Türk Divan Şiirinde Hazret-i Muhammed (S.A.V)...
YAYINLAMA:
| GÜNCELLEME:
Türklerin İslam dinini kabul etmeleriyle yeni bir veçhe kazanan edebiyatta Hz. Muhammed, temel kaynaklardan biri olmuştur.
İslam medeniyeti dairesinde başlangıçtan itibaren meydana getirilen her tür ve biçimdeki edebi eserde, mutlaka Hz. Peygamber'e duyulan sevgi, aşk ve bağlılığın ifadelerini bulmak mümkündür.
Aslında Peygamber sevgisi, İslam milletlerinin hemen hepsinin işlediği ortak bir temadır.
Denebilir ki, dünyada Hz. Muhammed kadar övülmüş, hayatının her safhası bir edebi türe kaynaklık etmiş başka bir kimse yoktur.
Hz. Peygamber'in doğumu, büyümesi, evlenmesi, mi'racı, savaşları, mucizeleri ve vefatı asırlar boyunca sürekli günümüze kadar işlenegelmiştir.
Eski Türk edebiyatında, sanat amaçlı olsun olmasın, yazılan her eserde Allah'a hamd ve senadan sonra büyük bir ekseriyetle Hz. Peygamber'e salat ve selam getirilmiş, övgülere yer verilmiştir.
Manzum eserlerde ise, özellikle mesnevilerde ve divanlarda, tevhid ve münacattan sonra na'te yer verilmiş; Hz. Peygamber, çeşitli güzel yönleri ve sıfatlarıyla anılmış şefaati dilenmiştir.
Birkaç örneği:
''Garik-i bahr-i isyanım
Dahilek ya Resulallah
Muhabbetden Muhammed oldı hasıl
Muhammed'siz muhabbetden ne hasıl
Her zerre-i hak-i kadem-i Hazret'üne
Canum da fida ten de fida ben de fida''
Aşağıdaki beyit, ''ebced'den'' yararlanılarak söylenmiştir.
''Aman lafzı senin ism-i şerifinle müsavidir
Anunçün aşıkın zikri amândır ya Resulallah''
Osmanlı sahasında 13. Yüzyıldan itibaren elimize geçen hemen hemen bütün divanlarda na'tlara yer verildiğini görmekteyiz.
''Senün nurun gören gözler ne ay gözler ne yıldızlar
Senünle gece gündüzler ziyadur ya Resula'llah''
Ahmedi Hz. Peygamberden şu beytiyle şefaat dilenir:
''İsterem senden şefa'at ya şefi'ü'l-müznibin
Nice mahrum ola senden bu garib ü natüvan''
XV. yüz yıl şairlerinden Şeyhi, Hz. Peygamber'i na'tında;
''Hatemü'r-risale, eşrefe'l-vera, fahr-ı halk, şah-ı meh-rikab'' gibi sıfatlarla anar ve aşağıdaki güzel beyitlerle yüce Peygamber'i över:
''Rahman iken muallimin ümmi kodun adın
Sultan iken dü-kevne kabaçen durur aba
Sana, Rahman olan Allah muallimken, adını ''ümmi'' koydun; İki dünyaya sultan iken sırtına aba giydin''
Yek-danesin cihan sadefinde güher gibi
Ey bi-bedel yetim anun için denir sana
Dünya sadefindeki tek inci gibisin; bu yüzden sana;
ey eşsiz Peygamber ''yetim'' denir.
Ahmed Paşa, Divan'ında Hz. Peygamber'i,
''zinet-i tac-ı levlak, emin, mürebbi-i halk, mürebba-yı Hak, enbiyaya imam, kilid-i der-i genc-i mahzen-iraz, matlaü'l-hidayet, gayetü'l-ma'na, sakaleynin muallimi, sultan-ı şer, hacib-i dergah-ı Kibriya'' gibi övgü dolu ifadelerle zikreder.
***
Fuzuli, Hz. Peygamber sevgisini hafızalara nakş edercesine samimiyetle işleyen bir şairdir.
Ünlü ''Su Kasidesi'' asırların süzgecinden geçerek, günümüzde zevkle okunan ve dinlenen bir na't şaheseridir.
''meh-i sipihr-i nübüvvet, çerağ-ı şam-ı ebed, af-tab-ı subh-ı nüşur, Süleyman-ı mülk-i ma'na, çerağ-ı meclis-i gılman, şem'i mahfil-i hur, şeh, seyyid-i nev'i beşer, Habiba'llah, hayre'l-beşer, bahr-i keramet, şehen-şeh, sahi-tab, şefi'ü'l-müznibin, gül-i bağ-ı rüsül'' gibi ifadelerle
Hz. Peygamber'i samimi bir yürekle medh etmiştir.
Fuzulide Hz. Peygamber sevgisindeki samimiyetinin delilleridir:
''Eya şehi ki güruh-ı peyem-ber-i mürsel
Behişte basmaz ayak senden almadan destur
Oddan afet görmez ü sudan zarar guya kılar
Kanda olsa iktida-yı şer'-i Peygamber saba
Ey olup mi'rac bürhan-ı uluvv-ı şan sana
Yere inmiş gökden istikbal için Furkan sana
Meh-i nevdür yoksa sen kıldukda seyr-i asman
Kaldırıp parmak getirmiş asman iman sana''
***
16. yüzyılın tanınmış şairlerinden Yahya Bey, Divan'ında;
''Sultan-ı ümem, bahr-ı kerem, mefhar-i alem, salar-ı Acem, şah-ı Semerkand u Buhara, vala-güher, pap-nazar, zat-ı mutahhar, derya'yı seha, kan-ı ata-aver-i dünya, zıll-ı Huda, dürr-i yetim'', gibi sözlerle Hz. Muhammed'i övmüştür.
''Yazmakda kalem barmağınun vasfını aciz
Geh mahı iki şakk ider gah akıdur ma''
Peygamberini seven Osmanlı Padişahı:
''Nola tacum gibi başumda götürsen daim
Kademi resmini ol Hazret-i şah-ı Rüsül'ün
Gül-i gülzar-ı nübüvvet o kadem sahibidür
Ahmeda durma yüzin sür kademine o gülün''
***
Şeyh Galib:
Türk edebiyatı'nın Hüsn ü Aşkı'yla ölümsüz şairidir. Na'tıyla da unutulmaz bir şairdir.
"nur-ı mihr-i subh-ı ma-evha, meh-i isra, pehlevan-ı kabe-kavseyn, mihr ü mah-leşker, şahen-şah, şefaat-perver, sultan-ı rüsül, şah-ı mümecced, devlet-i sermed, sultan-ı müeyyed, ser-amed, menşur-ı le-'amrükle müeyyed" sıfatlarıyla Hz. Peygamber'e duyduğu derin muhabbeti ifade etmiştir.
''Bi-çaredir ümmetlerin isyanına bakma
Dest-i red urup hasret ile duzaha kakma
Rahm eyle aman ateş-i hicranına yakma
Ez-cümle kulun Galib-i pür-cürmü bırakma
Sen Ahmed ü Mahmud u Muhammedsin efendim
Hakdan bize sultan-ı mü'eyyedsin efendim''...
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
