Sofiliğin Kuralları...
Çoğu insan zanneder ki, sofilik çok ilim ve menkıbe bilmekle olur. Öyle değildir.
Bunları bilmenin elbette faydası vardır ama esas olan bildikleriyle ahlakını güzelleştirmektir. Sofi mürşidinin kemalatından aldığı ölçüde olgunlaşır iyi olur. Allah Te'ala buyurur; ''Erkek ve kadın mü'min olarak kim iyi bir amel işlerse, onu mutlaka güzel bir hayatla yaşatırız.'' (Nahl; 97)
Şu halde Allah yolundaki sofinin yetişmişliğinin ölçüsü terazisi vardır. Herkes kendini o terazide tartsın.
Allah'ın ilminden büyüklerin kemalatından kendisinde ne kadar güzel sıfat ortaya çıktıysa iyidir.
Güzel vasıflar oluşmamış günahı hayrı karıştırmış ise, aldanmıştır. Onun için ''Yirmi senelik otuz senelik sofiyim!'' demekle de olmaz.
Sofiliğe girdiğinde yüz çeşit günahın varken bunu otuza yirmiye indirebildinse sofilik olur.
''Kamil şeyh buldum!'' demekle de her şey hallolmaz.
Böyle olsaydı peygamberlerin oğulları peygamber gavsların oğulları hep gavs olması gerekirdi.
Hatırlamak lazım Nuh Aleyhisselam'ın oğlu Kenan, babasının gemisine binmemiştir.
Allah, kamil sofinin kemalatını yemeye içmeye çaya sohbete ilahiye değil amel-i salihe itaate bağlamıştır.
Tasavvuf büyüklerinin söylediği gibi yeme giyme evlenme barınma ihtiyaç oranında olursa dine uygundur.
İslam'ın hakikatine aykırı değildir. Bu dünya hazlarından uzak kalmak mümkün olsaydı insan onları terketmeyi faydalanmamayı fırsat bilirdi.
Lakin insan bedeninin gücünü sıhhatini korumaya muhtaçtır.
İnsan yemekle içmekle uyumakla sıhhat kazanır.
Bedene iyi bakılırsa Allah'a itaat ve ibadetini de güzel yapar. Beden tıpkı bir binek gibidir.
Bakılmaz harap bırakılırsa dünyaya da ahirete de yaramaz. İslam'a uygun şekilde yemek içmek evlenmek barınmak makbuldur. İslami ölçülere uymazsa vebal olur.
Kişinin kendisini ilgilendirmeyen işlerden mevzulardan uzaklaşması da güzel müslüman oluşundandır.
Kendisini ilgilndirmeyen boş meselelerle ömrünü tüketenler ziyan içindendir. Kendisini ilgilendiren İslam hükümlerine göre hayatını tanzim etmesi gerekir.
Müslüman, aile hukukuna bu hükümlere göre dikkat eder.
Rızkını kazanması kimseye muhtaç olmaması onun en büyük saadetidir. Muhtaç olanlara yardım etmek ise, mü'minin yapacağı en güzel işlerden biridir.
Sofi, iyi bilmelidir ki işin esası yaratılışımızdaki nefsi terakki ettirmektir. Eğer nefsler terakki etmeseydi Allah bizi bununla mükellef kılmazdı.
Nefsi terakki ettirmek nefs-i emmareden levvameye mülhimeye vs. geçmekle olur.
Nefs evin kirliliği gibi süpürgeyle temizlenmez.
Nefsin sıfatlarını değiştirmek gerekir. İnsan nefsini güzel ahlak ibadet ve taat ile temizlerse terakki eder.
Nefs yaratıldığı sıfatla kendi haline bırakılırsa ahsen-i takvim ''en güzel yaratılış'' sırrından uzaklaşır esfel-i safiline ''aşağılar aşağısına'' düşer.
Allah Te'ala buyuruyor; ''… Bir toplum kendilerinde bulunan özellikleri değiştirinceye kadar Allah onlarda bulunanı değiştirmez. Allah bir topluma kötülük diledi miartık onun için geri çevrilme diye bir şey yoktur. …'' (Ra'd; 11)
Bunun gibinsan kötü ve çirkin hallerini değiştirip Allah'ın rızasına uygun hale getirmedikçe sofi olmaz.
Kalb-i selime ulaşmanın birinci yolu da gayret etmektir. Dinini kendi aklına göre değil, alimlerin bildirdiği gibi yaşayıp tasavvuf ilminin de usullerine göre vazifelerini yerine getirmektir.
