Beş kimse herkesten daha çok ağlamıştır:
Hz. Adem, Hz. Yakub, Hz. Yusuf, Hz. Fatıma ve Hz. Ali b. Hüseyin (a.s).
Hz. Adem, cennet için o kadar ağladı ki, gözyaşları yüzünde iz bıraktı.
Hz. Yakub, Yusuf'a o kadar ağladı ki, gözlerinin nurunu kaybetti. Bu yüzden Hz. Yakub'a şöyle dediler;
''Ey Yakub! Sen o kadar Yusuf'u düşünüp ağlıyorsun ki, ağlamakla helak olacaksın.''
Hz. Yusuf da babası Yakub'dan uzak kaldığı için o kadar ağladı ki, hapiste olanlar rahatsız oldular ve şöyle dediler:
''Ey Yusuf! Ya geceleri ağla gündüzleri sus veya gündüzleri ağla geceleri sus!''
Hz. Yusuf, geceleri veya gündüzleri ağlama hususunda onlarla anlaştı.
Hz. Fatıma (a.s) da o kadar ağladı ki, Medine halkı çok rahatsız oldular ve; ''Ey Peygamber'in kızı!
Gece gündüz ağlamanla bizleri rahatsız ediyorsun!'' dediler.
İşte bundan dolayı iki cihanın hanım efendisi Hz. Fatıma (a.s) gündüzleri şehirden çıkıp Uhud şehitleri mezarlığına giderek, ağlayabildiği kadar orada ağlıyor ve sonra evine dönüyordu.
Ali b. Hüseyin ''İmam Zeyn'ul-Abidin'' da yirmi, bazı rivayetlere göre 40 yıl boyunca babası İmam Hüseyin (a.s)'a ağladı. Önüne yemek bıraktıklarında ağlıyordu, kendisine su getirdiklerinde ağlıyordu…
Bir gün hizmetçisi şöyle dedi:
''Ey mevlam! Ağlamanızla kendinizi helak edeceğinizden korkuyorum!''
İmam (a.s) buyurdu ki; ''Ben üzüntü ve kederimi Allah'a şikayet ediyorum. Ben bir takım şeyler biliyorum ki sizler bilmiyorsunuz. Ben annemiz Fatıma'nın evlatlarının katligahını hatırladığımda hıçkırıklar boğazımı sıkıyor!''
***
Resulullah'ın Ölen için Ağladığına Dair Rivayetler:
Resulullah'ın (s.a.v) Sa'd b. Ubade'nin Hastalığında Ağlaması
Sahih-i Müslim'de şöyle geçer;
Abdullah b. Ömer der ki; Sa'd b. Ubade hastalanmış, yatıyordu. Resulullah efendimiz (s.a.v) Abdurrahman b. Avf, Sa'd b. Ebi Vakkas ve Abdullah b. Mesud'la birlikte onu ziyarete gitti.
Sa'd'ın kendisinden geçtiğini görünce, "Öldü mü?" diye sordu. Ölmediğini söylediler. Resulullah (s.a.v) ağladı, orada bulunanlar da ağladılar.
Resul-i Ekrem, orada bulunanlara hitaben şöyle buyurdu.
"Dikkat etmez misiniz?! Yüce Allah, ağladığı veya üzüldüğü için kimseyi kınamaz; ama mübarek dillerine işaret ederek, bunun için kınar veya gerekirse- rahmetine boğar."
Resulullah'ın (s.a.v), Oğlu İbrahim'in Ölümünde Ağlaması:
Resulullah'la (s.a.v) birlikte bir grup Müslüman,
Re-sulullah'ın eşi ve oğlu İbrahim'in annesi, Hz. Mariye'nin evine gittik. Resulullah'ın (s.a.v) minik yavrusu İbrahim can vermek üzereydi.
Hz. Peygamber'in gözleri doluverdi. Abdurrahman b. Avf, Resulullah'a dönerek;
Sen de mi ya Resulullah?! diye sordu.
Hz. Resul-i Ekrem (s.a.v);
''Ey Avf'ın oğlu! Ağlamak Allah'ın rahmetindendir.
Göz yaşlarım dökülmekte, yüreğim yanıp kavrulmakta şimdi; ama Allah'ın rızasına aykırı düşecek bir şey söylemiyorum.'' diye buyurdular.
Hz. Peygamber, bu sırada yüzünü minik İbrahim'e çevirip ona; ''İbrahimciğim! Yokluğun bizi pek üzmekte, hicranın bize keder vermektedir.''
Ayrıca, Resulullah (s.a.v), sevgili anneleri Amine Hatun'un mübarek mezarı başında ağlamış, hatta onunla birlikte yanındakiler de kendilerini tutamayıp ağlamışlardır.
Resulullah'ın (s.a.v) Cafer b. Ebutalib'e ağlaması
sahih-i buhari'de şöyle geçer:
Resulullah (s.a.v) Zeyd, Cafer ve Abdullah b. Revaha'nın şahadet haberi gelmeden önce onların şahadetlerini haber vererek yaslarını tuttu ve şöyle buyurdu:
"Sancağı Zeyd aldı. Zeyd şehit oldu, Cafer aldı!
O da vurulup şehit düştü, İbn Revaha aldı, o da şehit düştü…!"
Resulullah (s.a.v) bu haberleri verirken mübarek gözlerinden yaşlar süzülmekteydi.
Tarih-i Taberi ve diğer kaynaklarda geçen metinlerin özeti mealen şöyledir:
Cafer'le arkadaşları şehit düşünce, Resulullah (s.a.v) Cafer'in evine gitti, onun çocuklarını çağırıp yanına oturttu, onları öpüp kokladı, ağlayarak sevip okşadı.
Cafer'in eşi Esma, "Anam babam sana feda olsun ya Resulullah, ne oldu, neden ağlıyorsunuz? Cafer'le arkadaşlarından bir haber mi var yoksa?!" diye sorunca Hz. Peygamber-i Ekrem (s.a.v), "Evet, onlar bugün şehit düştüler!" diye buyurdu.
