Talut ve Calut Kıssası...
İsrailoğulları Hz. Musa'dan sonra Filistin'e gelmelerinden itibaren 356 yıl boyunca hükümdarsız kalmışlardır. Bu dönem zarfında Araplardan olan Amalikalılar gibi Medyen halkı, Filistinliler ve onların dışında kalan bir takım toplulukların hücumlarına maruz kaldılar.
Kimi zaman kendileri galip geliyor, kimi zaman mağlup oluyorlardı.
Kahin Ali dönemindeki 4. yüzyıl ortalarında İbraniler Gazze yakınlarında Üşdud sakinleri olan Filistinlilerle savaştılar. Filistinliler onları yenik düşürdü ve onlardan "Ahid Tabutu'nu'' aldılar. Bu ise, Tevrat'ın yani şeriatın bulunduğu sandık idi.
Bu iş onlara oldukça ağır geldi. Çünkü onlar ancak bu Tabut ile zafere kavuşacaklarına inanıyorlardı.
İsrailoğulları hakimleri arasında Samuel adında bir peygamber vardı. er-Rame şehrinde soylularından bir topluluk, o peygambere gelerek başlarına bir hükümdar tayin etmesini istedi. Bu hükümdar kendilerini zelil düşüren, uzun bir süredir kendilerini kahredip duran düşmanlarına karşı savaşlarında komu-tanlık edecekti.
Ancak üzerlerine savaş farz kılındığı takdirde, karakterlerinin zayıf olduğunu bildiğinden dolayı, bu dileklerini pek samimi bulmadı.
Fakat onlar savaşı gerektiren sebeplerin ortada olduğunu belirterek cevap verdiler. Bunlar ise; düşmanlarının kendilerini yurtlarından çıkarmaları ve çocuklarını esir almalarıydı.
Talut'u onlara hükümdar yaptı. Talut, Tevrat'ın Samuel bölümünde adı Kays oğlu Şavil olarak, geçmekte olup, Bünyamin oğullanndandı.
Yakışıklı bir gençti. Bilgili ve İsrailoğulları'nın en uzun boylusuydu. Bir grup onun hükümdarlığını benimseyip kabul etti, diğerleri ise, red etti.
Sebep onun fakir bir çoban olmasıydı.
Samuel, Talut'un yetkinliği, hükümdarlığa ve yöneticiliğe liyakati konusunda güzel bir seçim olduğu hususunda onları ikna etmeye gayret etti.
Hükümdarlığının maddi delilinin de Filistinlilerin kendilerinden almış olduğu Tabut'un tekrar kendilerine dönmesi ve meleklerin bu Tabut'u onun şerefini yük seltmek için ve ona iltifat olsun diye evine kadar taşıyacağım belirtti.
Bunun üzerine onun hükümdarlığını kabul ettiler.
Talut da orduyu kurmaya başladı, Filistinlilerle Amalikalılarla savaşmak üzere asker toplamaya koyuldu. Filistinliler Calut'un komutası altında idiler. İsrailoğulları gençleri arasından yetmiş veya seksen bin kişi seçildi ve onlarla birlikte düşmana karşı savaşmak üzere yola çıkıldı.
Fakat komutan Talut'un basireti, onları yakından tanıması, samimiyet; "ve sebatları hususunda şüphe etmesi, yolda giderken ve sıcak bir zamanda onları Filistin ile Ürdün arasındaki nehirden su içmek ile sınamaya itti.
Böylelikle çoğunluğun kendisine isyan ettiği ve azınlığın da itaat ettiği ortaya çıktı.
Bu azınlık olan müminlerle birlikte yoluna devam etti ve nehri aşıp karşı kıyıya vardı.
Ancak onların bir kısmı Calut'un büyük ordusunu görünce; bugün bizim Calut'a ve askerlerine karşı duracak gücümüz yoktur, dediler.
Diğerleri ise, onlara; Azınlık olanların Allah'ın izniyle kalabalıkları yenmesine çokça rastlanıl-mıştır, diye cevap verdiler.''
Savaşta hazır bulunanlardan birisi de henüz koyun otlatan yaşça küçük bir genç olan Yessi oğlu Davud idi. Savaşabilecek birisi değildi. Babası onu Talut ile birlikte bulunan üç kardeşine dair haberleri getirsin diye göndermişti. Calut'un teke tek çarpışmak üzere er istediğini gördü, herkes ondan korkuyor-du.
Davud bu Filistinli ile çarpışana ne mükafat verileceğini sordu. Ona; hükümdarın onu zengin edeceği, kızını ona vereceği ve babasının ailesini de bir hanedan haline getireceğini söyleyerek cevap verdiler.
Bunun üzerine Davud; Talut'un yanına Amalikalıların komutanı Calut ile tek tek çarpışmak üzere izin istemeye gitti. Talut, Davud'a izin vermek istemedi, bu işten onu sakındırmaya çalıştı, ancak o şu cevabı verdi; Ben babamın ko-yunlarından birisini alıp giden arslanı öldürdüm. Onunla beraber bir de ayı vardı, onu da öldürdüm. Daha sonra asasını ve torbasında bulunan keskin sivri beş tane taşını alıp öne geçti.
Beraberinde sapanı da vardı. Calut ile konuştuk'tan sonra Davud ona bir taş attı; bu taş ahuna isabet etti ve onu yere yıktı. Arkasından yanına yaklaştı, kılıcını aldı, kendi kılıcıyla kafasını kesti ve böylelikle Filistinliler bozguna uğradı.
Hükümdar ona kızı Mikal'ı verdi ve askerlerine komutan olarak tayin etti.
