Selefiyye
Selefiyye ya da Selefilik, bir İslam dini itikat mezhebi.
Selef halefin tersidir ve tarihsel olarak, önde olanlar anlamına gelir.
Selefîyye, dinde selef kabul edilen kişilere hiçbir değişiklik yapmadan tabi olmayı esas alır.
Tarihçe:
Eş'arilik ve Matüridilik kurulana kadar Sünni Müslümanlar itikadi yönden Selefîyye'ye bağlı sayılırdı.
Müslümanlar arasında mezheplerin kurulmuş olduğu 8. ve 9. asırların öncesinde yaşayan sahabe ve tabiin gibi Müslümanlar Selefi kabul edilir ve doğru yolda olduklarına inanılırdı.
İslam tarihindeki en eski hareketlerden biri olan Selefi gelenek; Ehli sünnet-i hassa, Ehli hadis, Ashabul hadis gibi isimlerle de anılmıştır. Selefi gelenek hadisçilerin temsil ettiği bir ekol olması, katı nakilci tavrı, aklı öncelemekten kaçınması, kıyas ve rey gibi metodlara itibar etmemesi ile farklılaşır.
Bu noktada Kufe'de başlayıp Irak'ta Ebu Hanife ile kurumsallaşan rey ekolünden farklılaşmaktadır. Hanbeliliğin de kurucusu olan imam Ahmed bin Hanbel ile ilk devresini yaşayan Selefilik, Harranlı İbn-i Teymiyye ile ikinci aşamasını geçirdi.
Günümüzde de devam eden üçüncü kuşağın öncüsü, 18. yüzyılın başında doğmuş olan Muhammed bin Abdülvahhab'dır.
Selefiyye terimi günümüzde çoğu kez Hanbeli ekolünden Muhammed bin Abdülvahhab'ın öğretilerini benimseyen ve İslam Coğrafyası'nda karşıtları tarafından yaygın şekilde Vahhâbîlik olarak tanımlanan inanç sistemine mensup kişileri tanımlamak için kullanılmaktadır.
Selefiyye İtikadı:
Selefiyye itikadi konulara aklın karıştırılması konusunda Mu'tezile mezhebinin tam tersidir.
Mu'tezile mezhebi aklı birinci sıraya koymakla beraber akıl ile naklin çeliştiği durumlarda aklı kullanarak tevile gider ve genel olarak felsefeci bir tutum benimserken, Selefiyye mezhebi ise itikadi konularda akla yer vermez, sadece nakil ''Kur'an ve Sünnet'' ile hareket eder.
Müteşabihler konusunda müteşabihi olduğu gibi kabul ederek, bu ayetlerde kastedilen mânâyı insanların bilemeyeceğini, konunun mânâsını Allah'a havâle ettiklerini belirtirler.
Kuran'da geçen Allah'ın eli gibi antropomorfik ifadeler çoğu Sünni ve Şii tefsirci tarafından "Allah'ın kudreti" şeklinde anlaşılır. Örneğin; Fetih suresi 10. ayette (48/10) geçen Hamdi Yazır'ın Türkçe Kur'an Mealine göre ayetin meali şöyledir:
"Her halde sana biat edenler ancak Allah'a bîat etmiş olurlar. Allah'ın eli ''kudreti'' onların elleri üstündedir. Onun için her kim cayarsa yalnızca kendi aleyhine caymış olur.
Her kim de Allah'a verdiği sözü yerine getirirse O da ona yarın büyük bir mükâfat verecektir."
E. Hamdi Yazır, eli ifadesini Selefiyye gibi ele almayıp kudreti şeklinde parantez içinde açıklamada bulunmuştur. Bununla birlikte Selefiyye mezhebinde yukardaki örnekte yer alan metinde açıklandığı gibi, bu ve benzeri ifadeler daha zahiri boyutta alınır ve akli bir şekilde tevil edilmez. Selefilerde bu gibi müteşabih ayetleri, "Allah'ın bir eli olduğu ayette belirtilmiştir, buna göre Allah'ın bir eli vardır; fakat bu elin keyfiyeti nasıllığı nedir biz bilemeyiz, bunu Allah'a havale ederiz." şeklinde cevaplandırırlar. Hiçbir şekilde tevile gitmezler.
Selefiyye mezhebi, akıl ve nakil ''Kur'an ve Sünnet'' konusunda mutlak nakle inanır ve aklı sahih nakle tabi görür. İman esasları ile ilgili konularda Kur'an ve Sünnetteki açıklamalar ile yetinip bunları aynen kabul eder.
Bu kabule müteşabihler de dahildir, te'vil görünür anlam dışında bir başka anlamda kabul etme etmemekle beraber Mücessime'nin yaptığı gibi tecsim ''yani cisimleştirme'de yapmazlar.
Genellikle Hanbeli fıkıh mezhebine bağlı olanlar itikadda Selefidirler. Ancak Selefiler fıkıhta mezheb taklidini benimsemedikleri için kendilerini bir mezhebe bağlı saymazlar.
4 büyük imamı esas alırlar, hadis'e ve hadis alimlerine çok önem verirler, itikad olaraksa İbn-i Teymiye'yi Şeyhülislam olarak, görürler ve dini belli bir konuda ihtilaf varsa genel görüşe yani icma'ya uyarlar.
Bugün Selefilerin en yoğun olduğu bölge Suudi Arabistan'dır.
İman Görüşü:
Büyük Selef alim ve muhaddislerinin iman konusundaki görüşü genelde şöyledir:
''İman kalp ile tasdik, dil ile ikrar ve azalarla ameldir.''
Selefiyye'ye göre amel imanın bir parçası olduğu için, eğer amellere gereken özen gösterilmezse, iman hem nicel hem de nitel açıdan azalır.
Tam tersinde; eğer amellere çok fazla önem verilirse ve şahıs ameli yönden kendisini geliştirirse, imanı hem nicel hem de nitel açıdan artar.
Nitekim Kur'an ve hadislerde bu hususta pek çok delil vardır.
Kaynak: Özgür Ansiklopedisi..
