Hz. Peygamber Örnak Bir Baba İdi...
Hz. Peygamber, bir baba olarak, oğlu İbrahim'in;
bir dede olarak da kızı Zeyneb'in, çocuğunun vefatlarında duyduğu hüznü göz yaşlarıyla ifadelendirmiştir.
Enes b. Malik (r.a.) anlatıyor:
"Hz. Peygamberin oğlu İbrahim can çekişiyordu. Resulullah'ın (s.a.v) gözleri yaşardı.
Bunu gören Abdurrahman İbn Avf;
''Ey Allah'ın Resulü, bela ve musibet zamanında halk sabretmeyebilir, fakat siz de mi? diye hayretini ifade etti.''
Resulullah (sav);
''Ey İbn Avf, bu gördüğün hal, babanın çocuğuna duyduğu rikkat ve şefkattir" buyurdu.
Sonra göz yaşları birbirini takip etti.
Bu defa da Nebi (sav);
''Göz ağlar, kalk hüzünlenir. Biz, Rabbimizin razı olacağı sözden başka bir kelime ile hüznümüzü ifade etmeyiz. Ey İbrahim, biz, seni kaybetmekten son derece mahzun ve mükedderiz" diye hislerini dile getirdi.
Üsame b. Zeyd (ra) anlatıyor:
Hz. Peygamber'e kızı Zeyneb, Oğlum, ölmek üzeredir, lütfen bize kadar geliniz, diye haber gönderdi. Resulullah (s.a.v), sabretmesini tavsiye etti. Bunun üzerine kızı;
''Ne olur, mutlaka gelsin, diye tekrar haber yolladı.''
Hz. Peygamber de yanına Sa'd b. Ubade, Muaz b. Cebel, Ubeyy b. Ka'b Zeyd b. Sabit ve başka bazı sahabeleri alarak, kalkıp kızına gitti.
Çocuğu Hz. Peygambere verdiler, kucağına oturttu... Yavrucak zor nefes almaktaydı. Resulullah'ın gözlerinden yaşlar boşandı.
Durumu gören Sa'd b. Übade;
"Ey Allah'ın Resulü, bu ne haldir? dedi.
Durumu garipsedi. Nebi (sav) de;
''Bu, Allah'ın, kullarının kalbine koymuş olduğu rahmet ve acıma hissi'nin eseridir" buyurdu.
Hadisin bir başka rivayetinde Hz. Peygamber'in "bu, Allah'ın dilediği kulunun kalbine koyduğu bir rahmettir. Zaten Allah ancak, merhametli kullarına rahmet eder", buyurduğu kaydedilmektedir.
Her babanın çocuğuna karşı beslediği hislerin en soylusunu beslediği kuşkusuz olan Hz. Peygamber, çocuğunun ya da torunun kaybı üzerine de tabii olarak, hüzün duymuş, bu gibi durumlarda gösterilecek en tabii ve müslümanca tepkiyi örneklendirmiştir.
Göz yaşının erkekliğe aykırı olmadığını, ama bağıra çağıra, yaka paça yırtarak ağlamanın da uygun olmadığını belgelemiştir.
***
Hz. Peygamber, Bir Eş Olarak:
Hz. Hatice'nin vefatında ve anılarını canlı tutmakta, Hz. Aişe'ye münafıklarca iftira edilmesinde ve nihayet bütün hanımlarından 29 gün süre ile ayrı kalması ''İla Olayında'' Hz. Peygamber, bir eş, bir aile reisi olarak değişik boyutlarda ama ciddi şekilde üzülmüş, sıkılmış, hüzün ve elemin boykota ve terke varan noktasını yaşamıştır.
***
Hz. Peygamber Ümmetinin Önderdiydi:
Amiroğulları kabilesinin reisi Ebu Bera' Hz. Peygamber'e gelerek;
"Ya Muhammed, beni kabule davet ettiğin bu dinin pek güzel, pek şereflidir. Eğer ashabından birkaçını Kur'an'ı ve sünneti öğretmek üzere gönderecek olursan, umarım ki, Necidliler sana uyarlar" dedi.
Hz. Peygamber karşılık olarak;
"Göndereceğim kişiler hakkında Necid halkından endişe ederim" buyurdu.
Ebu Bera;
"Ben himayeme aldıktan sonra, Necid halkından hiçbiri onlara dokunamazlar", diye garanti verdi.
Bu garanti üzerine Hz. Peygamber 40 ya da 70 kişiden oluşan bir kurra heyetini Münzir b. Amr'ın başkanlığında yola çıkardı.
İrşad heyeti, Süleymoğullarına ait Maune kuyusu mevkiine gelince, dinlenmeye çekildiler.
İçlerinden Haram b. Milhan, kendi isteğiyle ve yanına katılan iki arkadaşıyla birlikte civardaki insanlara Resulullah'ın "İslam olunuz" davetini ulaştırmak için çıktı. Ebu Bera'nın yeğeni Amir b. Tufeyl tarafından mızraklanmak suretiyle şehid edildi.
Haram b. Milhan'ın gecikmesi üzerine irşad heyeti onun peşine düştüler. Fakat aynı zamanda Amir b. Tufeyl'in kurduğu pusuya da düştüler.
Bi'r-i Maune de çepeçevre kuşatılan irşad heyeti karşı koymaya çalıştılarsa da tamamı kılıçtan geçirildi.
Cebrail Aleyhisselam durumu Hz. Peygamber'e bildirdi.
O da Allah'a hamd ü sena ettikten sonra;
"Kardeşleriniz müşriklerle karşılaştılar.
Müşrikler onları kesip biçtiler, mızraklarla delik deşik ettiler. Onlardan hiçbirisini sağ bırakmadılar. Onlar şehid olurlarken,
"ey Rabbimiz, bizim Rabbimizden hoşnud olduğumuz. Onun da bizden hoşnud olduğunu gerideki yakınlarımıza Sen ulaştır" dediler.
Onların bu hallerini size ulaştırmakla bu kez ben görevliyim... Onlar için Allah'tan mağfiret dileyiniz. Onlar, bana selam da gönderdiler" durumu ashabına haber verdi.
Cebrail haberi Hz. Peygamber'e son derece üzgün bir halde ulaştırmıştı.
Hz. Peygamber haberi aldığında ilk tepkisini şöyle dile getirmişti:
"Bu Ebu Bera'nın başımıza açtığı iş. Ben zaten onları, onun ısrarı üzerine istemeye istemeye göndermiştim".
Hz. Peygamber hüznünü, haberin kendisine ulaştığı sabah namazının ikinci rek'atından itibaren bir ay süreyle, beş vakit namazda yaptığı beddua niteliğindeki kunût ile ortaya koymuştur. O, şöyle dilekte bulunuyordu:
"Allahım, Mudar kabilelerini şiddetle tepele, Onların yıllarını Yusuf alevhisselam'ın kıtlık yılları gibi zorlaştır, dünyalarını başlarına dar getir... Lihyanoğullarını Zi'b, Ri'l, Zekvan ve Usayya kabilelerini Sana havale ediyorum.
Çünkü onlar, Allah'a ve Resulüne asi oldular".
Enes b. Malik; "Resulullah'ın Bi'r-i Maune de şehid edilen ashaba yanıp yakıldığı, üzüldüğü kadar hiçbir kimseye ve hiçbir şeye üzüldüğünü görmedim" demiştir.
O yılın tam bir kuraklık ve kıtlık yılı olduğunu, Ri'l, Zekvan ve Usayya kabilelerinden 700 kişinin humma hastalığından öldüğünü haber vermektedirler.
