Bir İbretli Hikaye...
"Hikaye olunur ki; Bir sultan, halkına çok eza ve cefa eder, halkın mallarını gasbederdi.
Sultanın zulmü o kadar ileri gitti ki, halk o beldeden akın akın kaçmaya başladı.
Halkın azalmasıyla, hazine boşaldı, devletin gücü zayıfladı.
Düşmanlar sağdan soldan saldırmaya başladı.
Bir gün padişahın meclisinde Şehname kitabını okuyorlardı. Okudukları bahis Dahhak'ın saltanattan hal'i ve Feridun'un sultan olması hakkında idi.
Vezir, Padişaha; "Feridun'un hazinesi, malı, mülkü, hizmetçileri ve adamları yok iken nasıl oldu da padişah oldu?" diye sorunca, padişah; "İşitmişsindir, bir takım halk onu büyük bir istekle desteklediler, onu kuvvetlendirdiler.
Böylece padişah oldu" diye cevap verdi.
Bunun üzerine vezir; "Madem ki halkın toplanmasına padişah sebeb oluyor, sen niye halkını eziyor, perişan ediyorsun?
Yoksa sen padişah olmak istemiyor musun?" dedi.
''Sevmek lazım halkı ve askeri can u gönülden,
Çünkü halkı sayesinde hüküm sürer sultan.''
Padişah, vezire; "Dağılan asker ve halkın toplanması için ne yapmalıdır?" diye sorunca,
vezir; "Padişah, adil ve merhametli olmalıdır. Padişah adil ve merhametli olursa, halk onun etrafında toplanır ve rahat yaşar.
Halbuki sende bu ikisi de yok" dedi.
''Nasıl ki kurt çoban olamaz.
Zalim de padişahlık yapamaz.
Zulmün temelini atan hükümdar,
Saltanatın direğini yıkmış olur.''
Vezirin bu sözleri padişahın hoşuna gitmedi.
Veziri hapse attırdı.
Çok geçmeden padişahın amcasının çocukları saltanat davasına düştüler. Etraflarına bir ordu toplayarak padişaha hücum ettiler. Padişahın zulmünden bezen halk da padişaha karşı baş kaldırdılar. Sonunda padişah tahtını kaybetti. Saltanat, amcasının çocuklarının eline geçti.
''Zalim padişaha felaket gününde,
Güçlü düşmanı kesilir dostu bile.
İyi muamelede bulunsa halka,
Olur bir ordu bütün halkı ona."
***
Hikaye:
Bir padişahın acemi bir kölesi vardı. Bir gün bu köle ile gemiye binmişti. Köle o zamana kadar hiç gemiye binmemiş ve deniz görmemişti.
Gemi yolculuğunun bir takım sıkıntıları ve zorlukları vardı. Köle, gemi limandan ayrıldığı andan îtibaren titremeye başladı. Ne yaptılarsa köleyi sakinleştiremediler.Gemide alim bir kişi vardı. Hükümdara; "Müsade ederseniz ben onu susturayım" dedi.
Hükümdar da o zata izin verdi. O zat, köleyi denize attırdı. Köle birkaç kere suya battı, çıktı.
Geminin bir tarafına can havliyle tutundu. Onu saçından tutup gemiye aldılar.
Bu olaydan sonra köle, köşesinde sessiz ve sakin oturdu. Hükümdar alimden bu işin hikmetini sordu.
O da; "Köle suya girmeden evvel, gemideki selâmetin kadrini ve kıymetini bilmiyordu.
İşte huzurla, saadet ve sıhhat de böyledir.
Huzur içinde yaşıyan, mesud olan, bir felakete uğramadıkça, o huzur ve saadetin kıymetini bilmez. İnsan hasta olmadıkça da, sağlığının kıymetini bilmez" dedi.
Farisi beyt tercümesi:
''Bir belaya ve felakete uğradığında mahzun olma,
Cenab-ı Hakkın nice gizli lütufları vardır onda."
Sa'di-i Şirazi buyurdu ki; "Hak Te'ala'nın lütuf ve ihsan buyurduğu bahta ve rızka kanaat etmeyen kimse, Rabbini bilmemiş ve O'na itaat etmemiş olur.
Ey bir yerde durmayan, sebat etmeyen, rızk için didinip duran, koşan kişi! Sakin ol, yuvarlanan taş üzerinde ot bitmez."
"Ey akıllı kimse! İster iyi, ister kötü olsun, kimsenin arkasından konuşma.
Çünkü hakkında konuştuğun kişi gerçekten kötü ise, onu kendine düşman etmiş olursun. İyi ise, çok kötü bir iş yapmış olursun. Biri sana gelip de filân adam kötüdür derse, iyi bil ki, o kendi kusurunu söylemiş olur."
Birisi şu ibretli sözü söyledi:
''Gıybet edecek olursam, anamdan başkasının gıybetini etmem. Zira böylece sevaplarım anama yazılmış olur!"
Ey iyi insan! Bir insanın iki şeyi dostlarına haramdır. Birisi; onun malını haksız yere alarak yemek, diğeri; arkasından iyi olmayan şekilde konuşmaktır.
Biri senin yanında başkasının aleyhinde konuşuyorsa, zannetme ki başkasının yanında seni medheder. Benim nazarımda bu dünyâda en akıllı insan, kendisiyle meşgul olup, başkalarından gafil olandır."
"Düşmandan laf getiren, insana düşmandan daha büyük düşmandır. Ey laf taşıyıcı! Düşmanım bile yüzüme karşı kötü şey söylemiyor. Sen ondan daha büyük düşman olmasan, onun arkamdan söylediğini, gelip de yüzüme karşı söyler misin? Söz taşıyan, eski düşmanlıkları yeniler, kinleri tâzeler. En yumuşak insanları bile çileden çıkarır. Uyuyan fitneyi uyandıran kimseden en kısa zamanda kaç! Kavga iki kişi arasında yanan bir ateşe benzer.
Söz taşıyıcı ise, o ateşin sönmemesi için odun taşıyan oduncu gibidir."
"Ey insanoğlu! Adının unutulmamasını istersen, çocuğuna ilim, hüner, mârifet öğret ve onu akıllı fikirli yetiştir. Böyle yaparsan, arkanda seni rahmetle anan bir kişi bırakmış olursun."
"Ey yüzünde nur kalmamış kişi;
Kalbini temiz tut. Kararmış ayna iyi göstermez. Yarın, azaba müstehak olmamanın yolunu ara.
Başkalarının ayıplarını arama.
Başkalarının ayıbını araştırmakla meşgul olan, kendi ayıplarını göremez."
"Dil; şükretmek içindir. Rabbini bilen, dilini gıybet için kullanmaz. Kulak; Kur'an-ı kerim ve nasihat dinlemek içindir. Batıl ve boş sözler için değildir. İki göz; Allah'ü Te'ala'nın kudret ve san'atını görmek içindir. Eşin dostun ayıbını görmek için değildir."
Kay: Gülistan.
