POLİS MUHABİRLERİ VE SANSARYAN HANI
İletişim-gazetecilik fakültelerini bitiren,
"Gazeteci adayları", mesleğe başladıklarında,
"İyi gazeteci olmak için,
Mesleki açıdan bence BEŞ seçenekleri vardır;
" Polis muhabirliği,
Adliye Muhabirliği,
Sağlık Muhabirliği,
Spor Muhabirliği,
Ve de magazin muhabirliği.
Sağlık muhabirliği, oturma mesaisi bol,
Haberi bol ve de dostlar açısından doktoru bol bir daldır.
Magazin muhabirliği keyfe kekodur.
Par, pavyon, gazino, balo, lüks otel,
Bu kardeşlerimizin ana mek‰nıdır.
Tanımadıkları sanatçı yoktur.
Yani muhabirliğin en albenisi çok olanındır,
Gece hayatını sanatçıyı şarkıcıyı da seversen mesele bitmiştir..
Spor muhabirliği ise en rahat olanıdır.
Seyahati boldur.
Yabancı dilin olduğu zaman da HİT'sindir.
Muhabirliğin en zor olanı da;
"POLİS MUHABİRLİĞİDİR"
Haber alması zordur.
Kan, kurşun mermi, ölüm katliam,
Kaçakçılık, esrar, eroin, hayali ihracatı, teröristi ne isterseniz vardır.
Haber her zaman aslanın ağzındadır.
Ve en önemlisi bana göre,
Muhabirliğine "AĞA BABASIDIR"
Bu dalda mesleğe başlayanların yükselmesi de çabuk olur.
Çünkü bilgi ağları,
Bilgi akışları o kadar çoktur ki,
Bir anda dağarcığınızın dolduğunu,
Genel bilgilerinizin köklenip şekillendiğini görürsünüz.
Özetle önünüz açılır.
Ve "İYİ" gazetecilerin,
İyi yazarların çoğunun bir "POLİS MUHABİRLİĞİ'süreci mutlaka olmuştur.
Ben de polis muhabirliği yaptım.
Bulvar ve Tercüman Gazetelerinde 9 yıl kadar.
Sevgili Ahmet Yabuloğlu ile birlikte,
O cinayet senin bu terörist benim,
Karda yağmurda İstanbul'un sokaklarını aşındırdık.
Ve bizim kuşağımız EFSANE kuşaktı
Bu dostların çoğu da şimdi çeşitli gazetelerde hala iyi işlere,
Gerek yönetici gerek haberci olarak imza atıyorlar.
Rahmetli Ahmet Vardar, Alaattin Büte Savaş Ay, Ahmet Akpak, İrfan Ülkü, onları kaybettik.
Servet Kabaklı, Kasım Gence, Celal Korkut, Metin Yener, Osman Arkanğil, Fehim Yener, İbrahim Köktener, Tayfun Hopalı,
Baki Avcı, Murat Demirel, Alaattin Demirtaş.
Ve adını sayamadığım birçok iyi polis muhabiri.
Biz hep polisle iç içeydik.
Ve bizim dönemimiz Saddettin Tantan, Mehmet Ağar, Ünal Erkan,
Vedat Cem, Mete Altan,
Kemal Yazıcıoğlu, Uğur Gür, Ahmet Ateşli, Şükrü Balcı, gibi
EFSANE polis müdür-şeflerinin sahne aldığı bir dönemdi.
Terörün en had düzeyde olduğu bir dönemdi.
Günlerimizin çoğu SANSARYAN HANININ loş nemli,
Köşelerinde geçer,
Haber için bu polis müdürlerimizden büyük yardımlar alırdık.
Kahvaltılarımız Mehmet Ağar'ın odasında,
Öğle yemeklerimiz çoğu zaman,
Uğur Gür ile Tantan" ın makamında olurdu.
Ama en önemlisi bu polis şeflerinin kapıları bize;
"ASLA AMA ASLA KAPANMAZDI".
Küçük sobalı iki de odamız vardı.
Biri Sansaryan Hanında diğeri de Gayrettepe de.
Hatta mali polis ile narkotikte bile ayaküstü takılacağımız haber kovalayacağımız yerlerimiz vardı.
Burada habere gitmeden önce simidimizi yer, çayımızı içer,
Sonra yola koyulurduk.
Emniyet müdürlüğü bize iki de basın polisi tahsis etmişti.
Bizi her konuda bilgilendirir, basın bültenleri ile yol göstericimiz olurdu.
Bu gazeteci kuşağının aldığı bir "GAZETECİLİK" terbiyesi de vardı.
Çünkü o zamanki meslekten kıdemli,
İyi polis muhabirliği tecrübesi geçirmiş ağabeylerimiz eğitmenlerimiz vardı.
Devlet memleket meşelerini ilgilendiren,
Polislerimizin başını yakacak, onlara zarar verecek haber yapmaktan herkes kaçınırdı.
Ve şimdiye gelelim dostlar.
AKP iktidarı son yolsuzluk olayından sonra,
SUÇLU aradı.
Operasyon yapan polisini suçlu buldu,
İddianame hazırlayan suçlu takibi yapan savcısını suçlu buldu.
Ve son suçlu , "EN ÖNEMLİ" suçlu da POLİS MUHABİRLERİ.
Ekmeğini bu işten kazanan bu meslektaşlarımız meğer büyük SUÇ(!) işlemişler.
O soba başında sıcak simit yiyip çay içtikleri,
Günün yorgunluğunu giderdikleri Emniyet müdürlüğünde ki ODALARI artık YOK.
KAPATILDI.
Mesleki tecrübesi MÜTHİŞ(!) yeni emniyet müdürümüz ilk ve en büyük(!) icraatı bu olmuş.
Gazetecilerin Emniyet Müdürlüklerine de girmeleri yasaklandı.
Bence AKP iktidarı iyice ŞAŞIRMIŞ durumda,
Ne yapacağını bilmez halde,
Polis muhabirin sana ne yaptı ki? Arkadaş!
Elin garip muhabirinden ne istiyorsun?
Suçlu arayacaksan dön içine etrafına bak.
Bakanına, oğluna, belediye başkanına, zarrap'ina, kendi takımına.
Bunları bu muhabirler yapmadı ki?
Yazık çok yazık.
Allah insanı şaşırtmasın bir kere.
Yakında meclise de gazetecinin girmesini yasaklarsa şaşırmayın.
