İslam Kardeşliği...
Kuşkusuz mü'min gönülleri en sağlam ve köklü bir biçimde bağlayan bağ, iman ve takva esasından kaynaklanan kardeşlik bağıdır. Bu, Cenab-ı Allah'ın mü'minlere bahşettiği en güzel nimetlerden biridir.
Ayet-i kerimede bu durum şöyle ifade edilmektedir:
"Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı yapışın.
Dağılıp ayrılmayın ve Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz.
O kalplerinizin arasını uzlaştırıp ısındırdı ve siz O'nun nimetiyle kardeşler oldunuz.
Yine siz tam bir ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı.
Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini işte böyle açıklar." (Al-i İmran; 3/103).
Mü'min erkekler ile mü'min kadınların, inanç ve takva temelinde birbirleriyle yardımlaşmaları kardeşliğin bir gereği olarak zikredilmektedir.
Bu yardımlaşma, bireysel ve toplumsal hayatta iman ve takva ilkesinin egemen olmasını sağlamak için gerekli görülmektedir.
Nitekim bu amaçla biraraya gelen kimselere Allah'ın rahmet edeceği belirtilmektedir:
"Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah'a ve Rasûlüne itaat ederler. İşte Allah'ın kendilerine rahmet edeceği kimseler bunlardır..." (Tevbe; 9/71).
Peygamberimiz (s.a.v) bir hadisinde şöyle buyurmaktadır:
"Hiçbiriniz kendi nefsiniz için arzu ettiğinizi kardeşiniz için etmedikçe iman etmiş olmaz" (Buhari).
Hz. Ali şöyle demektedir:
"Senin hakiki kardeşin seninle beraber olan, sana menfaat versin diye, kendi nefsine zarar vermeye razı olan, zamanın felaketleri kapını çaldığı vakit, senin dağınık durumunu derlemek için o, derli toplu öz durumunu dağıtandır."
Mü'minler kardeşlikte ve dostlukta tıpkı aksamı birbirine geçmiş mükemmel ve sapasağlam bir bina gibidirler veya bütün unsurları ve zerreleriyle birbirine bağlı bir vücud gibidirler.
Bir vücudun herhangi bir azası rahatsız olduğunda nasıl ki, bütün bir vücut aynı rahatsızlığı, aynı acıyı duyarsa, bir tek mü'minin -dünyanın ta öbür ucunda bile olsa- çektiği acıyı, duyduğu ızdırabı diğer mü'min kardeşleri derinden hisseder. Mü'minlerin bu denli birbirlerine bağlı olduklarını Peygamber (s.a.v) şöyle ifade etmektedir;
"Mü'minin mü'mine bağlılığı, parçaları birbirini bütünleyen bir bina gibidir." (Müslim)
Bir mü'minin, diğer bir mü'min kardeşine her halükarda yardımcı olması gerekmektedir. Peygamberimiz bir hadisinde, "zalim de olsa, mazlum da olsa mü'min kardeşine yardım et!" diye buyurmaktadır.
Zulüm konusunda nasıl yardım edileceğini ise, şu çarpıcı sözlerle dile getirmektedir:
"Onu zulümden el çektirirsin. Ona yapacağın yardım işte budur." (Buhari)
Hz. Ali'den rivayet edildiğine göre Rasulullah, şöyle buyurmuştur;
''Müslümanın Müslüman üzerindeki altı hakkı vardır.
Karşılaştığında selam verir,
davetine icabet eder,
aksırdığı zaman elhamdülillah derse yerhamükallah der,
hastalandığında ziyaretini yapar,
öldüğünde cenazesinin ardından yürür,
kendisi için sevdiğini o kardeşi için de sever.''
(Darimi)
Müslüman, Müslümanın kardeşidir:
Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez. Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah da ihtiyacını giderir.
Kim bir Müslümandan bir sıkıntıyı giderirse, Allah Te'ala o kimsenin kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir Müslümanın ayıp ve kusurunu örterse, Allah Te'ala da o kimsenin ayıp ve kusurunu örter. (Buhari)
Kur'an-ı Kerim; ''Şüphesiz mü'minler birbiri ile kardeştirler.'' (Hucurat; 49/10) buyurur.
Müslümanların kardeşliği din itibariyledir. Din kardeşliği, kan kardeşliğinden daha önceliklidir.
İman, sevginin, Allah sevgisinin ürünüdür. İnanmak, kendisine inanılanı sevmek demektir. Bir mü'min için en üstün sevgiye lâyık olan, en yüce olandır. En yüce olan ise, bir olan Allah Te'ala'dır. Mü'minlerin diğer bütün sevgileri, Allah sevgisine bağlıdır.
Birini seven kimse sevdiğinin arzu ve isteklerini eksiksiz yerine getirir. Böyle olmazsa, sevgisi samimi ve inandırıcı olmaz. Allah'ı seven kimse, Allah'ın emir ve yasaklarına eksiksiz uyar.
