Peygamberimizin Sohbet Günleri ve Kadınların Eğitimi...
''Allah, beni bir muallim olarak gönderdi.''
(İbn-i Mace) diyen ve ümmetinin içinde erkeklerle beraber kadınların eğitimiyle de ilgilenen Allah Resulü, kendisine özel sohbet talebiyle gelen kadınlara hususi bir gün ayırmış ve onlara vaazlar vermiştir.
Medine'nin kadınları gelerek, şöyle demişlerdi:
''Ey Allah'ın Resulü, erkekler Sizi dinleyip Sizden istifade etme konusunda bizi geçtiler. Bize de müstakil bir gün ayırsanız!'' Allah Resulü, bunun üzerine onlara bir gün verdi.
O belirli günde onlara nasihat eder ve bazı emirlerde bulunurdu. (Buhari)
Mescidde sohbet dinleme hakkına sahip olan bu kadınlar, erkeklerin fazla kalabalık olmaları sebebiyle izdihama maruz kalıyorlar ve bazen Efendimiz'i tam işitemiyorlardı.
Ayrıca, hepsi her zaman mescide gelemiyordu. Onların bu ısrarlı isteklerine binaen, Peygamber Efendimiz, ilgisiz kalamazdı.
Hemen bir gün belirledi ve kadınlara has vaazlar verdi.
Hatta bazı rivayetlerde Allah Resulü'nün;
''Falanca hanımın evinde toplanın'' diyerek, kadınlara mahsus vaazını belirli bir evde yaptığı rivayet edilir.
(Fethu'l Bari)
Allah Resulü, şöyle buyurur:
''Bir kadının üç kızı olur da onları güzelce terbiye ederse, bu üç kız onun için cehenneme karşı perde olur.
Bir kadın sorar; ''iki kızı olursa!?'' Peygamberimiz ''iki kızı olan da aynıdır'' buyurur.
Buhari; ''Devlet başkanının kadınlara nasihatte bulunması'' babına yer vererek, şu hadiseyi anlatır: Allah Resulü, bir gün Bilal'i de yanına alarak, kadınlara vaaz vermek üzere çıktı. Kadınlara sadakanın faziletlerini anlatarak sadaka vermelerini istedi.
Kadınlar küpelerini ve yüzüklerini sadaka olarak ortaya atmaya başladılar.
Bilal de bunları alıp elbisesinde topladı. (Buhari)
İbni Hacer, şöyle der:
''Buhari bu başlıkla, ailenin öğretimiyle ilgili teşvikin, kişinin sadece kendisine mahsus olmayıp bunun devlet başkanı ve onun yetki verdiği kimselere de yönelik olduğuna dikkat çekmiştir.'' (Fethu'l Bari)
Sahabenin ailesine tebliği:
Allah Resulü, genellikle tebliğ ve irşatlarını, Mescid-i Nebevi'de yapıyordu. Bütün öğrenilenler vahiy eksenli idi ve her şey ter ü tazeydi. Gökler ötesinin haberleri bir yağmur gibi yağıyordu yeryüzüne.
Sahabe, başına bir iş geldiğinde, evde bir mesele olduğunda hemen mescide Peygamber Efendimiz'in yanına koşuyor, müşkilinin halledilmesini istirham ediyordu.
Eğer, sorma imkanı bulamaz veya utanırsa, ehl-i suffeye soruyor, Efendimiz'den menkul bir haber varsa onu öğreniyor ve evine dönerek öğrendiklerini ailesine de öğretiyordu. (Buhari)
Çünkü, ''Bir ayet de olsa benden duyduklarınızı insanlara tebliğ ediniz'' emrini alan Sahabe'nin başka türlü yapması beklenemezdi.
''Ey inananlar, kendinizi ve ailenizi öyle bir ateşten koruyun ki, yakıtı insanlar ve taşlardır.''
(Tahrim, 66/6) ayetinden anlaşıldığı üzere bütün inananlar, aile efradını ebedi hüsrandan korumakla sorumludur.
Evet; ''Allah, benim sözümü işitip belleyen sonra da onu benden başkasına ulaştıran kimsenin yüzünü kıyamet günü ak etsin.'' (Tirmizi) diyen Allah Resulü, yanına gelenlerin omuzlarına hem bir kutsi vazife yüklüyor hem de bu vazifenin ecrinin büyüklüğünü nazara veriyordu.
Bir harf bile olsa öğrenen insanın başkalarına öğretmekle mesul olduğu vurgulanmış oluyordu.
Öğretilecek kimseler hususunda en başta gelenler ise, aile efradıdır.
''Bir baba çocuğuna güzel ahlak'tan daha hayırlı bir şey vermemiştir.'' (Şuabü'l İman) hadisi de bu meseleyi açıklayıcı mahiyettedir.
Ümmü Seleme validemiz anlatıyor:
Allah Resulü (s.a.v.), bir gece uyanarak, ''Fesübhanallah, bu gece vaktinde bu fitnelerin ve bu rahmet esintilerinin hikmeti ne ola ki!'' dedi ve devam etti:
''Hemen odalarda yatanları hanımları kaldırın,
bu dünyada nice giyimli kuşamlı veya örtüsüne bürünmüş insan vardır ki, ahirette elbisesiz ve örtüsüz kalıverir.'' (Buhari)
Efendimiz (s.a.v.), gece hayretler içerisinde uyanmış ve ihtimal ümmetinin gelecekte karşılaşacağı olumlu olumsuz bazı hadiseler gösterilmiş ve hücre-i saadetlerinde uhrevi bir alarm/ikaz durumu hasıl olmuştu.
Böyle zamanlarda yapılacak tek şey, geceyi topluca ihya etmekti. Bu yüzden de zikir, ibadet ve dua için hanımlarının uyandırılmasını istemişti. İşte Efendimiz'in bu tutumu, bir aile reisinin, ahiret adına evde yaşaması gereken teyakkuz haline dair güzel bir örnektir.
Kettani'nin verdiği bilgiye göre Sahabe, Hazreti Ömer'in halifeliğinden önce kardeşlerini ve kızlarını okutur, sonra da onları okutucu olarak vazifelendirirlerdi ve bu zincirleme olarak devam ederdi. Daha sonra, Hazreti Ömer okullar açtırarak çocukların eğitim ve öğretimi için görevliler tayin etti.
Özetle:
Efendimiz'in kavlen ve fiilen teşvikçisi olduğu kadın eğitimi, İslam'da en güzel şekilde tatbik edilmiş ve kadın hiçbir zaman bu hakkından mahrum bırakılmamıştır.
