Mü'minler Ahirette Allah'ı Görecekler..
"O gün yüzler vardır, Rabblarına bakıp parıldayan."
(Kıyamet; 75/22-23).
Abdullah b. Ömer, Resulullah'ın bu hususta şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Cennetliklerin en aşağı derecesinde olan bir insan, bahçelerine, hanımlarına, hizmetçilerine ve oturacağı koltuklara bin yıllık bir mesafeden bakacaktır.
Yani bin yılda gidilebilecek kadar bir sahaya sahib olacaktır. Cennetekilerin, Allah katında en üstünü ise, her gün sabah akşam, Allah'ın yüzüne bakacaklardır."
Resululah sonra; "O gün öyle yüzler vardır ki pırıl pırıl parlarlar. Rablerine bakarlar." ayetlerini okudu.
Hz. Cabir İbn. Abdillah, anlatıyor:
Resulullah, buyurdular ki;
"Cennet ehli nimetler arasında yaşarken onlar için bir nur parlar. Onlar derhal başlarını kaldırırlar.
Rab Te'ala'yı başlarının üstünde kendilerine yaklaşmış ve; "Ey cennet ehli, sizlere selam olsun!" dediğini görürler.
Resulullah devamla buyurdular:
"Rab Teala onlara, onlar da Rab Teala'ya bakarlar. O'na baktıkları müddetçe etraflarındaki cennet nimetlerinden hiçbirine iltifat etmezler. Bu hal onların nazarında Rabb Teala hicaba bürününceye kadar devam eder. Rab Teala hicaba bürünür, fakat Allah'ın nuru ve bereketi cennet ehlinin üzerinde ve makamlarında baki kalır."
***
Ehl-i Sünnet uleması, cennet ehlinin rü'yetullaha mazhar olacağına, gökte dolunayı görürcesine Rab Te'ala'yı gözleriyle göreceğine inanır ve bu hususta ittifak ederler.
Allah'ın görülmesinin, cennet ehlinin mazhar olacağı en büyük nimet olacağı belirtilmiştir.
Nitekim sadedinde olduğumuz hadis, Allah kendini gösterdiği müddetçe cennet ehlinin diğer nimetlere iltifat etmeyeceğini belirtir.
Bu iltifat etmeme hali, rü'yetin onların hepsinden üstün bir nimet olduğunu ifade eder.
Hadis, bir kısım kelami münakaşalara müsait tabirler taşır: "Allah'ın başların üstünde görünmesi" ifadesi gibi. Burada Allah'a cihet ve mekan izafesi mevcuttur.
Halbuki O, cihet ve mekandan münezzehtir. Şu halde bunu, mahiyetçe farklı olan ahiret alemindeki bir hali, bizim me'lufumuz olan tabiratla ifade olarak anlayacağız.
Rabbimizi ahirette göreceğiz. Bu kesin hadise, dünyevi tabirlerle ifade edilmiş olmaktadır.
Keza Allah'ın, kullarına cennette bakması hadisesi de müteşabihtir.
Zira Allah, her an insanları görmektedir. Bu da, rahmetini daha kesif olarak tecelli ettirmesi şeklinde te'vil edilir.
Hadisten, ahirette Allah'ı, kadın ve erkek bütün cennet ehlinin göreceği hükmü de çıkarılmıştır.
"Resulullah, buyurdular ki; "Cennet ehli, cennete girince, Allah Te'ala sorar;
"Size ilave bir nimette bulunmamı diler misiniz?" Cennet ahalisi:
"Sen bizim yüzlerimizi ak etmedin mi? Bizi cennete koymadın mı daha ne isteyeceğiz?" derler.
Bunun üzerine onlara hicab açılır. Cennet ahalisine bundan daha hoş bir şey verilmemiştir."
Aleyhissalatu vesselam sonra şu ayeti tilavet buyurdu.
"İyi iş, güzel amel yapanlara daha güzel iyilik, bir de ziyade vardır." (Yunus; 10/26).
Tecelli, genel ve özel olmak üzere iki kısımdır:
Genel tecelli, bir cuma günü kadar olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki;
"Allah Te'ala cennet ehline her cuma günü tecelli eder." (C. sağir)
Özel tecellide cennettekiler eşit değildir. İlim ve ameldeki olgunluklarına göre görürler. En yüksek derecede olanlar, her zaman müşahede ederler. (Feraid-ül-fevaid)
''Rabbiniz'' ifadesi bize bu dersi de vermekte ve bu dünyada o'nun Kur'an'ını dinlemekle ve Resul-i Ekrem'ine itaat etmekle ruhumuz, kalbimiz, his dünyamız ve latifelerimiz ne derece terbiye görürse, bizde Rab ismi o kadar tecelli etmiş olacak ve hem cennet nimetlerinden, hem de rü'yet şerefinden de istifademiz bu ölçüde gerçekleşecek.
Ebu Hureyre anlatıyor; Ashab, Resulullah'a;
"Ey Allah'ın Reulü! Kıyamet günü Rabbimizi görecek miyiz?" diye sordular.
Aleyhissalatu vesselam; "Bulutsuz bir günde, öğle vaktinde güneşi görme hususunda bir itişip kakışmanız olur mu?" diye sordu.
Ashab; "Hayir!" deyince;
"Bulutsuz dolunaylı gecede ayı görmekte itişip kakışmanız olur mu?" diye tekrar sordu.
Ashab yine; "Hayir!" deyince;
"Nefsim yed-i kudretinde olan Zat-i Zülcelal'e yemin olsun, Rabbinizi görme hususunda da hiçbir itişip kakışmanız olmayacak. Tıpkı güneş ve ayı görmede itişip kakışmanız olmadığı gibi.
Böylece kul, Rabbiyle karşı karşıya gelecek.
(Müslim, Zühd 16)
Cerir İbn. Abdillah anlatiyor:
"Resulullah, bir dolunay gecesi, aya bakti ve;
"Siz şu ayı gördüğünüz gibi, Rabbinizi de böyle perdesiz göreceksiniz ve O'nu görmede bir sıkışıklığa düşmeyeceksiniz, herkes rahatça görecek.'' (Buhari)
Kaynak; Sorularla İslamiyet..
