Uhud Zaferinin Yenilgiye Dönüşmesi...
Uhud savaşında ''Ayneyn gediğine'' yerleştirilen nöbetçi okçular, düşmanın bir an bozulması üzerine ganimet alınıyor zannıyla, Rasulullah (s.a.v.)'den emir gelmeden yerlerini terketmişlerdi. Mekkeli müşrikler de hemen oradan geçerek müslümanları arkadan sarmışlar ve müslümanlar bunun üzerine birden paniğe kapılmışlar, kaçmışlardı.
O vakit, ''Uhud Gazvesi'nde'' Peygamber arkanızdan;
"Ey Allah'ın kulları! Ben Allah'ın Peygamberiyim, bana gelin" diye çağırdığı halde, siz sürekli savaş meydanından uzaklaşıyor, kaçıp dağa çıkıyor kimseye dönüp bakmıyordunuz. Bunun üzerine Allah, ne elinizden giden zafer'e ne de başınıza gelen musibet'e üzülmemeniz için size keder üstüne keder verdi. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
(3/153)
Sonunda müslümanlar savaşı kazanmasalar da, Allah'ın bağışlamasıyla tekrar toparlanıp mutlak bir bozgundan kurtuldular ve müşrikleri Mekke'ye doğru kovaladılar.
Hz.Peygamberin yanındaki sahabeler yağan oklara ve müşriklerin saldırılarına karşı kendilerini siper ediyor, Hz.Peygamberi korumaya çalışıyorlardı. Sahabenin önde gelenlerinden pek çok kimse şehid oldu.
Hz.Peygamberin amcası Hz.Hamza da bunlar arsındaydı.
Katade'de o gün Hz.Peygamberin yanında bulunanlardandı. Hz.Peygamberin önünde dikilerek müşriklere ok atıyordu. Sonunda kendisi de bir okla vuruldu ve göz bebeği yanağının üzerine aktı.
Çıkan gözüyle birlikte Hz.Peygamberin yanına geldi. Onu görür görmez Hz.Peygamberin gözleri yaşardı;
''Ey Katade bu ne hal!''
Görmüyor musun ya Resulallah!
''İstersen sabredersin, Cennet senin için hazırlanır. İstersen senin için Allah'a yalvarayım, gözün eski haline gelsin?''
Muhakkak ki, Cennet büyük bir mükafat fakat benim genç ve güzel bir hanımım var. Onun gözümü bu halde görmesini istemem. Ya Rasulallah!
Sen hem gözümü eski haline getirsen, hem de benim için Allah'tan Cennet dilesen olmaz mı?
''Ey Katade! Öyle yapayım!''
Katade'nin gözünü yerine koydu ve dua etti:
''Allah'ım Katade, kendisini Resulüne feda etti. Sen de onun bu gözünü öbüründen güzel yap!''
Ardından da Cennetlik olması için dua etti. Katade'nin okla vurulan gözü, diğerinden daha dayanıklı ve daha güzeldi.
Çarpışmalar sırasında Hz.Peygamber (s.a.v) de yaralandı.
Atılan taşlarla alnı ve alt dudağı yarıldı. Alt çenesindeki kesici dişi kırılmıştı. Aldığı kılıç darbeleriyle de sağ omuzu yaralandı ve başındaki miğferi parçalandı.
Miğferin halkalarından ikisi şakaklarına saplandı.
Hz.Ebubekir anlatıyor:
''Uhud günü, halk Resulullah'ın yanından dağılıp uzaklaştığı zaman, ben onun yanına koşanlardan ilkiydim.
Arkamdan birisinin de kuş gibi Resulullah'ın yanına erişmek istediğini gördüm. O da; Ubeyde bin Cerrah'tı.
Resulullah'ın miğferinin halkalarından ikisinin şakaklarına battığını görünce Ebu Ubeyde bana; ''Allah aşkına Rasulullah ile aramdan çekil de Resulullahın yanağındaki halkayı ben çıkarayım!'' dedi.
Halkalardan birisini, ön dişleriyle çekip çıkarırken, bir dişi çıktı. Sonra Resulullah'ın diğer yanağına baktı.
Yine bana; ''Benimle Resulullah'ın arasından sen çık!'' dedi. Halkalardan ikincisini çekip çıkarırken de ikinci dişi çıktı. Bunun için iki dişi eksikti.
Hz.Peygamber, zırhı üzerinde olduğu halde Sad bin Muaz ve Sad bin Ubade'nin arasında, her ikisine de dayanarak, Uhud dağının yukarılarına doğru çıkarıldı.
Yaralı ve güçten düşmüş durumda bulunduğu için, öğle namazını ancak oturarak kılabildi.
Müşriklece Hz.Peygamberin öldürüldüğü haberi yayılmıştı:
Müslümanlar Hz.Peygamberi sağ salim olarak görünce ferahladılar. Hz.Peygamber de Müslümanların yeniden toparlandığını görünce rahatladı. O sırada müşrikler Uhud dağına tırmanmaya çalışıyorlardı.
Hz.Peygamber, Müşriklerin dağdan indirilmelerini emretti. Müslümanlar taş ve ok atarak, müşrikleri indirmeyi başardılar.
Bu sırada Müslümanları tatlı bir uyku sardı.
Zübeyr bin Avvam der ki;
''Uhud'da korkunun üzerimize en çok çöktüğü bir sırada, ben Rasulullah'ın yanındaydım. Allah, bize uyku verdi. Mü'minlerden bir kimse yoktu ki, çenesi, uyumaktan göğsüne düşmüş olmasın.
Kur'an- Kerim de o günden şöyle bahseder:
Sonra Uhud Gazvesi'nden kesin zafer elde edememekle gelen bu kederinin arkasından Allah üzerinize öyle bir güven ve bunun yol açtığı bir uyku hali getirdi ki, o hal içinizden bir kısmını sarıyordu. Münafık olan diğer bir kısmı da canlarının derdine düşmüş, Allah'a karşı, cahiliye devrindeki gibi haksız bir zanda düşüncede bulunarak; "Bu işten bize ne?" diyordu.
Ey Rasulüm! Bütün iş yetki ve karar Allah'ındır, de. Onlar, senin huzurunda açığa vuramadıklarını, içlerinde gizliyorlar ve; "Bu işte bizim bir payımız olsa sözümüz tutulsa veya Muhammed'in vaadi yerine gelse idi, biz burada, öldürülmezdik" diyorlar.
Rasulüm! Yine de ki; "Evlerinizde olsaydınız bile, üzerlerine ölüm yazılmış olanlar, devrilip ölecekleri yerlere mutlaka çıkıp gideceklerdi.
Bu, Allah'ın gönlünüzdeki ihlas ve fitne gibi şeyleri yoklaması ve kalplerinizdeki vesveseleri temizlemesi içindir. Allah, sinelerdekini hakkıyla bilicidir." (3/154)
