İlahi Güzellik, Ruhun Güzelliğindedir...
Mevlana'ya göre. Allah korkusu imanlı bir kalbin ziyneti ve süsüdür.
Ondan mahrum olan gönüller, harap ve şehvet yuvasıdır.
Bir gün hristiyan bir usta, Mevlana'nın evini tamir ediyordu. O sırada, müridlerden bazıları, şaka yollu ustaya;
''Niçin müslüman olmuyorsun? Dinlerin en güzeli, en hak olanı İslâm dinidir''
dediler.
Hıristiyan usta:
''Elli seneye yakındır ki, İsa dinindeyim. Dinimi terketmek için ondan korkuyor ve utanıyorum..''
demişti.
Bu sırada Mevlana içeriye girmiş ve;
''İmanın sırrı korkudur. Her kim ki, Allah'tan korkarsa, o Hıristiyan da olsa din sahibidir, dinsiz değildir...''
diyerek, asıl tehlikenin dinsizlik ve imansızlık olduğunu işaret etmişti.
İman ruhun güzelliğidir. Ruh ise, ölümsüzlüğün ta kendisidir. Mevlana, Mesnevi'sinin 5. cildinde;
"Bu cihandan göçenler yok değillerdir. Hak'kın sıfatlarına karışmışlardır. Onların bütün sıfatları Hak'kın sıfatlarında, güneşin önündeki yıldızlar gibi, nişansız kalmışlardır" der ve şöyle bir teşbihle bu fikri izah eder;
"Gündüz yıldızlar mevcut olduğu halde, zahiren görünmezler. Çünkü, güneşin ziyası karşısında onların Darlıkları hiçtir.
Zaten ziyayı güneşten alırlar. İşte biz de Hak'la diri ve onunla mevcuduz.
Ölünce, Hak'kın sıfatlarına karışmış oluyoruz. Yani, Hak'tan bir zerre olan ruh, ölümle Hak'ka rücu ettiği zaman, bizim varlığımız, asıl varlıkta mahvoluyor. Sonra. Hak'kın manevi huzurunda toplanacağımıza göre hazır olacak olanın madum ''yok olan'' değil, mevcut olması iktiza eder".
Mevlana, insanda iki ruh bulunduğunu, birinin insani, diğerinin hayvani olduğunu söyler.
Mevlana'ya göre, insani ruh, izafi veya ilahi ruh namlarını alması dolayısı ile. Allah'ın bir nurudur. Nitekim bir ayet-i celilede; "Ben ona kendi ruhumdan nefhettim" buyurulmuştur.
Bu ruh, bedene ne bitişik, ne ayrı, ne dahil, ne hariç olup, onunla münasebeti tavsif edilemez, mahiyetine vukufa izin yoktur.
Allah'a nisbeti itibariyle "baki" ve layemuttur. Hayvanı ruh ise; nefsinin heva ve hevesine uyan, gıdaya, cesede mekâna muhtaç olan ruhtur. Böyle ham bir ruha sahip kişi. nefsiyle, hırsıyla, şehvetiyle. kiniyle savaşarak, ruhunu terbiye edebilir, olgunlaştırarak insanî bir ruha sahip olabilir. O zaman kendisinde maddi zevkle ölçülemeyen manevi başka bir zevk duyar.
Mesela, tam bir iman ve inançla ibadet etmenin zevki, gerçek güzelliği, yani iç güzelliği görmenin ve tanımanın zevki.
Nihayet, Hakk'ı sevmenin ilahi zevki.. Manevi zevklere sahip olmadıkça gerçek güzelliği, gerçek nuru görmeye imkan yoktur.
Mevlana; "Güneşin ziyası biridir. Fakat evlerin içine vurduğu zaman yüz şekil alır. Ortadan duuarlara kaldırınız, nur bir olur" buyururlar. Burada, evlerin duvarları insan bedene benzetilmekte, aynı ruhun şekil ve kalıba, bilhassa istidada göre azalıp çoğaldığı ifade edilmektedir.
İnsan, manevi pencerelerini ne kadar ışığa, nura açarsa ve bu pencereleri ne kadar genişletirse, o kadar çok nurlanacak, olgunluğa ulaşacaktır.
