28 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
8°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Bayezid-i Bistami hazretleri...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

 

Arifler sultanı diye meşhurdur. İsmi, Tayfurdur. 

Üveysi idi. Kendisinden kırk yıl önce vefat eden 

İmam-ı Cafer-i Sadık hazretlerinin ruhaniyetinden istifade etti.

113 alimden ilim öğrenmiştir. Son derece alim, fadıl ve edip idi. 

Daha annesinin karnında iken kerametleri görülmeye başladı. Annesi ona hamile iken şüpheli bir şeyi ağzına alacak olsa, onu geri atıncaya kadar karnına vururdu. 

Çocukken bir gün cami avlusunda oynuyordu. 

Şakik-i Belhi hazretleri, "Bu çocuk büyüyünce zamanının en büyük velisi olacak" buyurdu. 

Hadis alimlerinden bir zat, onu görünce çok hoşuna gitti. "Güzel çocuk, namaz kılmasını biliyor musun?" dedi. 

Bayezid-i Bistami, "Evet Allah dilerse becerebiliyorum" cevabını verince; "Nasıl?" diye sordu. O da; "Buyur yâ Rabbi! Emrini yerine getirmek üzere tekbir alıyor, Kur'an-ı kerimi tane tane okuyor, tazim ile rükuya varıyor, tevazu ile secde ediyor, vedalaşarak selam veriyorum" deyince, o zat hayran kalarak; "Ey zeki çocuk! Sende bu fazilet ve derin anlayış varken, insanların başını okşamalarına niçin izin veriyorsun?" diye sordu. Ona, "Onlar beni değil, Allahü teâlânın beni süslediği o güzelliği meshediyorlar. Bana ait olmayan bir şeye dokunmalarına engel olmam uygun olur mu?" dedi.

 

Anneye hizmet-i:

Küçük yaşta iken okumaya başladı. 

Dikkatle derslerine devam ediyordu. Bir gün okuduğu bir ayet-i kerimenin Lokman suresi: 14 tesiri ile eve döndü. 

Annesi merak edip niçin erken döndüğünü sorunca, şöyle cevap verdi: 

"Öğrendiğim bir âyet-i kerimede, Allahü teâlâ, kendisine ve sana itaat etmemi emrediyor. Ya sana hep hizmet edeyim veya beni serbest bırak, hep Allahü teâlâya ibadet ile meşgul olayım" dedi. Annesi; "Sen beni bırak Allahü te'âlâ'ya ibadet et" dedi. Bundan sonra, kendini Allah'ü te'âlâ'ya verdi, emirlerinin hiç birisini yapmakta gevşeklik göstermedi; ama annesinin hizmetini de ihmal etmedi. 

Annesinin küçük bir arzusunu, büyük bir emir kabul edip, her durumda yerine getirmeye çalışırdı. Çünkü Allah'ü te'âlâ'nın emri de böyle idi. 

Soğuk bir kış gecesi idi. Annesi yatarken su istedi. 

O da hemen fırladı. Fakat testide su yoktu. Çeşmeye gidip, testiyi doldurdu. Eve geldiğinde, annesinin tekrar uykuya dalmış olduğunu gördü. 

Uyandırmaya kıyamadı. Testi elinde olduğu halde bekledi. 

Epey müddet sonra annesi uyanıp; "Su, su!" diye mırıldanarak uyandı. Oğlunun bu hâlini gören annesi; "Yavrum, testiyi niçin elinde tutuyorsun?" dedi. 

O da; "Uyandığın zaman, suyu hemen verebilmek için testi elimde bekliyorum" dedi. Annesi; 

"Ya Rabbi! Ben oğlumdan razıyım. Sen de razı ol!" diye dua etti. 

Belki de annesinin bu duası sebebiyle, Allahü teâlâ ona evliyalığın yüksek mertebelerine kavuşmayı ihsan etti.

 

İbadet zevki:

Gençlikte yaptığı bazı ibadetlerden zevk alamıyordu. Bu durumu annesine anlatırdı ve yetişmesinde, terbiye edilmesinde bir kusur bulunup bulunmadığını sorardı. İçimde beni Rabbimden alıkoyan bir şey hissediyorum. Fakat sebebini bilmiyorum. dedi. Annesi epey düşündükten sonra, "Evladım tek şey hatırlıyorum. Sen daha küçüktün. Komşulara oturmaya gitmiştim. Kucağımda iken ağlamaya başladın. Bir türlü susturamadım. Seni susturmak için ocakta pişmekte olan tarhanaya komşudan izinsiz parmağımı batırıp ağzına koydum" dedi. Bunun üzerine annesinden, o komşuya gidip helallik dilemesini istedi. Annesi helalleştikten sonra ibadetlerinden zevk almaya başladı. 

Bir gece seher vakti Allah dedi. 

Sonra düşüp bayıldı. Ayılınca, niçin bayıldığını sordular. ''Sen kim oluyorsun da ismimi ağzına alıyorsun? şeklinde bir ses gelir diye çok korktum da onun için bayılmışım'' buyurdu.

Biri, "Bu derecelere nasıl kavuştunuz?" diye sordu. Ona; "Her yerde Allahü teâlânın gördüğünü ve bildiğini düşünüp, edebe riayet etmekle" diye cevap verdi. 

Bir gece otururken ayaklarını uzatmıştı. 

Sultanla oturan edebini gözetmeli diye bir ses duyup hemen toparlandı. 

Buyururdu ki; 

Allahü te'âlâ'yı an, dilini, başka işlerle uğraşmaktan koru. Nefsini hesaba çek. İlme yapış ve edebi muhafaza et. Merhamet sahibi ve yumuşak ol. 

Allah'ü te'âlâ'yı unutturacak her şeyden uzak dur. 

Bir kimsenin, Allahü te'âlâ'ya olan sevgisinin gerçek olup olmadığının alameti, kendisinde deniz misali cömertlik, güneş misali şefkat ve toprak misali tevazu gibi üç hasletin bulunmasıdır. 

 

 

 

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *