Leyla ve Mecnun, Mecnunun Duası...
İslami edebiyatta önemli bir yeri olan Leyla ve Mecnun hikayesi, bir efsane değildir ve Yaşanmış bir olayı anlatır.
Bu olayın kısaca özeti şöyledir:
Arabistan'ın Necid bölgesinde, Beni Amir kabilesinden Kays İbnü'l-Mülavvah ile komşusu Leyla'nın, küçük yaştaki Aşkları duyulunca, ailesi Leyla'yı Kays'tan uzak tutar ve görüşmesini engeller. Kays'ın aşk ızdırabı iyice artınca, babası, Leyla'yı ailesinden ister fakat Leyla'nın babası kızının dillere düşürüldüğü bahanesiyle bu Evliliğe izin vermez. Leyla da istemeden bir başkasıyla evlendirilir.
Bu durumda Kays çılgına dönerek tenhalara çekilir. Bundan sonra "Mecnun" diye anılır.
Babası aşk derdinden kurtulmasına dua için,
hac vakti Mecnun'u Kabe'ye götürür. O ise, orada aşkının artması için dua eder.
Sonra çöllerde garip bir vaziyette, yabani hayvanlar arasında, aşk ve ıztırap iniltileriyle yaşamaya başlar.
Bir zaman sonra, Taşlık bir VADİDE hayata veda eder. (688 m).
Çok kısa bir süre içinde Leyla da üzüntüsünden vefat eder.
Mecnun'un maceraları, ilk devir Arapça kaynaklarda Dağınık olarak anlatılır. Bu konuda en geniş bilgi, Ebu'l-Ferec'in "el-Eğani" kitabinda görülür.
Tarihçi Sem'ani ise; "el-Ensab"ında Cüneyd-i Bağdadi'nin; "Mecnun evliyaullahtandır." dediğini kaydeder.
Leyla ve Mecnun hikayesi ilk defa derli-toplu olarak, yeni renk ve desenlerle Farsça mesnevi tarzında Nizami Gencevi tarafından yazılmış, sonra Abdurrahman Cami de benzerini yazmıştır.
Türkçe olarak, önce Ali Şir Nevai tarafından şiirleştirilen Leyla ve Mecnun, nihayet Şair Fuzuli'nin zarif kalemiyle şaheser olmuştur.
''el-Eğani, es-Şi'ru ve'ş-Suara; es-Sem'ani, el-Ensab; Fevaatü'l-Vefeyat; İbn. Tağriberdi, en-Nücumu'z-zahire; Şezeratü'z-Zeheb; ez-Zirikli, el-A'lam; İslam Ansiklopedisi''
MECNUN'UN DUASI
"Leyla'nın Mecnunu" diye meşhur olan Kays, aynı zamanda güçlü ve duygulu şiirleriyle tanınır.
Bilindiği gibi komşu kızı Leyla ve Mecnun, çocukluk yaşlarında koyun çobanlığı yaptıkları sırada safiyetle birbirlerine gönül vermişlerdi.
Fakat büyüdükleri zaman, Leyla'nın babasının kaba muhalefetiyle bu gençler engellenmiş ve bir daha buluşamayıp hasret içinde yaşamışlardı.
İşte Mecnun bazı beyitlerinde, o çocukluk Günlerinin hasretini şöyle dile getirir:
"Gönül verdim Leyla'ya alnında sarkık saçlar,
Yoktu yaşıtlarının göğsünde kabartılar.
İkimiz çocuk iken güderdik kuzuları,
Keşke büyümeseydik bugün biz ve Kuzular! "
Aşk derdinden kurtulması için babası Mecnun'u Kabe'ye götürür, orada dua etmesini ister.
Mecnun ise Kabe örtüsüne yapışarak-Fuzulinin ifadesiyle-şöyle bir dua eder:
"Ya Rab belay-yı aşk ile kıl aşina beni,
Bir dem BELA-yı aşkdan etme cuda beni! "
Nihayet ŞİDDETLİ Aşkla çöllere düşüp hayvanlar arasında yaşayan Mecnun, Çektiği hasret ve ızdırabın sonunda, genç yaşında bir VADİDE vefat eder.
Başta gençler olmak üzere onu seven herkes ağlayarak, cenazesine koşar. Leyla'nın babası da, Mecnun'un son halini görünce, "Bilseydim böyle olacağını, Leyla'yı ondan ayırmazdım" diyerek ağlar.
Çilekeş Mecnun'un Cansız bedenini çevirince bir bez parçasında şu yazıyı bulurlar:
"Ey, rıza göstermeyen ihtiyar halimize
Bedbaht ol hayatında olmayasın bahtiyar.
Beni mutsuz ettiğin ve terkettiğin gibi,
Bedbaht ol! Şaşkınım ben şaşkınlarla bir ayar. "
el-Eğani; eş-Şi'ru ve'ş-Suara; ez-Zehebi, Siyeru A'lami'n-Nübela; en-Nücumu'z-zahire; Hızanetü'l-Edeb
