İslam'dan Önce Arabistan...
Büyük devletlerin hakimiyet mücadelesine sahne olan Arabistan yarımadası, üç kıtanın kavşağında yer alması ve ticaretin ön planda bulunması sebebiyle dünyanın her tarafıyla kolay ilişki kurabiliyordu.
Ticaret, fetihler, savaşlar, geniş çöller ve uzun yollar Arapların hareket kabiliyetini ve savaşçı özelliklerini güçlendiriyordu. Arapça; tekamül etmiş kelime hazinesi, gramer yapısı, semantiği ve nazım-nesir yazmaya elverişliliği itibariyle eşsiz bir seviyede bulunuyordu.
Bağımsız kabileler halinde yaşayan Araplar, Hicaz ve Yemen'de bazı şehirler kurmuşlarsa da, genelde çöllerde göçebe hayatı yaşarlardı. Hicaz'ın üç önemli şehri Mekke, Yesrib ''Medine'' ve Taif'ti.
Kabileler arasında kan davası ve savaş eksik olmazdı. Ancak yılın dört ayında kan dökmezlerdi. Bu esnada bütün kabileler güvenlik içinde gezebildikleri için, genelde büyük panayırlar bu aylarda kurulurdu. Kureyşliler yılın her mevsiminde diledikleri yere gidebilirlerdi.
Bizans ve İran, Kureyş'in her tarafa ticaret kervanı göndermesine izin verirdi.
Arapların çoğu putperestti. Mekke'de Kabe ve civarında 360 kadar put vardı. Her kabilenin ayrı bir putu, her putun özel bir ziyaret günü vardı.
Mekke, bir ticaret merkezi olduğu kadar, putperestliğin de merkezi hâline gelmişti. Arabistan'da ayrıca Musevîlik, Hıristiyanlık, Mecusilik ve Sabiilik gibi dinlere inananlar da vardı. Bir de Hz. İbrahim'in tebliğ ettiği dine inanan çok az sayıda ''Hanif'' kalmıştı.
Arap Cahiliyesi ve Özellikleri:
Tarihçiler İslamiyet'ten önceki devre ''Cahiliye Devri'' adını vermişlerdir. Kelime anlamı itibariyle ''bilgisizlik, gerçeği tanımama'' anlamına gelen ''cahiliye'' terimi, insanların Allah'ı gereği gibi ve doğru olarak tanımaması, ona kulluk etmekten uzaklaşmaları, onun koyduğu ilahi hükümlere değil de kendi heva ve heveslerine tabi olmaları, Allah'tan başkalarının koyduğu hüküm, emir ve yasaklara, sistem ve düşüncelere inanıp uymaları demektir.
Kur'an'da; ''Onlar hala cahiliye devri hükmünü mü istiyorlar? Gerçeği bilen bir millet için Allah'tan daha iyi hüküm veren kim var?''(Maide; 5/50) buyrulur.
İslam'ın hakim olmadığı ortamlar ve zamanlar cahiliye çağlarıdır.
Arapların cahiliye dönemindeki hayat tarzlarının genel özellikleri şöyleydi:
Putlara Tapmak; Cahiliye Arapları Allah'ın varlığını kabul etmekle beraber putlara taparlar; onların Allah katında kendilerine şefaatçi olacaklarına inanırlardı.'' (Zümer; 39/3)
İçki; Araplarda içki alışkanlığı çok yaygındı. Şiirlerinde içki önemli bir yer tutardı.
Kumar; Kumar oynamakla övünür, kumar meclislerine katılmamayı ayıp sayarlardı.
Faiz ve Tefecilik; İnsanlara borç verir, kat kat faiz alırlardı. Borç veren, borcun vadesi bitince borçluya gelir, ''Borcunu ödeyecek misin, yoksa onu artırayım mı?'' derdi. Onun da ödeme imkanı varsa öder, yoksa ikinci sene için iki katına, üçüncü sene için dört katına çıkarır ve bu böylece kat kat devam ederdi.
Fuhuş; Cahiliyede fuhuş yaygındı.
Cariyeler zorla fuhşa sürüklenirdi. Kur'an buna işaretle; ''İffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın.'' (Nur 24/33) buyurdu.
Kimi kocalar birkaç metresle, eşleri de başkalarıyla ilişkide bulunur, bu da bazen hoş görülürdü.
Kızları Diri Diri Toprağa Gömmek; En korkunç cahiliye adeti bu idi. Araplar bunu, sözde namuslarını korumak veya ar telakki ettikleri için, bazen de çocuklar sakat ve çirkin doğunca yaparlardı. (Nahl; 16/58-59; Zuhruf; 43/17, Tekvir; 81/8-9.
Kureyş'in Asalet ve Üstünlük İddiası; Cahiliye Arapları koyu bir asabiyet iddiası içindeydiler.
İbn İshak şöyle der: ''Kureyş ya Fil olayından evvel veya daha sonra meydana geldiğini tahmin ettiğim bir bidat ortaya çıkardı ki bu, tarihte ''Hums'' diye anılıp, dini asalet iddiasından ibarettir.''
Bunlar derlerdi ki; ''Biz, İbrahim'in evladıyız, ehl-i Harem biziz, Beyt'in sahibi, Mekke'nin de sakiniyiz.
Hiçbir Arap kabile bizim sahip olduğumuz bu şeref ve itibara sahip değildir. Dolayısıyla biz bu şeref ve itibarımızı korumalıyız.
Bütün saygılarımızı Harem dahiline hasretmeliyiz. Mesela, Arafat'ta halk ile bir sırada yan yana, omuz omuza durup vakfe etmek, sonra halk ile geri dönüp gelmek bizim değerimizi düşürür''.
Kabe'yi Çıplak Tavaf Etmek; Kureyşliler bu asalet iddiası ile Arafat'a çıkmayı terk ettiler; herkes Arafat'ta vakfe ederken onlar Müzdelife'de durdular.
Hac ve umre için gelen herkese yeni usulleri dayattılar.
Bu adetlerden biri; kim adi bir elbise ile gelip tavaf ederse, tavaftan sonra o elbiseyi çıkarıp atması zaruri idi.
Bir diğeri ise; asilzadelere özgü bir elbisesi olmayan bedevi erkeklerin çıplak; kadınların da yalnız önü yırtmaçlı kısa iç gömleği ile tavafa mecbur edilmeleriydi.
Esasen "cahiliye"; bir insan ve toplumun İslam öncesi veya İslam dışı bir hayat tarzı yaşamasıdır.
Bugünde Arap Cahiliyesin'den modern cahiliye'ye, değişen bir şey yok!
