Ahmed Amiş Efendi...
Fatih Sultan Mehmed Han türbedarlarından ve Şa'baniyye tarikatının son devir şeyhlerinden.
İsmi; Ahmed Amiş olup, Türbedar Ahmed Efendi isimleriyle de tanınır.
1807'de Tuna vilayetine bağlı Tırnova'da doğdu.
1920'de İstanbul'da vefat etti.
Kabri Fatih Camii yanındaki kabristandadır.
Doğum yeri olan Tırnova'da ilk tahsilini gören Ahmed Amiş Efendi medrese tahsilini de orada tamamladı.
On dört yaşında tasavvufa alaka duydu. Bir şeyhe bağlanmak arzusuyla Sadık Efendi adlı bir zata başvurdu.
Sadık Efendi onun bu konudaki yüksek arzusunu anlamasına rağmen, tasavvuf yoluna girme zamanının gelmediğini belirtti. Bu hususta; "Yavrum! Sen şimdi git. Sonra seni soyu temiz birisi gelip bulacak ve irşad ''rehberlik'' edecektir." dedi.
Bu söz üzerine ilim öğrenmeye devam eden Ahmed Amiş Efendi yirmi yaşına geldiği zaman Şa'baniyye yolunun İbrahimiyye veya Kuşadaviyye kolunun kurucusu Kuşadalı İbrahim Efendinin Tırnova'ya naib olarak, gönderdiği Ömer Halveti'ye intisab edip, talebe oldu. Senelerce Ömer Halveti'nin ilim meclislerinde ve sohbetinde bulunup tasavvuf yolunda ilerledi.
1846 senesinde irşada yani insanlara İslamiyetin emir ve yasaklarını anlatıp, talebe yetiştirmeye mezun oldu.
1853 Osmanlı-Rus yani; Kırım harbine tabur imamı olarak katıldı ve harpte üstün hizmetler gördü.
Harpten sonra memleketine döndü.
Bir ara gördüğü bir rüya üzerine hocası Ömer Halveti'nin izniyle İstanbul'a geldi. Kuşadalı İbrahim Efendinin vefatından sonra onun yerine geçen İstanbul-Fatih Zeyrek civarındaki Çinili Hamamın sahibi Muhammed Tevfik Bosnevi Efendi ile görüşüp sohbetinde bulundu.
Sonra tekrar Tırnova'ya dönerek bir hamam kiraladı ve Muhammed Tevfik Bosnevi gibi o da hamam işletmeye başladı.
Bu sırada ayrıca Sıbyan Mektebi hocalığı da yapan
Ahmed Amiş Efendi, Muhammed Tevfik Bosnevi'nin
1866 senesinde vefatı üzerine tekrar İstanbul'a geldi. Muhammed Tevfik Bosnevi'nin önde gelen müridlerinden Üsküdarlı Hoca Ali Efendi, Rıfat Efendi, Üsküdar'da Nalçacı Dergahı Şeyhi Mustafa Enver Bey, Kaşkar hükümeti temsilcisi Yakub Han ve Fatih türbedarıNiğdeli Bekir Efendi ile sohbetlerde bulundu.
Bir müddet sonra Tırnova'ya döndü, talebe yetiştirmek ve insanlara vaz nasihat etmekle meşgul oldu.
Üsküp'te Seyyid Muhammed Nur-ül-Arabi ile görüştü. Muhammed Nur-ül-Arabi'den icazet aldı.
1877 senesinde Tuna vilayetinin Osmanlılar elinden çıkması üzerine tekrar İstanbul'a geldi. Niğdeli Bekir Efendiden Fatih türbedarlığını devraldı ve "Fatih Türbedarı" ünvanıyla anıldı.
Kendine tabi olanlara sık sık şu tavsiyelerde bulunur; "İstiğfar edin, salevat okuyun, Kur'an-ı kerim okuyun, her şeyi Kur'an'da bulursunuz." derdi.
Ömrünün sonuna kadar mensub olduğu Şa'baniyye yolunun şeyhliğini ve Fatih Sultan Mehmed Hanın türbedarlığını yürüten Ahmed Amiş Efendinin müridleri ve yakınları arasında, Bursalı Mehmed Tahir Efendi, Müderris Babanzade Ahmed Naim Bey, Ahmed Avni Konuk, Hüseyin Avni Konukman, İsmail Fenni Ertuğrul, Abdülaziz Mecdi Efendi gibi kimseler yer aldı.
Yaklaşık 113 yaşında iken, damadı Ahmed Naim Beyin İstanbul Şehzadebaşı'ndaki evinde 9 Mayıs 1920 tarihinde vefat etti. Cenaze namazını talebelerinden Abdülaziz Mecdi Efendi kıldırdı. Senelerce türbedarlığını yaptığı Fatih Sultan Mehmed Hanın türbesi yanındaki kabristana defnedildi. Vefatına talebelerinden Evranoszade Sami Bey;
"Gitti gülzar-ı Cemale pir-i efrad-ı Cihan." mısra'ı ile tarih düşürdü.
Ayrıca Evranoszade Sami Bey tarafından mezar taşına bir manzume yazılmıştır.
Rızk ile ilgili olarak soru soran birine; "En ala rızık manevi rızıktır. Dünyada eşini bulamaz, işini bilemezsen rahat edemezsin." demişti.
Ahmed Amiş Efendi sohbetine gelenlerle tatlı tatlı konuştuktan sonra, onun hakkında dua eder ve bazı müjdeler verirdi. Evranoszade Sami Bey o zaman Rüşdiye öğretmeni olan Şerafettin Yaltkaya'yı, Ahmed Amiş Efendinin sohbetine getirdi. Fakat iki saat müddetle oturdukları halde AhmedAmiş Efendi sessiz durup hiç konuşmadı. Evranoszade Sami Bey, Amiş Efendinin böyle gelenlere dua edip bazı müjdeler verdiğini bildiği için bu durumu merak etti.
O gün hiç konuşmadan Amiş Efendinin yanından ayrıldılar. Evranoszade Sami Bey ertesi gün tek başına Amiş Efendinin yanına gitti ve; "Efendim Şerafettin için bir müjde vermediniz sebebi nedir?" diye sordu.
Ahmed Amiş Efendi, biraz durakladıktan sonra; "O, yani; Şerafettin Yaltkaya, bulunduğu mesleğin en yükseğine çıkar." dedi. Hakikaten Şerafettin Yaltkaya zamanla yükselip profesör ve Diyanet İşleri Reisi oldu.
Ayrıca; ''Siz harbin fecaatini bilmezsiniz.
Ben Rus Kırım harbinde yaralıları sırtımda taşıdım. Harbin fecaatini yakinen bilirim.
Sakın harbi temenni etmeyin.
