30 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
8°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Bir Ömür Boyu Ahde Vefa...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Çanakkale'de yedi düvele karşı yiğitçe çarpışan şanlı TÜRK Ordumuz, sadece kahramanlık ve cesaret destanı değil, aynı zamanda bir de fazilet destanı yazmıştır. 

Zira onlar; gönüllerindeki engin iman nuru sayesinde Cenab-ı Hakk'ın yardımına mazhar olmuş 

ve:

"Ey iman edenler! ''Savaş için'' bir toplulukla karşılaştığınız zaman sebat edin ve Allah'ı çok anın ki başarıya ulaşasınız."(Enfal, 45) ayet-i canlı bir misali olarak tarihe nakşolmuşlardır. 

Nitekim savaşta galip gelmek, sayıya değil, haklı olmaya, doğruluğa, iman ve maneviyata bağlıdır. 

Bu sebeple zafer tacı, ekseriyetle kemmiyetten ziyade keyfiyet sahibi orduların başına konmuştur.

Yüce Türk nesillerine iman idealinin bir talimgahı olan Çanakkale'de kahraman ordumuz;

"Allah mü'minlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine verilecek cennet karşılığında satın almıştır. 

Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler. Bu, Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da Allah üzerine hak bir vaattir. 

Allah'tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde O'nunla yapmış olduğunuz bu alış verişinizden dolayı sevinin. 

İşte bu, gerçekten büyük kazançtır." 

(Tevbe, 111) ayet-i muhtevasına bürünmüşlerdir. Böylece ezelde Cenab-ı Hak ile yapmış oldukları ahde sadakat göstermiş ve bu üstün vefalarını,  

Allah yolunda canlarını seve seve vermek suretiyle tescil ettirmişlerdir.

Harp meydanında korkusuzca savaşıp toprağın sinesine şehadet terennümleriyle baş koyan vefakar şehitlerimizin, hanımlarının da nasıl vefalı bir gönle sahip olduğunu göstermesi bakımından ne kadar dikkat çekicidir:

Şemsi Nine; küçük yaşta evlenmiş, kısa bir müddet evli kaldıktan sonra beyini yedek subay olarak askere göndermiş bir hanımdı. 

Beyini Çanakkale'ye uğurladıktan sonra vefat edinceye kadar bir kez olsun adımını evden dışarı atmadı.

Bu hususu merak eden bir hanım, kendisine:

"Şemsi nine! Bugüne kadar niçin hiç sokağa çıkmadın?" diye merakla sordu. 

Aldığı cevap, bütün güzelliğiyle vefakar bir gönlün halet-i ruhiyesini ifade etmekteydi:

"Nasıl çıkarım evladım! Beyim Çanakkale'ye giderken, dış kapının arkasında ellerimi tuttu, gözlerimin içine bakarak; 

''Sevgili Hanımım! Gençsin, güzelsin, gözüm arkada kalmasın. 

Ne olur söz ver bana! Ben gelinceye kadar sokağa çıkma, '' dedi. 

Ben nasıl sokağa çıkabilirim."

Yine bu hususta Balıkesir'de hiç evlenmemiş ve 

"Yedi Bekarlar" ismiyle anılmakta olan hanımlar da birer örnek misaldir. 

Nitekim bu hanımlardan birisi olan berber Hayri Bey'in halası, bir gün vefat eder. 

Cenazesinde birkaç akrabanın dışında kimse yoktur. Kılınan cenaze namazından sonra mevtayı takip eden topluluk kabristana gelir ve kendisi için açılan mezara büyük bir itina ile yerleştirilir. 

Tam üzeri kapatılacakken, oradaki bir yakını şöyle bir hatırlatmada bulunur:

"Aman unutmayalım, vasiyeti vardı!" 

Biraz sonra, bir kese dolusu diş ile birkaç torba saç getirilir ve mevtanın üzerine konulur. 

Sonra da defin işlemi tamamlanır.

Cenaze merasiminde bulunanlardan birisi merakla sorar:

"Bunlar da neyin nesi? Niçin mezara konuluyor?"

Bu işin esrarına vakıf olan bir kimse ise, onun bu merakını şu cevapla giderir;

"Halamızın nişanlısı, nikahtan hemen sonra daha düğün yapılmadan Çanakkale'ye gitmiş. 

Bir daha da dönmemiş. Gençliğinde çok güzeldi halamız. 

Çok isteyenler oldu. Lakin o, nişanlısının hatırasını kirletmemek için kimselerle evlenmedi. Bakire öldü.''

Mezara konulan diş ve saçlara gelince:

''Yarın mahşer gününde, Huzur-i İlahi'de beyim ile karşılaşırsam; "Bu ağızdan, senin adından başka erkeğin adı çıkmadı." diyebilmek için ağzından dökülen bütün dişlerini biriktirmiş.'' 

Yine; ''Huzur-i İlahide ona; "Başıma, saçıma yaban eli değmedi.'' diyebilmek için tarağına takılan bütün saçlarını toplamış. 

Saçlarım şahid olsun diye torbaya koymuş. Onların da kendisi ile beraber gömülmesini vasiyet etmişti. Bizler de bu vasiyetini yerine getirdik."

Vefakarlık, peygamberlere, velilere ve fazilet sahibi kimselere ait bir vasıf olarak beşeri hayatı en yüce bir seviyede taçlandıran manevi bir sıfattır. 

Bu itibarla bazı müfessirler İslam'ı; kalb ile tasdik ve dil ile ikrarla beraber bütün kaza ve kaderinde Allah Te'ala'ya teslimiyet ve vefa olarak tarif etmişlerdir.

***

Vefasızlar keşke bu yazıyı okusun da ahde vefanın yüceliğini öğrensinler...

 

 

 

 

 

 

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *