30 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Bektaşi Nefesleri...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

 

Mehmet Ali Hilmi Dedebaba 1842'de doğmuş ve 

1907 yılında Hakk'a yürümüştür. 

Mehmet Ali Dedebaba diye de tanınır. Mahlası,  

yani yol adı; Hilmi dir. Ondokuzuncu yüzyılda yaşamıştır. İstanbul'ludur. 

Babası, Sultan Ahmet yakınındaki Güngörmez Camii'nin imamı Nuri Efendi'dir. Annesi; Emine Hatun'dur. 

Hem annesi hem de babası; Merdivenköy Şah Kulu Sultan Tekkesi postnişini Hasan Baba'dan nasiplidir. 

 

1857 yılında Bektaşiliğe giriş yapmıştır: 

1864 yılında Şah Kulu Sultan dergahının postnişininin Hakk'a yürümesinin ardından bu posta oturur. 

Merkez dergah olan Hacı Bektaş Dergahında 

o yıllarda görev yapmakta olan Selanikli Hacı Hasan Baba'dan, Mehmed Yesari Baba'nın rehberligi ile hilafet alır. 

İstanbul'da Şah Kulu Dergahını genişletir, görevine burada devam eder. Önce tekkenin kış meydanı yanına gömüldüğü bilinir. Daha sonra ise, akrabaları tarafından kabri nakledilir, sağlığında yaptırmış olduğu, Gözcü Baba bahçesindeki özel mezarına taşınır.

Mehmet Ali Hilmi Dedebaba'nın birçok Bektaşi babası gibi şiirleri vardır. İyi bir şairdir. 

Hilmi mahlasıyla şiirlerini yazmıştır. 

Divanı, 1909 yılında ahmed Mehdi Baba tarafından basılmıştır. 

Hilmi Baba'nın divanında, 2666 beyit bulunur. 

İcinde 25 koşma, 238 gazel, 1 muaşşer, 6 müseddes, 8 muhammes, 1 murabba, 1 tahmis, 3 mersiye,  

1 nasihatname, 40 tarih, 3 kıta, 10 müfred bulunur. Şiirlerinde gerek aruz, gerekse hece vezni kullanmıştır.

***

''Hanbağı'na kurulmuş aşıkların otağı

Gülzar-ı aşk olubdur aşk ehlinin durağı

Gel Pir evine aşık, eyle özünü puhte

Yanuptur aşk oduna erenlerin ocağı

Hak nur-i kudretinden lütf eyleyüb uyarmış

Mahşerde dahi sönmez aşıkların çerağı

Ey saki-i meveddet, sun bize aşk meyinden

Pus eylesün hemişe mestaneler ayağı

Mescudumuz cemal-i yar olduğun nihan tut

Faş olmasın bu esrar, vardır yerin kulağı

Gir kalb-i mümine sen, her canibe sucud et

Tefrik olur mu beytin, etrafı solu sağı.

Hilmi özün hemişe derviş-i derdment et

Dostun müdam oluptur, derdli gönül konağı.''

***

Ayine tuttum yüzüme,

Ali göründü gözüme,

Nazar eyledim özüme,

Ali göründü gözüme,

***

Adem Baba Havva ile,

Hem Allemel esma ile,

Çerhi felek sema ile,

Ali göründü gözüme,

***

Hazreti Nuh Neciyyullah,

Hem İbrahim Halillullah

Sina'da Kelimullah,

Ali göründü gözüme,

***

İsa'yı ruhullah oldur,

İki alemde Şah oldur

Müminlere penap oldur,

Ali göründü gözüme,

***

Ali evvel, Ali ahır,

Ali batın, Ali zahir,

Ali tayyib, Ali tahir,

Ali göründü gözüme,

***

Ali candır, Ali canan,

Ali dindir, Ali iman,

Ali Rahim, Ali rahman,

Ali göründü gözüme

***

Hilmi gedayi bir kemder,

Görür gözüm, dilim söyler,

Her nereye kılzam nazar,

Ali göründü gözüme.

***

Divanda kesif bir şekilde Hz. Ali ve Ehl-i beyt sevgisi ve bağlılığı görülmektedir. 

Dedebaba'nın bazı şiirleri bestelenmiş ve tekkelerde okunmuştur. 

''Ya Rab be-hakk-ı sure-i Yasin ü Kaf ü Ha

Ya Rab be-hakk-ı Fatiha u nun ü hel-ata'' 

Bu münacatta çeşitli sure isimleri, bazı ayetler,  

Hz. Muhammed'in, torunları Hz. Hasan ile Hüseyin, İmam Cafer, Musa, ehl-i beyt hakkı için ebru-yı hatt-ı yare aşina kılmasını, sevgisiyle gönlünü doldurmasını, işinin daima hamd ve şükür olmasını, bu isimlerin ruz-ı cezada kendisine şefaat etmelerini, derununun onlarla dolmasını murat ettikten sonra aşk denizinin en iyi yüzücüsü olup, nice şiirler yazabilmeyi ''Tanrı'dan istemektedir. 

Bunun için de sure-i Kevser hakkı için aşk şarab-ı ile kanıp neş'e-i beka sahibi olmayı dilemektedir.''

İkinci şiire Besmelenin besi ile başlamıştır. 

Daha sonra pirinden ders alıp aşk yoluna girdiğini, bu yolda Hz.Ali'nin açtığı ilim kapısından içeri daldığını, ay ve güneşin Zeynelaba'nın bir zerresi bile olamayacağını; Hz. Bakır, Cafer, Musa Kazım ve Rıza'nın kıble-i râh-ı hakikat doğru yolun kıblesi, reh-nüma-yı rah-ı din din yolunda yol gösterici olduğunu dile getirmiştir. 

Taki ve Naki'nin hak-i pay-i devletinin can gözüne tutiya sürme olduğunu ifade ettikten sonra Askeri'nin askeri olduğunu, Mehdi-i Devran'ın şahlarını olduğunu ve sayede nefsin hırslarını terk ederek menzil-i tecride girdiğini, bu sayede Hacı Bektaş-ı Veli'ye riyasız çaker ''asker-mürit'' olduğunu,  

aşık-ı sadık olup, onun yoluna canını feda etmeye geldiğini belirtir.

Öte yandan başka bir şiirinde; 

"Sevdim hele bir dilberi kim ismidir Ahmed" diyerek, övgüsünü sürdürmektedir.

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *