Fukaha-Yı Seb'a...
''Yedi fakih'' manasınadır. Tabi'inin büyükleri arasında fıkıh bilgisiyle temayüz etmiş yedi zata denir.
Hem hadis rivayetinde, hem de fıkıh ilminde, akranlarını geride bırakan ve haklı bir şöhret sahibi olan bu yedi tabi'i alim; ''Sa'id İbnu'l-Museyyeb, Kasım b. Muhammed b. Ebi Beri's-Sıddik, Urve İbnu'z-Zubeyr, Harice b. Zeyd b. Sabit, Ebu Seleme b. Abdirrahman b. Avf, Ubeydullah b. Utbe b. Mes'ud, Süleyman b. Yesardır.''
Hicaz alimlerinin çoğu fukaha-yı seb'a olarak, bu yedi şahsı saymışlardır.
Ancak İbnu's-Salah'ın kaydettiğine göre Abdullah İbnu'l-Mubarek, medinelilerin dini meselelerde görüşüne müracaat ettikleri yedi kişinin, Ebu Seleme yerine Salim b. Abdillah b. Ömer olmak kaydiyle yedi tabi'i'den ibaret olduğunu söylemiştir.
Bu demektir ki, Abdullah İbnu'l-Mubarek'e göre fukaha-yı seb'a Sa'id, Kasım, Urve, harice, Salim, Ubeydullah ve Suleymandan oluşur. Bunun gibi Ebu'z-Zinad, Ebu Seleme ve Salim'in yerine Ebu Bekr b. Abdirrahman'ı fukaha-yı seb'adan saymıştır.
Ali İbnu'l-Medini'ye göre ise, medineli fakihler Sa'id, Kasım, Ebu Seleme, Harice, Kardeşi İsmail b. Zeyd, Abdullah b. Ömer'in oğulları Salim, Hamza, Zeyd, Ubeydullah, Bilal; Eban b. Osman, Kabisa b. Zueyb olmak üzere on iki kişidir. Anlaşılıyor ki, Ali İbnuİ-Medini ayrıca Fukaha'yı Seb'adan bahsetmemiştir.
Sahabeden sonraki tabi'iler neslinin ilimde haklı bir şöhrete sahip olan alimleri şüphesiz bu kadar değildir.
Yüce ALLAH, hepsinden razı olsun, aralarında daha nice alimler yetişmiştir. Bunların ilim uğruna yılmak bilmeyen gayretleri sayesinde sahabenin Hz. Peygamber (s.a.v)'den öğrendikleri ilim korunabilmiş ve sonraki nesillere aktarılabilmiştir.
Fukaha-yı Seb'a ise, daha çok Fıkıh ilminde meşhur olduklarından bu ilmin yayılmasında üstün hizmetleri olmuştur.
***
Efendimiz (sav) den sonra:
Hz. Aişe Efendimiz (s.a.v)'in vefatından sonra kendini tamamen ilme ve ibadete verdi. Birçok kimsesiz kızları evine alır, onların eğitimi ve çeyizleriyle meşgul olur, sonra onları gelin ederdi.
Her yıl hacca giderdi. Zira Efendimiz (s.a.v) den şunu duymuştu; ''Kadınların cihadı hac etmektir.''
Hacca giderken yanına yeğenlerinden birini alırdı.
Hz. Aişe validemiz, Hz. Osmanın şehit edilmesiyle başlayan olaylarda mü'minlerin isteği üzerine, ''cemel vakası''na katıldı.
Bu olayda münafıkların fitneleri sebebiyle kanlı bittiği için Hz. Aişe sonradan çok pişman olmuş, gözyaşlarıyla tevbe istiğfar etmiştir. Hz. Aişe, giyim kuşamında da son derece sade idi. Altın ve safran rengi giysiler giyerdi. Altın yüzük takardı. Kadınların, kocalarının yanında olmak şartıyla kına yakmasını ve zülüf bırakmasını caiz görürdü.
Erkeklerin yanına peçesiz çıkmazdı. Efendimiz (s.a.v)'in sağlığında ipek de giyerdi. Ama Ondan sonra giymemiştir. Kürk giymeyi, ''ölü hayvan derisi olduğu için, kerih görmüştür.'' Örtünme hususunda çok titiz idi.
Yanına gelen kadınları uyarırdı.
Hz. Aişe validemiz, her yönüyle örnek bir şahsiyettir.
Bizler onun ışığından ne kadar faydalanabilirsek o kadar Allah Resulüne (s.a.v) yaklaşmış oluruz.
