
Günün birinde, Hz. Hatice'nin kız kardeşi Hale'nin sesini duyunca, hemen sevgili hanımını anmıştı. Buna şahit olan Hz. Aişe validemiz; ''Allah'ın kendisine, ondan daha genç ve güzel hanımlar verdiğini'' söylemişti.
Resul-i Ekrem Efendimiz, Hz. Aişe'nin bu sözlerinden rahatsız olduğunu belli etmiş ve Hz. Hatice'nin iyilik ve faziletlerinden bahsetmişti.
Habib-i Kibriya'nın söylediklerinden rahatsız olduğunu anlayan ferasetli Aişe (r.a.); ''Ya Resulallah! Seni Peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki bundan sonra Hatice'nin menkıbelerini her zaman an, diyerek gönlünü almaya çalışmıştı.
***
Yine Resul-i Ekrem'in, Hz. Hatice validemizi daima takdir ve muhabbetle yadettiğini, Hz. Aişe validemizin bunu kıskandığını, bizzat Aişe'nin şu ifadelerinden öğreniyoruz:
''Nebi'nin (s.a.v) kadınlarından hiçbirini, Hz. Hatice'yi kıskandığım kadar kıskanmadım! Halbuki, onu Resulullah'ın yanında görmemiştim bile! Fakat Resulullah, onu benim yanımda çok yad ederdi.
Çok kere koyun keser, Hz. Hatice'nin samimi arkadaşlarına et gönderirdi. Bazen ben sabırsızlık göstererek, ''Sanki, yeryüzünde Hatice'den başka kadın yok mu?'' derdim.
Resulullah da, Hatice şöyle idi, Hatice böyle idi, diye iyiliklerini sayar ve ''Ondan çocuklarım var'' buyururdu.
Efendimiz, Hira'ya devam ettiği sıralarda Hz. Hatice validemiz de ona yiyecek taşırdı.
Bu sırada bir gün Cebrail (a.s.) gelerek, ''Ya Resulallah! İşte, şu uzaktan sana doğru gelen, Hatice'dir. Yanında, içinde yemek bulunan bir kab var.
Yanına geldiği zaman, ona Rabbinden ve benden selam şöyle! Cennette inciden yapılmış bir sarayın kendisine verileceğini müjdele ki onun içinde ne gürültü patırtı vardır, ne de çalışmak çabalamak!'' dedi.
***
Hz. Ali de (r.a.), ''Kendi zamanındaki kadınların hayırlısı, İmran'ın kızı Meryem'di.
Bu ümmetin kadınlarının hayırlısı da Hatice'dir'' dediğini, Resulullah'tan işittim, demiştir.
