29 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Açık
5°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Kur'anda Mekke'nin Emin Belde Oluşu...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

 

Kur'an'da geçtiği üzere burada kan dökülmesinin haram kılınması, buraya sığınan herkesin güven içinde olmasına işaret edildiği için, "emin" olarak nitelenmiştir.

Ve şu emin beldeye ki...

Bununla Mekke'yi kastetmektedir. 

Yüce Allah'ın burayı, "emin" diye adlandırması buranın güvenlikli olmasından dolayıdır. Nitekim bir başka yerde; "Kendilerine güvenli, kutsal bir belde yaptığımızı..." 

(et-Ankebut, 29/67) diye buyurmaktadır. 

O halde burada, "emin"; amin ''güvenlik içerisinde olan'' demektir. 

Bu açıklamayı el-Ferra ve başkaları yapmıştır. 

Şair de şöyle demiştir:

"Ey Esma! Yazık sana bilmiyor musun ki ben,

Bana güvenen ''emin'' kimseye hainlik etmeyeceğime yemin ettiğimi?"

İşte yüce Allah, "incir" ile Dımaşk'ı, "zeytin" ile Beytu'l-Makdis'i kastetmiştir diyenler, bunu delil gösterirler. 

Yüce Allah, İsa'ın barınağı olduğu için Dımaşk dağına, peygamberlerin ikametgahı olduğu için, Beytu'l-Makdis dağına, İbrahim'in eseri ve Muhammed'in yurdu olduğu için Mekke'ye yemin etmiştir.

''Ve şu emin belde.'' Mekke'ye. İbn Abbas, Mucahid, İkrime, Hasan, İbrahim en-Nehai, İbn Zeyd, Ka'b el-Ahbar böyle demişlerdir. 

Bu konuda ihtilaf yoktur.

Bazı imamlar derler ki; Burada sözkonusu edilen, Allah Te'ala'nın büyük şeriatlara sahip Ulu'l-Azm peygamberlerden bir peygamberi gönderdiği mahaldir. 

Birincisi; incir ve zeytin mahallidir ki burası Meryem Oğlu İsa'nın peygamber olarak gönderildiği mukaddes evdir. 

İkincisi; Allah Te'ala'nın İmran oğlu Musa ile konuştuğu 

Tur-u Sina'dır.

Üçüncüsü; emin belde olan ve içine girenlerin emin oldukları Mekke'dir. Allah, peygamberi Muhammed'i orada elçi olarak göndermiştir.

Ve derler ki; Tevrat'ın sonunda bu üç yer zikredilmiştir. Tanrı, Tur-u Sina tarafından geldi. Yani Musa ile konuştuğu yer. Sair'de parladı. ''Sair, Tevrat'ta Nasıra yakınlarındaki dağlardan birinin adı olarak geçer'' 

Bununla Allah Te'ala'mn İsa'yı peygamber olarak gönderdiği kutsal dağ kasdedilmektedir. 

Ve Faran dağlarında açıkça göründü. Bununla Allah Te'ala'nın, Muhammed'i elçi olarak gönderdiği Mekke dağları kasdedilmektedir. 

Burada zaman içerisindeki sıralamaya göre zikredildiği gibi, varlık sırasına göre de zikredilmiştir. 

Bu sebeple Allah Te'ala, önce en değerliye, sonra daha değerliye sonra da her ikisinden daha değerli olan kente kasem etmiştir.

Allah Te'ala'nın Ve şu emin şehre, ''yemin olsun ki" ayetindeki "Beled-i Emin"den murad Mekke'dir. Buradaki "emin", amin, emniyet veren manasınadır. 

Keşşaf sahibi Zemahşeri, "Bu ifade, Arabça'daki tıpkı "emin" kimsenin, kendisine emanet edilen şeyi koruyub muhafaza etmesi gibi, kendisine gireni muhafaza ettiği için,  "O adam emin oldu, o emindir" ifadesindendir. 

Yine aynı kökten olarak, fa'iI sığasında, ism-i mef'ul ''güvenilen'' manasında olması da mümkündür. 

Çünkü bu belde, Hak Te'ala'nın da, "Haremen Aminen" (Ankebût, 29/67) buyurarak, emniyetli olmakla nitelendiği gibi, her türlü endişe ve korkudan emin olunan bir beldedir" demiştir.

 

Mekke'nin Emin Oluşu:

Alimler, Mekke'nin, Harem Bölgesinin "emin" oluşu hususunda şu izahları yapmışlardır:

Allah Te'ala burasını, inşaallah ileride de izahı geleceği üzere, o meşhur Fil ''Ebrehe'' ordusu'ndan koruyup, emin kılmıştır.

Burası, senin için hemen hemen gerekli herşeyi bulundurmaktadır. Binaenaleyh ölümü haketmiş bir müslüman buraya iltica ettiğinde, güvenlikte olur, hatta yırtıcı hayvanlar ve av hayvanları bile, bu beldeye girip sığındıklarında, buranın eminliğinden istifade ederler, yani avlanılmazlar.

 

Hacer-i Esved'in Eminliği:

Rivayet olunduğuna göre, Hz. Ömer, Hacer-i Esved'i öpmüş ve "Sen ne zararı, ne faydası olan bir taşsın. Eğer Rasulullah (s.a.v)'ın seni öptüğünü görmeseydim, seni öpmezdim" demiştir. 

Bunun üzerine, Hz. Ali ona; "Fayda ve zarar vermeyeceğini kim demiş. O zarar da verir, fayda da verir. Çünkü Allah Te'ala, Hz. Adem'in zurriyetinden misak söz alınca, bu misak'ı beyaz bir kağıda yazdı ve o gün Hacer-i Esved'in bulunduğu ruknun köşenin, bir dili, iki dudağı ve iki gözü vardı. 

Cenab-ı Hak, "Ağzını aç" dedi ve bu kağıdı ağzına koydu, "Kıyamete kadar sana, yani bu misaka vefa göstereceklerin, buna karşılık Allah'dan vefa bulacaklarına şahid ol" dedi.

Bunun üzerine Hz. Ömer, "Ey Hasan'ın Babası, senin içlerinde yer almadığın bir toplumda ben de bulunmam" dedi.

 

 

 

 

 

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *