Üç beş Kuruş Baba...
Rüşvet; hakkı yok etmek veya batılı revaçta göstermek için yahut mutlaka maksadı temin için hakkı olmayan kimseye verilen para ve kıymetlere denir.
Bir yetkilinin konumunu kötüye kullanarak yapması gereken bir işi yapmaması veya yapmaması gereken bir işi yapması karşılığında kendisine veya başkalarına para, hediye veya başka herhangi bir ad altında haksız bir çıkar sağlaması olarak da tanımlayabileceğimiz rüşvet; ''haksız kazanç yollarından biridir ve din, ahlak ve hukuk kurallarına tamamen aykırıdır.''
Raşi; rüşvet veren; ''mürteşi'' de rüşvet alan demektir.
Bazı rivayetlerde; ''raiş'' de zikredilmiştir ki, bu işte aracılık yapan demektir.
Yüce dinimiz İslam; emir ve yasaklarıyla fert ve toplum yararını gözetmiş; insanların dünya ve ahiret mutluluklarına zarar verecek her türlü söz, fiil ve davranışları ise, haram kılmıştır. Bu maksatla kamu mallarını zimmete geçirmek, hırsızlık, gasp vb. gayri meşru kazanç yollarını yasakladığı gibi fert ve toplum hayatı için son derece zararlı olan rüşvet alıp-vermeyi de yasaklamıştır.
Bu konuda Yüce Kur'an-ı Kerimde;
''Aranızda birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile, günaha girerek yemek için onları yetkililere ''rüşvet olarak'' vermeyin.''
Sevgili Peygamberimiz de;
''Rüşveti alan da veren de Cehennemdedir.'' buyurarak, rüşvet almanın veya vermenin kişinin cehenneme girmesine sebep olacağını açık bir şekilde vurgulamıştır.
Yine başka bir hadis-i şerifte de, her zaman insanların affedilmesi için dua eden Yüce Peygamberimizin rüşvetin toplumda meydana getirdiği büyük hasar sebebiyle,
Rüşvet alanı ve rüşvet vereni ve bu ikisi arasında aracılık yapanı lanetlediği belirtilmektedir.
Tarih boyunca, rüşvet hadiseleri, medeni milletlerin siyasi ve sosyal hayatlarında ciddi bir çıkmaz olagelmiştir.
Günümüzde de dünya ülkelerinde meydana gelen ve bütün dünya kamuoyunu meşgul eden rüşvet skandallarına pek sık tanık olmaktayız.
Rüşvet olayı, birçok sosyal hastalığın baş sorumlusu olması sebebiyle küçümsenip geçilecek bir problem değildir.
***
ÜÇ BEŞ KURUŞ VAR BABA:
Ülkemizde de böyle olaylar keşke olmasaydı.
Radyo ve tv. programlarında alay konusu olan olaylar, yani; telefon konuşmasında bakan, baba ve oğul arasında geçen konuşmada; Oğlum evde para var mı...?
Baba üçbeş kuruş harçlığım, yani;''bir trilyon var'' demesi, halkımızı üzmüş, gücendirmiş, çocuğunun tedavisi için özel hastanelere gidemeyen vatandaşları çileden çıkarmıştır.
Kolay değil, Allah kimsenin başına böyle bir olayı musallat etmesin.
Paha yetmeyen kol saati ve daha neler...
Zaman gelir, bunlarda unutulur.
Bu memlekette kim hesap verdi ki?
Dağıtım dengesinin bozuk ve haksız olduğu şu alemde kime ne söyleyebilirim ki, Altmış yıl çalışıp, sadece mütevazi bir yaşamı kazanmış olan gönlüm diyor ki;
''bunlarda yarın hakkın karşısında divana çıkıp, Mahkeme-i Kübra da nasıl olsa yargılanacaklar.
Çünkü orada dokunmazlık kılıfı ve kırmızı pasaport yok.
Kanuni'nin hocasına yazdığı sual vardı.
Cihan Padişahı Kanuni, şöyle diyordu hocasına:
''Meyve ağaçlarını sarınca karınca
Günah var mı karıncayı kırınca?''
Hocası Ebussuud soruyu şöyle cevaplıyordu:
''Yarın Hakk'ın divanına varınca
Süleyman'dan hakkın alır karınca.''
