Yağmur Damlası...
Şeyh Sadi Şirazi ''kuddise sirruh'' anlatıyor:
Allah celle celaluhu, azameti ve rahmetiyle sudan bulut oluşturdu. Bulutlardan yeryüzüne damla damla Rahmet-i İlahi eseri, yağmur denen su damlaları düştü.
Bir damla yağmur suyu, denizin üzerine inerken, denizin büyüklüğünden utandı.
Tabiri caizse şöyle dedi:
''Bu koskoca derya içinde ben çok küçük kaldım.
Eğer deniz burası ise, ben bu deryanın yanında çok küçük kaldım.''
Fakat düşen ve büyüklük karşısında haya eden küçük damla, denize inince onu sedef karşıladı, gönlünü ve içini açıp onu kucakladı, hem besledi, hem korudu. Sedef yavaş yavaş büyüyerek inci oldu.
Allah celle celaluhu, onu Sultanların tacının üstüne kondurdu.
Böylece damla, alçak gönüllü davrandığından, Hakk Te'ala tarafından yüceltildi, düştüğü büyük deryada haddini bildiği için varlık ve kıymetle ödüllendirildi…
Kainata hikmet nazarı ile bakanların farkı:
Evliyaullah'ın sözlerini okuyanın, hiç şüphesiz nazarı keskinleşir, ufku genişler, feraseti güçlenir.
Kamil mü'min olma yolunda büyük adımlar atar…
İşte kamil bir mü'min olan, Şeyhlerin Şeyhi, yaşadığı dönemde yeryüzüne şeref bahşeden Hazret-i Allah'ın sevgili dostu Bayezid-i Bistami'nin ''kuddise sirruh'' bir yağmur damlası kadar ince yüreğiyle gösterdiği mütevaziliğinden bir misal:
Şeyh Bayezid, bir bayram sabahı erken kalkarak doğruca bir hamama gidip baştan aşağı güzelce yıkanarak çıktı.
Hamamdan çıktıktan sonra Camii'ye giderken dar bir sokaktan geçiyordu..
Aniden, birisi Şeyh'in başına bilmeden, temizlediği mangalın küllerini döktü.
O güzel insan, o yüce Veli Bayezid, sarığından cübbesine kadar küle bulandı. Üstünü başını, elini ayağını temizleyerek Allah'a ellerini açtı ve sonra ellerini yüzüne sürerek şükretti, şöyle dedi:
''Ey Rabbim, bu kulun ateşlere lâyıktır. Ama külüne bulandı. Şükürler olsun.
Şuanda bana iğvaya gelen şeytana ve nefsime kızıyorum, biraz kül yedik diye acze düşüp, kızmaya gerek.''
Şeyh Sadi Şirazi ''kuddise sirruh'' Bostan'ında bu hadiseyi anlattıktan sonra şöyle diyor:
''Allah'a gönül vermiş olanlar hakikat aynasına bakarlar.
Orada kendilerini görmezler. Hakiki manevi gerçekleri görmeye bakarlar. Büyüklenmez, kibirlenmez, kendilerine yer ve değer vermezler.
İnsan-ı Kamil olmanın yolu tevazu, onların başında taçtır. Onların kıymetini arttırır. Hem Hakk önünde, hem de kulların yanında.''
Kendini büyük gören, ulu sayan, mağrur olanlar Allah'ın yoluna giremezler. Hakikat sarayının güzelliklerini göremezler. Veliler ordusu Hakk'ı ve gerçeği görürler.
Gurur ve kibir ehli olanlar, yalnız kendilerini görürler. Başka üstün tanımazlar.
İşte böyle, bir yağmur damlasından hakikate açılan kapı…
Allah'ın varlığı karşısında, yağmurun düştüğü derya karşısındaki mütevaziliği gösteren Veliler, bir yağmur damlası gibi, Allah katında bir inciye dönüşürler…
Şimdi düşünelim; kirlenmesine kıyamadığımız güzel elbiselerimizi giyip dışarı çıksak ve biri üzerimize küller saçsa… Tepkimiz ne olurdu?
O durumda dönüp Allah'a şükredecek feraseti, mütevaziliği, imanı, kemalatı derin olan kaç kişi var aramızda?
Hepimiz mi kibirliyiz? Hepimiz mi "Dikkat etsene be kardeşim! Ne yapıyorsun sen!" diye çıkışacak kadar kendimizi önemsiyoruz?
Şeyh Sadi Şirazi....
