Dnimiz ve Dilencilik...
Dinimiz İslam, çalışmayı emir ve tavsiye ettiği gibi, bunu üstün bir fazilet olarak görmüş, tembelliği ve buna bağlı olarak'ta dilenciliği kötülemiş ve yasaklamıştır.
Yoksulu doyurmak, isteyene vermek müslümanın görevidir. Fakat, insan şeref ve haysiyetini zedeleyen, kişiliğini yok eden, yardımsever insanların temiz duygularının istismarına yol açan dilencilik, çirkin bir iş olarak görülmüştür.
Peygamberimiz (s.a.v.) yalnız üç sınıf insan için istemenin helal olduğunu bildirmiştir.
Bunlar da; ''bir şahıs veya topluluğa kefil olup borçlanan ve borcunu ödeyemeyen, bütün malı bir felaketle yok olan, fakir düşen ve fakirliği onu tanıyanlarca kabul edilen kişilerdir.''
Bunların dışında kalan ve bir günlük yiyeceği bulunup, çalışıp kazanabilecek güce sahip birisinin dilenmesi ise caiz görülmemiştir. (Müslim).
Peygamber Efendimiz, (s.a.v.) meslek haline getirilen dilenciliği uygun görmemiş ve şöyle buyurmuştur;
"Sizden bazıları dilenmekten asla vazgeçmez.
En sonunda kıyamet gününde bu kişi, yüzünde bir et parçası kalmaksızın Allah'a kavuşur" (Müslim).
"Her kim çok mal toplamak için, insanlardan onların mallarını dilenir durursa, muhakkak bir ateş parçası istemektedir... " (Müslim).
"Sizden birinizin bir kucak odun toplaması, sonra o odun demetini sırtına yüklenip satması, kendisi için verecek, yalnız vermeyecek bir kişiye gidip istemesinden elbette çok daha hayırlıdır. " (Müslim).
İslam; çalışmayan, tembel tembel oturan, bir lokma ile bir hırkaya rıza gösteren, başkalarına yük olan müslümanları iyi bir müslüman saymamıştır.
Hadis-i şeriflerden anlaşılacağı gibi, dilenmek ve dilenciliği bir meslek haline getirmek, şiddetle yasaklanmıştır.
Dilencilik; tembellik ve halkın yardım duygularını istismardan başka birşey değildir.
Böyleleri İslamiyetin tevekkül anlayışını da kendi düşünceleri açısından değerlendirmekten çekinmezler. Onlar, çalışmadan oturup başkalarından bir şeyler beklemeyi tevekkül sayarlar.
İslam dini kadar insana benliğini, izzet-i nefsini ve şerefini korumanın yollarını öğreten hiçbir din, hiçbir ahlaki sistem yoktur.
İslam'a göre ümmetin geleceği, toplumun şeref ve namusu ne kadar önemli ise, kişinin izzet-i nefsi de o kadar önemlidir ve mutlaka korunması gereken birşeydir.
Her müslüman bu değerli emaneti korumakla mükelleftir. İşte bu emaneti koruyabilmek için insanlara bütün fazilet yolları gösterilmiş, kötülüklerden sakınmaları emredilmiştir.
Hiçbir ihtiyacı olmadığı halde el açıp dilenenlerin durumu ise, daha kötüdür. Çünkü onlar, dilenmekle, şeref ve itibarlarının kökünden yok olmasına ve adeta manevi müflis durumuna düşmelerine sebep olurlar. Hz. Peygamber (s.a.v.), bir taraftan dilencilik gibi bir kötülükten müslümanları uzak tutmaya çalışırken, diğer taraftan onlara çalışmayı tavsiye buyurmuş ve hiçbir müslümanın, çalışıp kazanmanın şerefini, dilenmenin zilleti ile değiştirmemesini istemiştir.
İSTANBUL CAMİLERİ ve GEÇİTLERİ:
İstanbulda namaz vakitleri, cami kapılarında çocukları ellerinde dilenen Suriyeli kadın ve erkekler, adeta yayıgın biçimde.
Kadın bir tarafta, erkek bir tarafta dileniyorlar.
Ben şahsen bunlara üzülüyorum.
Halbuki Belediyelerimiz, bunlara son derece itina gösteriyor. Buna rağmen aynı alışkanlıklarını sürdürenlerin adedi oldukça kabarık.
Keşke diyorum, bu kişileri gönülleri daha fazla yaralanmadan denetim altında tutulsalar daha iyi olmaz mı?. Yinede Allah yardımcıları olsun...
