22 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Kapalı
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Türk Divan Şiirinde Hazret-i Muhammed (S.A.V)...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

 

Türklerin İslam dinini kabul etmeleriyle yeni bir veçhe kazanan edebiyatta Hz. Muhammed, temel kaynaklardan biri olmuştur. 
İslam medeniyeti dairesinde başlangıçtan itibaren meydana getirilen her tür ve biçimdeki edebi eserde, mutlaka Hz. Peygamber'e duyulan sevgi, aşk ve bağlılığın ifadelerini bulmak mümkündür. 
Aslında Peygamber sevgisi, İslam milletlerinin hemen hepsinin işlediği ortak bir temadır. 
Denebilir ki, dünyada Hz. Muhammed kadar övülmüş, hayatının her safhası bir edebi türe kaynaklık etmiş başka bir kimse yoktur. 
Hz. Peygamber'in doğumu, büyümesi, evlenmesi, mi'racı, savaşları, mucizeleri ve vefatı asırlar boyunca sürekli günümüze kadar işlenegelmiştir. 
Eski Türk edebiyatında, sanat amaçlı olsun olmasın, yazılan her eserde Allah'a hamd ve senadan sonra büyük bir ekseriyetle Hz. Peygamber'e salat ve selam getirilmiş, övgülere yer verilmiştir. 
Manzum eserlerde ise, özellikle mesnevilerde ve divanlarda, tevhid ve münacattan sonra na'te yer verilmiş; Hz. Peygamber, çeşitli güzel yönleri ve sıfatlarıyla anılmış şefaati dilenmiştir. 
 
Birkaç örneği:
''Garik-i bahr-i isyanım 
Dahilek ya Resulallah 
Muhabbetden Muhammed oldı hasıl 
Muhammed'siz muhabbetden ne hasıl 
Her zerre-i hak-i kadem-i Hazret'üne 
Canum da fida ten de fida ben de fida''
Aşağıdaki beyit, ''ebced'den'' yararlanılarak söylenmiştir. 
''Aman lafzı senin ism-i şerifinle müsavidir 
Anunçün aşıkın zikri amândır ya Resulallah'' 
Osmanlı sahasında 13. Yüzyıldan itibaren elimize geçen hemen hemen bütün divanlarda na'tlara yer verildiğini görmekteyiz. 
''Senün nurun gören gözler ne ay gözler ne yıldızlar 
Senünle gece gündüzler ziyadur ya Resula'llah'' 
Ahmedi Hz. Peygamberden şu beytiyle şefaat dilenir: 
''İsterem senden şefa'at ya şefi'ü'l-müznibin 
Nice mahrum ola senden bu garib ü natüvan'' 
XV. yüz yıl şairlerinden Şeyhi, Hz. Peygamber'i na'tında;
''Hatemü'r-risale, eşrefe'l-vera, fahr-ı halk, şah-ı meh-rikab'' gibi sıfatlarla anar ve aşağıdaki güzel beyitlerle yüce Peygamber'i över: 
''Rahman iken muallimin ümmi kodun adın 
Sultan iken dü-kevne kabaçen durur aba 
Sana, Rahman olan Allah muallimken, adını ''ümmi'' koydun; İki dünyaya sultan iken sırtına aba giydin'' 
Yek-danesin cihan sadefinde güher gibi 
Ey bi-bedel yetim anun için denir sana 
Dünya sadefindeki tek inci gibisin; bu yüzden sana; 
ey eşsiz Peygamber ''yetim'' denir. 
Ahmed Paşa, Divan'ında Hz. Peygamber'i,  
''zinet-i tac-ı levlak, emin, mürebbi-i halk, mürebba-yı Hak, enbiyaya imam, kilid-i der-i genc-i mahzen-iraz, matlaü'l-hidayet, gayetü'l-ma'na, sakaleynin muallimi, sultan-ı şer, hacib-i dergah-ı Kibriya'' gibi övgü dolu ifadelerle zikreder. 
 
 
***
 
 
Fuzuli, Hz. Peygamber sevgisini hafızalara nakş edercesine samimiyetle işleyen bir şairdir. 
Ünlü ''Su Kasidesi'' asırların süzgecinden geçerek, günümüzde zevkle okunan ve dinlenen bir na't şaheseridir. 
''meh-i sipihr-i nübüvvet, çerağ-ı şam-ı ebed, af-tab-ı subh-ı nüşur, Süleyman-ı mülk-i ma'na, çerağ-ı meclis-i gılman, şem'i mahfil-i hur, şeh, seyyid-i nev'i beşer, Habiba'llah, hayre'l-beşer, bahr-i keramet, şehen-şeh, sahi-tab, şefi'ü'l-müznibin, gül-i bağ-ı rüsül'' gibi ifadelerle 
Hz. Peygamber'i samimi bir yürekle medh etmiştir.
Fuzulide Hz. Peygamber sevgisindeki samimiyetinin delilleridir: 
''Eya şehi ki güruh-ı peyem-ber-i mürsel 
Behişte basmaz ayak senden almadan destur 
Oddan afet görmez ü sudan zarar guya kılar 
Kanda olsa iktida-yı şer'-i Peygamber saba 
Ey olup mi'rac bürhan-ı uluvv-ı şan sana 
Yere inmiş gökden istikbal için Furkan sana 
Meh-i nevdür yoksa sen kıldukda seyr-i asman 
Kaldırıp parmak getirmiş asman iman sana'' 
 
 
***
 
 
16. yüzyılın tanınmış şairlerinden Yahya Bey, Divan'ında; 
''Sultan-ı ümem, bahr-ı kerem, mefhar-i alem, salar-ı Acem, şah-ı Semerkand u Buhara, vala-güher, pap-nazar, zat-ı mutahhar, derya'yı seha, kan-ı ata-aver-i dünya, zıll-ı Huda, dürr-i yetim'', gibi sözlerle Hz. Muhammed'i övmüştür.
''Yazmakda kalem barmağınun vasfını aciz 
Geh mahı iki şakk ider gah akıdur ma'' 
Peygamberini seven Osmanlı Padişahı:
''Nola tacum gibi başumda götürsen daim 
Kademi resmini ol Hazret-i şah-ı Rüsül'ün 
Gül-i gülzar-ı nübüvvet o kadem sahibidür 
Ahmeda durma yüzin sür kademine o gülün'' 
 
 
***
 
 
Şeyh Galib: 
Türk edebiyatı'nın Hüsn ü Aşkı'yla ölümsüz şairidir.  Na'tıyla da unutulmaz bir şairdir. 
"nur-ı mihr-i subh-ı ma-evha, meh-i isra, pehlevan-ı kabe-kavseyn, mihr ü mah-leşker, şahen-şah, şefaat-perver, sultan-ı rüsül, şah-ı mümecced, devlet-i sermed, sultan-ı müeyyed, ser-amed, menşur-ı le-'amrükle müeyyed" sıfatlarıyla Hz. Peygamber'e duyduğu derin muhabbeti ifade etmiştir.
''Bi-çaredir ümmetlerin isyanına bakma 
Dest-i red urup hasret ile duzaha kakma 
Rahm eyle aman ateş-i hicranına yakma 
Ez-cümle kulun Galib-i pür-cürmü bırakma 
Sen Ahmed ü Mahmud u Muhammedsin efendim 
Hakdan bize sultan-ı mü'eyyedsin efendim''...
 
 
 
 
 
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *