Efendimizin Şecaatı ve Bedrin Aslanları...
Hazret-i Ali Efendimiz, şöyle demiştir;
''Biz Bedir'de Allah Rasulü'ne sığınıyorduk.
O gün kendileri, düşmana en yakın duranımız, insanların en cesur ve metanetli olanı idi.'' (Ahmed)
Rasul-i Ekrem'in cesareti hususunda Hz. Berada:
''Vallahi, biz savaş kızıştı mı Rasulullah'a sığınırdık. Bizim en cesurumuz, Rasulullah (s.a.v)'le aynı hizada durabilendi.'' demiştir. (Müslim)
Ashab-ı kiram, bu gazvede çok büyük fedakarlık ve kahramanlıklar gösterdi.
Bilhassa Allah'ın Arslanı Hazret-i Hamza, büyük bir şecaat ve cengaverlik numunesi sergiledi. Nitekim müşriklerin ileri gelenlerinden Ümeyye bin Halef, ashabdan Abdurrahman bin Avf'a;
''Savaşta alamet olarak sadrına deve kuşu kanadı takan zat kimdi?'' diye sormuş;
''O, Hamza bin Abdulmuttalib'dir!'' cevabını alınca da;
''İşte bize ne yapıldıysa hep o yaptı!'' demişti. (İbn-i Hişam)
Hazret-i Ali Efendimiz'de amcası Hamza gibi kahramanlık göstermiş, müşriklerin başlarını vurup vurup yere düşürmüştü.
Ebu Cehil, at üzerinde recezler söyleyerek, kendisinden hiçbir savaşta intikam alınamayacağını iddia ediyor ve;
''Anam beni bu gibi işler için doğurdu!'' diyerek, övünüp duruyordu. (İbn-i Hişam)
Abdurrahman bin Avf, der ki:
''Bedir günü sağıma soluma baktım, Ensar'dan iki gencin arasında olduğumu gördüm.
Oysaki daha kuvvetli kimseler arasında bulunmak isterdim. Onlardan biri diğerine duyurmadan bana;
''Ey amca! Sen Ebu Cehil'i tanır mısın?'' diye sordu. Ben de;
''Evet, tanırım! Ne yapacaksın onu?'' dedim. Genç:
''Duyduğuma göre o Rasulullah'a sövermiş! Varlığım kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, onu bir görürsem, ikimizden eceli gelmiş olan biri ölmedikçe ondan ayrılmayacağım!'' dedi.
Gencin bu sözüne şaştım. Öbür genç de aynı şeyleri söyledi.
Bu iki gencin arasında olduğum için büyük bir sürur duydum. Az sonra Ebu Cehil'i harp meydanında dönüp dururken gördüm ve;
''Bakın işte sorduğunuz adam!'' dedim.
Gençler hemen kılıçlarını sıyırdılar.
Ebu Cehil'e doğru koştular ve onu kılıçtan geçirdiler. Bu gençler, Muaz bin Afra ile Muaz bin Amr idi.'' (Buhari)
Muaz bin Amr şöyle anlatır:
''Ebu Cehil'i kılıçtan geçirdiğimde onun oğlu İkrime de bana bir kılıç vurup kolumu kesti.
Elim derime asılı kaldı!
Gün boyunca elim arkamda sürünerek savaşmaya devam ettim. Bu haldeyken çarpışmakta zorlanıyordum.
Beni iyice rahatsız edince de üzerine ayağımla bastım ve onu koparıp attım!''
(İbn-i Hişam)
Bir ara Peygamber Efendimiz:
''Acaba Ebu Cehil ne yapıyor? Kim gidip bakar?'' buyurdu.
Abdullah bin Mes'ud, aramaya gitti ve onu yerde buldu. Hadisenin devamını kendisi şöyle anlatır:
''Ben onu son dakikalarını yaşarken buldum ve tanıdım, boynuna ayağımla bastım''.
''Ey Allah'ın düşmanı! Allah seni zelil ve hakir kıldı değil mi?'' dedim.
Bedir Gazvesi, aynı zamanda İslam ve imanın varoluş mücadelesi olması sebebiyle de, bu ilk büyük cihada iştirak eden ashab-ı güzin, müslümanların en faziletlileri olma şerefine nail oldular. Hak Te'ala, bu savaşta melekler ordusunu da seferber etti. Bedir'deki ulvi heyecan şeraresine iştirak eden melekler de diğer meleklere göre daha büyük bir izzet kazandılar. Nitekim Cebrail (as)Allah Rasulün'e;
''Ya Rasulallah! Bedir harbine katılanlar hakkında ne düşünüyorsunuz?'' diye sorduğunda,
Efendimiz:
''Onları, müslümanların en fazîletlileri sayıyoruz.'' cevabını verdiler.
Cebrail (as) da şu mukabelede bulundu:
''Biz de meleklerden Bedir Harbi'ne iştirak edenleri, aynı şekilde meleklerin en hayırlıları sayıyoruz.'' (Buhari)
