İnsanın Huzuru...
Cihanın en üstün varlığı olan insanın gerçek saadeti;
''ruhlara eza ve ıztırap verecek pürüzleri bertaraf ederek, iman lezzeti ve ibadetlerin huzuru ile dolu bir kulluk hayatı yaşamasına bağlıdır.''
Bunun için de davranış mükemmelliği, incelik, zarafet ve duygu derinliği gibi meziyetlerle müzeyyen bir ömür sürmelidir. Zira ömür sermayesi mahduttur.
İnsan da başıboş bırakılmış değildir. İlahi imtihan için bulunduğu bu dünyada her fani gibi birgün ölüm geçidinden ahiret alemine intikal edeceği muhakkaktır.
İnsanoğlunun kalbini meşgul eden müşterek düşünce ve ıztırapların en büyüğü, ölüm ve ötesine dairdir.
Ölüm; ahirete götüren zaruri bir hadisedir.
Ölümün zaruri daveti gelmeden önce kalbi iradi olarak ahiret alemine seferber edebilmek, en ihtiyatlı bir harekettir.
Yaratılış hakikatine nüfuz edebilmek, hayat ve ölümün manasını kavrayabilmekten geçer. Bu ise, ancak ilahi nurun tecelli ettiği akıl ve vicdanların karıdır.
İnsanın hiç tanımadığı ve ne gibi vakıalarla karşılaşacağını hiç bilmediği bir aleme zoraki bir surette gitmesi ile, tanıdığı ve neş'elerine gönülden hasret çektiği bir aleme vicdan huzuruyla intikali arasında ne büyük bir mahiyet farkı vardır.
Mevlamız, salih kişiler hakkında ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır:
''Şüphesiz, Rabbimiz Allah'tır deyip, sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner.
Onlara; ''Korkmayın, üzülmeyin, size va'dolunan cennetle sevinin!'' derler. (Fussilet; 30)
Bu alemde ahiret endişesini sinesinde taşıyan bir mü'min, daima şu iki korku arasında yaşar:
''Dosyası kapanıp ilahi mahkemede açılacak geçmiş günlerin endişesi. Zira Kiramen Katibin meleklerinin mühürledikleri o dosyalarda bir değiştirme ve düzeltme imkanı yoktur.''
''Kaderimizdeki gelecek günlerin kemmiyet ve keyfiyeti, yani; miktarı ve ne gibi tezahürleri beraberinde getireceği.''
Peygamber Efendimiz (s.a.v):
''Din nasihattir.'' (Müslim) buyurmaktadır.
Dolayısıyla insanların en hayırlısı, Allah'ın kullarını, Allah'a kulluğa davet eden ve insanlığa gönül ikliminden ilahi muhabbeti telkin edenlerdir.
Zünnun-ı Mısribuyurur:
''Üç şey iman alametlerindendir;
''Müslümanların dertleriyle dertlenip gönlün mahzun olması.
Yusuf (as) gibi, geçmişte yakınlarından ve kardeşlerinden gördüğü eziyetlerin acısını yüreğine gömüp onlara karşı her türlü hayrı ifaya çalışmak, haklarında hayır niyaz etmek.
Her ne kadar nefsaniyetleri sebebiyle cahillik edip hoş görmeseler de, insanları muhtac oldukları hususlarda yumuşak bir lisan ve mütebessim bir çehre ile irşâda çalışmak.''
Fudayl bin Iyaz; ''İnsanlara nasihat için ölüm kafidir.'' hadasini sık sık zikrederdi.
Birgün adamın biri kendisinden nasihat isteyince ona:
''Baban sağ mı?'' diye sormuş, muhatabı,
''Hayır, öldü.'' diye cevap verince de,
''Bu nasihat sana kafî değil midir?'' buyurmuştur.
