Gönül Kabesini Yıkmayalım...
Ömer İbn. Abdullah anlatıyor;
Allah Rasulünü Kabe'yi tavaf ederken gördüm.
Şunları söylüyordu;
''Ey Kabe! Sen ne güzelsin. Kokun ne hoştur.
Sen ne yücesin. Sen, ne kadar da saygıya layıksın.
Muhammed'in hayatı elinde olan Allah'a yemin ederim ki;
Allah katında mü'minin itibarı senin itibarından daha büyüktür.
Onun malına, canına itibar etmek gerektiği gibi, onun hakkında sadece iyilik düşünmeniz gerekir.''
(İbn mace)
Kabe, yer yüzündeki ilk mesciddir:
''İnsanlar için ilk kurulan ibadet evi, Mekke'de alemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak, kurulan Kabe'dir'' (Al-i İmran; 96)
Kabe, insan yapısı, insan ise, Allah yapısıdır.
İnsan gönlü nazargahı ilahidir.
''Biz ona şah damarından daha yakınız'' (el-Kaf; 16)
Yunus ne güzel söylemiş:
''Gönül Çalapın tahtı
Çalap gönüle bahtı
İki cihan Bedbahtı
Kim gönül yıkar ise
Bir kez gönül yıkdın ise,
Bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil.
Ben gelmedim davi için,
Benim işim sevi için
Dostun evi gönüllerdir,
Gönüller yapmağa geldim.''
***
Kabe'ye; "Beytullah'' ''Allah'ın evi" denmesi mecazidir. Zira Allah, makamdan münezzehtir.
İlahi nefhayı taşıyan gönüllerdir:
Gönüllerin gıdası, zikrullahtır. İbadetler ve ibadet mahalleri Mevla'yı hatırlamanın, aşk-ı ilahi'yi canlı tutmanın vasıtalarındandır.
Yine Yunus'u dinleyelim:
''Dervişlik baştadır taçda değildir
Hararet nardadır saçta değildir
Ararsan mevlayı kalbinde ara
Kudüs'te, Mekke'de, Hac'da değildir.
Eğer bir mü'min kalbini kırarsan
Hakka eylediğin secde değildir.''
Sembollerin ötesini görememek manevi körlüktür.
"Hacılar Kabe'den bahsettiler, fakat Kabe'nin sahibinden bahsetmediler." diyen gönüller sultanı Mevlana, bu serzenişinde ne kadar da haklıdır.
Kabe'yi ziyaret, sahibini ziyareti hatırlatmıyorsa bu ziyaretin ne anlamı, ne değeri olabilir?
Hacerü'l-Esved'i selamlamak, taşın kendisine duyulan hürmetten değil, temsil ettiği manadan dolayıdır.
Bu gerçeği iyi kavrayan Hz. Ömer şöyle söylemiştir:
"Çok iyi biliyorum ki, sen, zararı ve faydası olmayan bir taşsın, şayet Rasulüllah'ın seni öptüğünü görmeseydim, seni asla öpmezdim." (Tecri'd)
Gönül kabesini unutanlar; kabeye, Hacerü'l-Esved'e el sürebilmek için birbirilerini ezme yarışına giriyorlar.
Ayrı dil, ayrı renk ve ayrı coğrafyalardan olan insanların aynı inanç, duygu ve gaye etrafında kardeşce bir araya gelişinin en canlı ifadesi.
İhrama girmek, mutlak barışa girmenin ifadesidir:
Çünkü ihramlı iken canlıyı incitmek şöyle dursun bitki bile koparılmaz.
Bütün günahların ortak paydası; "incitmek ve zarar vermektir."
Mevlana şöyle söylüyor:
"Eğer senin gönlün varsa, gönül kabesini tavaf et.
Topraktan yapılmış sandığın Kabe'nin manası gönüldür. Cenab-ı Hak, görünen ve bilinen suret kabesini tavaf etmeyi, kirliliklerden temizlenmiş gönül kabesi elde edesin diye sana farz kılmıştır.
Şunu iyi bil ki;
Sen Allah evi olan bir gönlü incitip kırarsan, yaya olarak bin defa Kabe'ye gitsen de Allah bu ziyaretini kabul etmez.
Sen varını yoğunu, malını mülkünü ver de, bir gönül al, al da, o gönül mezarda, o kapkara gecede sana ışık versin, nur versin!''
***
Evet; siyasiler de bundan örnek alarak, halkın önünde, ekranlarda birbirlerine daha seviyeli, daha mütevazı konuşsalar, gönül kabesini yıkmasalar, yıkılan Kabe tamir olur ama, kırılan kalbin tamiratı mümkün değildir.
Üç günlük dünya hayatı için gönül kabelerini yıkmak sizlere ne kazandıracak?
