Kuşun Öğütleri...
Bir varmış bir yokmuş ülkesinde kuşlara meraklı bir avcı varmış.
Hem yemeye meraklı, hem de tutup kafese kapatıp seyretmeye, söyletip dinlemeye.
Ormanın kuytusuna kapanı kurmuş, pusuya yatmış.
Tüyleri alacalı bulacalı nadir bulunur az rastlanır cinsinden bir kuş da gelmiş girmiş kapanın içine.
Avcı ortaya çıkınca kuş yalvarmaya başlamış:
"Avcı avcı bırak beni gideyim. Yemeğe kalksan ufacığım, pişirdin mi benden bir lokma bile et çıkmaz.
Kafese kapatsan ağzımı bile açmam, ne şakırım ne konuşurum, ama beni özgür bırakacak olursan sana üç öğüt veririm ki hem çok mutlu olursun yaşamda, hem de çok başarıh."
Avcı düşünmüş taşınmış:
"Eh söyle bakalım şu üç öğüdünü o zaman bırakırım seni, " buyurmuş....
" Önce..." demiş kuş, başlamış saymaya:
''1-Sağduyuya, akla aykırı düşecek hiçbir şeye inanma.
2-Yaptığın hiç bir şeyden pişmanlık duyma, gerçekleştiremeyeceğin şeyler için üzülme
3-Asla ama asla imkansızın peşine takılma...."
Avcı şöyle bir bakmış kuşa:
"Bu söylediğin büyük cevherler değil, ben zaten yaşamımda her an bu prensipleri uyguluyorum.
Ama fazla işe yarayacak bir kuş değilsin, o yüzden sözümü tutup seni bırakacağım, " demiş.
Kuş, fırlamış yakındaki bir ağacın tepesine, açmış ağzını yummuş gözünü..
"Avcı avcı, salak avcı sen beni herhangi bir kuş mu belledin?
Ben bütün kuşlardan daha farklı bir kuşum.
Kalbim yakuttan benim.
Kalbimin yerinde kocaman bir yakut var, beni kesip kalbimi çıkarsaydm dünyanın en zengin adamı olacaktın."
Bunu duyan avcı çılgına dönmüş, bağırıp çağırmaya başlamış... "Seni yine yakalayacağım" diye tepinmiş,
deliye dönmüş hırsından. Hemen ağaca tırmanmaya başlamış.
Kuş ağacın en üst dallarından birine adamın erişemeyeceği bir yere konmuş. Avcı üst dala erişip de kuşu yakalayayım derken yuvarlanmış ağaçtan....
"Nasılsın bakalım?" demiş kuş;
"Öğütlerimi beğenmemiştin, ben bunların hepsini zaten biliyordum demiştin.
Ben sana ne dedim önce? Sağduyuya akla ters gelecek hiçbir şeye inanma.
Be adam kalbi yakuttan kuş olur mu? Hemen inandın, gözün döndü.
Yaptığın hiç bir şeyden pişmanlık duyma, yani sonradan pişman olmamak için bir şeyi yapmadan önce iyice düşün taşın, dedim. Beni bıraktın, ardından da hemen bıraktığına pişman olup peşime düştün.
Üçüncü öğüdüm; gerçekleşmesi imkansız bir şey için boş yere gücünü harcamaydı.
Sen beni nasıl yakalarsın, ben kuşum, uçmuş uçmuş en üst dala konmuşum. Sen oraya nasıl erişirsin be adam?"
Kuş bunları söyledikten sonra uçmuş gitmiş.
Kuşun Gölgesini Vuran Avcı
Kuşlar yüksekten uçarken gölgeleri de yerde uçar görünür. Budala avcı, başını kaldırıp havada uçan kuşları görmediğinden, yerdeki gölgeleri gerçek zannediyor ve onlar; avlamak için ok atıp duruyordu.
Nihayet gölgelerin peşinde koşmaktan ve ok atmaktan yoruldu. Ok torbası boşaldığı halde bir kuş bile avlayamadı.
Gün sona ermiş, oklar boşa gitmişti.
Eve eli boş döner ken üzüntü içindeydi. Bütün emekleri ziyan olmuştu.
***
Mecnunun Endişesi:
Mecnun ayrılık derdinden dolayı boğaz hastalığına yakalandı. Tedavi için hekim çağırdılar. Hekim gelip Mecnun'u muayene etti ve Mecnun'dan kan almaktan başka çare bulamadı. Kan alma işini yapan bir hacamatçı çağırdılar. Hacamatçı geldi, Mecnun'un kolunu bağladı.
Şişmiş olan yeri keseceği sırada Mecnun bir nara atarak dedi ki;
"Ey kan alan adam!.. Ey hacamatçı hekim!.. Paranı al ve git, bana dokunma, damarımı kesme. İsterse bu dertten Öleyim!.."
Hacamatçı şaşırdı;
"Bundan niçin korkuyorsun, sen kükremiş arslandan bile korkmazsın. Aslan, kaplan, ayı, kurt gibi yabani hayvanlar geceleri saf saf etrafında toplanıyorlar, onlardan korkmuyorsun da, bundan mı korkuyorsun?.."
Bunu duyan Mecnun;
"Hayır, " dedi.
"Beni yaralamandan, damarımı kesmenden korkmuyorum.
Benim bütün vücudum Leyla ile dolu, damarlarımı keserken ona zarar vermenden korkuyorum.''
Sevenin Cevabı:
Bir sevgili, aşık olduğu kişiye; "Yiğidim!'' dedi.
"Sen çok gurbet gezdin, bir çok şehirler gördün.
Söyle bakalım gördüğün şehirlerin hangisi daha güzeldi?"
Sevgilisi hiç tereddüt etmeden cevap verdi;
"En güzeli, sevgilinin oturduğu şehir, " dedi ve şöyle devam etti;
"Padişah yaygısını nereye yaydıysa, orası iğne deliği kadar da olsa bize bir sahra kadar geniş gelir.
Ay yüzlü Yusuf'un oturduğu yer kuyunun dibi de olsa orası bize cennetten farksızdır."
Mesnevi...
