29 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Açık
5°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Abdullah bin Mes'ud...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

 

Genç bir çobandı. Akabe bin Ebi Muit'in koyunlarını güderdi. Bir gün koyunla­rının başında iken iki misafir geldi. 

Misafirler susadıklarını söyleyerek ondan süt rica ettiler. Genç çoban onlara şöyle cevap verdi:

"Var, ama veremem! Bu koyunlar bana emanet edilmiştir. Sahibinin iznini al­madan süt veremem. 

Aksi halde emanete hıyanet etmiş olurum."

Bunun üzerine misafirler, henüz çocuk yaştaki çobandan, hayatında hiç teke yüzü gör­memiş bir keçi istediler. 

Çoban o vasıftaki bir keçiyi alıp onlara götür­dü. 

Misafirler­den biri keçiyi tuttu, dua etti. 

Sonra da sütten kesilmiş keçiyi sağ­maya başladı. 

Sanki ke­çinin memeleri bir anda sütle doluvermişti... 

Bir tabak götürüp sütü ona doldurdular. Sa­ğılan sütü sırayla içip susuzluklarını giderdikten sonra, keçiyi sağan zat tekrar dua etti, keçi eski haline döndü.

Karşısındaki zatın Allah'ın Resul'ü (s.a.v), yanındakinin de Hz. Ebu Bekir (r.a.) olduğunu bilmeyen genç çoban, heyecan içinde sordu:

"Şu okuduklarınızı bana da öğretir misiniz?"

Re­su­lul­lah mübarek elini çobanın başına koyarak ona:

"Sen öğretilmiş bir gençsin" diye cevap verdi.

Ve daha İslam'a girdiği anda Allah Resulü'nün müba­rek dualarına mazhar olan bu çocuk yaştaki çoban, sonradan Kur'an'ı Kerim'i okuma hususunda bütün diğer Ashabın üstüne çıktı ve sahabilerin "Altı Abdullah"ından biri olarak tarihe geçti.

Evet, bu masum ve hassas çoban, Abdullah bin Mes'ud Hazretleri idi. 

Hz. Abdullah:

"Ben, Kur'an'ı onlara duyururum." dedi. 

Diğerleri:

"Onların sana bir şey yapmalarından korkarız!" diye cevap verdiler. Kur'an'ı aşireti ve sülalesi kuvvetli birinin okumasından yana olduklarını söylediler. 

Abdullah:

"Bana müsaade edin, Allah beni korur." deyip çıktı ve Kabe'nin yakınında Kureyş müşriklerinin toplandığı yere gitti. Besmele çekerek Rahman Suresi'nin başından okumaya başladı.

Onlar endişeyle yanına koştuklarında, Abdullah şöyle diyordu:

"Vallahi benim gözümde, Allah'ın düşmanları arasında bunlardan daha basit olanı yoktur. İsterseniz yarın da gidip aynı şeyi yapayım."

Abdullah bin Mes'ud (r.a.) iki defa hicret etme faziletini kazanan sahabilerdendi. 

Müşriklerin işkenceleri dayanılmaz bir hal alınca Habeşistan'a hicret et­ti. Fakat Peygamberimizin hasretine dayanamadı. Bir müddet sonra tekrar Mekke'ye döndü. 

Hicret izni çıkınca da Medine'ye hicret etti. 

Re­su­lul­lah, onu Zübeyr bir Avvam'la kardeş yaptı.

O, bu hususta şöyle diyor:

"Biz bir defa Huzeyfetü'l-Yemen'e gelip, sahabiler içerisinde meslek ve meşrep cihetiyle Re­su­lul­lah'a en yakın olan kimdir ki, biz onu bilip onun haline bakarak ha­yatından örnek alalım, diye sorduk. 

Hz. Huzeyfe şöyle dedi: 

Güzel yaşayışıyla, mes­­lek, meş­rep ve siret cihetiyle Re­su­lul­lah'a en yakın olan, Abdullah ibni Mes'ud'dur. On­dan başkasını bilmiyoruz.'"

 

Hz. Abdullah çok güzel Kur'an okurdu: 

Peygamber Efendimiz, Hz. Abdullah'tan kendisine Kur'an okumasını istemişti. Bunun üzerine İbni Mes'ud Hazretleri:

"Ey Allah'ın Resul'ü! Kur'an sana indirildiği halde ben mi sana okuyacağım?!" di­ye sordu. 

Peygamberimiz de:

"Evet, onu başkasından dinlemek benim hoşuma gider!" diye cevap verdi.

İbni Mes'ud okumaya başladı. "Her ümmetten bir şahit gönderdiğimiz zaman durumları ne olacak?" mealindeki ayete kadar geldiğin­de, Re­sa­lul­lah:

"Şimdilik yeter." dedi; o anda gözlerinden yaşlar boşanıyordu…

Abdullah bin Mes'ud'un Peygamberimizin yanında ayrı bir yeri vardı. Bir defasında şöyle buyurdu:

"Benden sonra iki kişiye, Ebu Bekir ve Ömer'e uyunuz. Ammar'ın gösterdiği yoldan gidiniz. İbni Mes'ud'un tavsiyelerine sımsıkı sarılınız."

İbni Mes'ud, hadis ilminde de mümtazdı. 

848 hadis rivayet etti. Hadis rivayet ederken çok ihtiyatlı davranırdı. Re­su­lul­lah: 

"Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse cennete gire­mez." bu­yurdu. Bunun üzerine bir zat: 

"Ya Re­su­lal­lah, insan, elbisesinin ve ayakkabılarının gü­zel olmasını sever, arzu eder." dedi. 

Re­su­lul­lah; "Şüphesiz ki, Allah güzeldir ve güzelliği sever. Kibir ise, kendini yüksek göre­rek hakkı inkar etmek ve insanları hor görmektir." buyurdu.

"Doğruluğa sarılınız. Şüphesiz ki, doğruluk iyiliğe, iyilik de cennete götürür. 

İnsan doğruyu söyleye söyleye, neticede Allah indinde Sıddık pek doğru sözlü mertebesine yazılır. 

Yalan söylemekten kaçının. Çünkü yalan söyleye söyleye neticede Allah yanında Kezzab, çok yalancı olarak yazılır."

"Kim geçim sıkıntısından dolayı insanlara dert yanarsa, onun ihtiyacı giderilmez, açığı kapanmaz. 

Fakat kim geçim darlığını Allah'a arz ederse, Allah, onun sıkıntısını giderir, bolluğa çıkarır."

"Hastalığa veya başka türlü bir sıkıntıya maruz kalan hiçbir Müslüman yok­tur ki, Allah bu vesileyle, ağacın yapraklarını dökmesi gibi, onun günahlarını affetmesin."

 

 

 

 

 

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *