Ölümden İbret Almalıyız...
Hz. İsa (a.s) bir gün kabristandan geçerken, kabir ehlinden birinin azap çektiğini görür ve ''niçin böyle azap çekiyorsun'' diye sorar.
Allah'ın izni ile ölü cevap verir:
''Ya İsa. Öleli dört bin yıl oldu, fakat daha ölüm acısı gitmedi.''
Amr b. As, Hazretleri ölüm döşeğinde iken ölüm sorulduğunda:
''Sanki boğazımda bir diken, omuzumda bir dağ var!.. Sanki gök tepeme çökmüş gibi hissediyorum, der.
Efendimiz (s.a.v) ise, bir hadisi şeriflerinde şöyle buyururlar:
"Ani ölüm kafir için gadab-ı İlahi'nin bir yakalamasıdır, mü'min içinse bir rahmettir".
Çünkü o sürekli vicdanında duydu ölümü, duydu da ne yapabilirim onun için diye sürekli endişe taşıdı, çalıştı çabaladı; oysa gafil insan sürekli korktu ölümden, korktukça kaçtı, kaçtıkça ölüm peşindeydi, kaçmaktan fırsat bulup ölüme hazırlık yapamadı ve Azrail canını almaya geldiğinde ise, zor bir ayrılış yaşadı.
Hem dünyadan, hem malından, hem eşinden dostundan hem de canından.
İmam Gazali kendi ruhu hakkında şöyle düşünür:
"İnsani ruh bu alemden değildir. Belki ulvi alemden ve melekler cevherindendir. Onun bu aleme inmesi, tabiatına göre gurbettir.
Ancak bu gurbete gönderilmesi, bu alemde çalışıp ticaret yapmak ve kendi zatına hidayet tahsil etmek içindir ".
Kendini bilen gurbetin biran önce bitmesini sabırsızlıkla bekler.
Mevlana Hazretleri gibi, ölüm anını Şeb-ü Arus, yani; sevgiliye kavuşmanın gecesi olarak ilan eder.
Bir başka ölüm sahnesi! Cenaze namazı! Musalla taşına cansız bedeninin serilmesi.
Son yolculuktaki bir başka durak.
Burada birden fazla ibret sahnesi vardır. Musalla taşına yatırıldığında senin cansız bedenin diğerlerine ibrettir, her karşılaştığında insan, bu taşa cansız uzanacağını hatırlar.
Zengin de olsan, fakir de olsan, alim de olsan, cahil de olsan bu durağa uğramadan geçmeyeceğini bilirsin.
Senin cansız yatan bedenin, cenaze namazında toplananlardan dua ister, iyilik ister.
Bir zamanlar beğenmediğin insanlar, sen musalla taşında iken cenaze namazına gelmişlerdir ve onların kuru bir "Hakkım helal olsun" sözüne muhtaçsındır.
''Zahida! Aç gözün sahraya bak da ibret al!
Şu direksiz kubbe-i semaya bak da ibret al!
Görmek istersen Cenab-ı kibriyanın kudretin
Her sabah seher vakti dünyaya bak da ibret al!
Padişah olsan da, derler "er kişi niyetine",
Var musallada yatan mevtaya bak da ibret al!
Bir kefendir akibet, sermaye-i beğ ve fakir,
Varlığa mağrur olan, mecnun değil de ya nedir?''
M. Halid-i Bağdadi
***
Musalla taşındaki bir başka sır ise; eş dost harici, cenazende olmayan, fakat çevreden gelip geçenlerin dikkatini çekip onlara da ölümü hatırlatmasıdır. Musalla taşları genelde açık bir alanda, herkesin,
her şekilde görebileceği bir yerde olur.
Cenaze namazında senin cansız bedenin, "bakın namazda hakmış, İslam da hakmış, ölümde hakmış " diye feryat figan koparmaktadır.
İnsan bu çukurda amelleri ile baş başa kalacaktır. Çok sevdiği eşi dostu, hiç ayrılmak istemediği makam ve mülk onu orada terk edip dünyada kalmışlardır.
Peygamber efendimiz, bu konu ile ilgili bir çok uyarılarda bulunmuş, insana amellerinden başkasının faydası olmayacağını bildirmiştir.
Bir hadisi şeriflerinde:
"Ölüyü mezara kadar üç şey takip eder, ailesi, malı ve ameli. Bunlardan ikisi geri döner biri baki kalır. Ailesi ve malı geri döner, ameli baki kalır".
İnsanoğlu bunları bildiği halde bu dünya hevesi nedir?
Doymazlık, utanmazlık, akılsızlık nereye kadar devam edecektir....?
