Şerif Radi...
Şerif Radi diye tanınan Ebu'I-Hasan Muhammed bin Ebi Tahir Ahmed el-Huseyin bin Musa, hem baba ve hem de, anne tarafından seyyidlik mertebesine nail olmuş Hazret-i Ali'nin torunlarındandır.
Şerif Murtaza'nın da kardeşidir.
Edebiyat ve şiirde seçkin bir yeri bulunan Şerif Radi, Hazret-i Ali ve Fatıma'nın evliliklerinden doğan çocuklarının listesini ve şeceresini düzenleme ve seyyid olan kişilerin işlerine nezaretle ilgili ''nakiplik'' görevini yapmıştır.
O dönemde Bağdat'ta Buveyhiler hüküm sürmekte ve Hazret-i Peygamber'in soyundan gelenlere büyük bir değer verilmekte, onlara karşı ilgi ve alaka duyulmaktadır.
Ebu'i-Hasan Muhammed Radi'nin birçok konuda çeşitli eserleri vardır. Bunlar arasında; ''Nehcü'l-Belâğa'' adıyla toplayıp düzenlediği ve Hazret-i Ali'nin; hutbe, mektup, dua, vasiyet ve sözlerini ihtiva eden eserdir.
Şerif Radi, Bağdat'ta vefat ederek, evinin bahçesine gömülmüştür.
Şerif Radi, Hazret-i Ali'nin mensur söz, vecize, hutbe ve emirname gibi İslam tarihine ışık tutan parçaları derlemiş; kardeşi Şerif Murtaza da Hazret-i Ali'nin manzum sözlerini düzenleyerek bize eşi ve benzeri bulunmayan bir çalışmanın ulaştırılmasına hizmet etmiştir.
Hazret-i Ali tarafından çocukluk yıllarından başlayarak olgunluk ve ihtiyarlık yıllarının son demlerine kadar söylenen manzum söz ve şiirler, münacat ve nasihatleri ihtiva eden düşünceler de Şerif Murtaza tarafından düzenlenip bir divanda toplanmış ve bu esere; ''Divanu Ali'' ''Hazret-i Ali'nin Divanı'' adı verilmiştir.
Matbaanın olmadığı ilk zamanlarda kopya edilmek suretiyle çoğaltılan bu eser, daha sonra İslam aleminin çeşitli ülkelerinde elden ele dolaştırılarak okunmuş, 19. yüzyılda da Mısır'da, Bulak matbaasında 1839 tarihinde basılmıştır.
Hazret-i Ali'nin söylediği şiirlerin bir kısmı katipler tarafından yazılmış ve böylece daha sonraki nesillere ulaştırılmıştır. Çünkü o dönemlerde Kur'an-ı Kerim ve Hadis-i şerifler dışında çağdaş Arap şiiri de önemli bir yer tutardı.
Hazret-i Ali'nin Divanı'nda, hayat hikayesi ve başından geçen olayların tasviri bazen ima ve bazen da açıkça dile getirilmiştir.
Çünkü Araplarda şiir önemli bir unsurdu.
Şiire verdikleri önemi açıklama bakımından şu atasözleri çok ünlüdür;
''Şiir, Arapların sefaret kalemi veya evrak dairesidir.''
İslam dünyasında önemli bir yeri bulunan ve eserleri asırlarca okunup yararlanılan, ehl-i sünnet ve'l-cemaat görüşünün savunucularından İmam Gazzali, ''İhyau UIumü'd-Din'' eserinde Hazret-i Ali'ye ait sözlerden örnekler vermiş ve bu sözleri delil göstermek suretiyle. İleri sürdüğü görüş ve düşüncelerini pekiştirmeğe çalışmıştır.
Son zamanlara kadar medreselerde okutulan ''Kafiye''yi esaslı bir şekilde şerh eden Molla Cami, Hazret-i Ali'ye ait, ''Okların açtığı yara iyileşebilir. Fakat dilin açtığı yara kolay kolay kabuk bağlamaz'',
şeklindeki sözünü kendi görüşünün doğruluğunu ispat etmek maksadıyla zikretmiştir.
Kazruni ve Usam gibi bilginler de aynı görüşü paylaşmış ve Hazret-i Ali'ye ait beyitlere özel bir yer vermişlerdir.
İmam, Şa'rani; ''Levahiku'l-Envar fi-tabakati's-Sadeti'i-ahyar'' eserine Hazret-i Ali'ye ait sözleri almak suretiyle bu konuda hizmeti geçen kimseler arasına katılmıştır.
İmam Hasen el-Fencekri, Hazret-i Ali'nin ikiyüz kadar beytini toplayarak bu konuda büyük bir hizmeti yerine getirmeği çalışmıştır.
Bu eser, daha sonraki çağlarda birçok eklemelerle genişletilmiş ve kendisinden fazlasıyla yararlanılan bir kitap haline getirilmiştir.
Özellikle Seyyid Hibetullah bin Muhammed el-Haseni, Hazret-i Ali'ye ait olup tarih, hadis ve tasavvufla ilgili eserlerde yer alan sözleri de bu esere katarak, ''Envaru'I-Vüsul'' adı altında bir kitap meydana getirmiştir.
''el-Hadikatü'l Anika'' adı altında toplanan Hazret-i Ali'nin şiirleri daha sonra genişletilerek ve ilaveler yapılarak, ''Envarü'l-Ukul-mineş'ar-i Vasiyyi'r-Resul'' ismi altında düzenlenmiştir.
''Hazret-i Ali Divanı'' ise, Şerif Murtaza tarafından arap alfabesindeki harf sırasına göre düzenlenmiş ve belli bir sıra dahilinde sunulmuştur.
Şerif Murtaza, Bağdat'ta yaşayan ve Hazret-i Ali sülalesinden gelen kimselerin nakiplik görevini yürütmüştür.
Değişik konularda eser yazan Şerif Murtaza'nın önemli eserleri içinde; ''Dürer ve Gurer'i'' anabiliriz. Kur'an-ı Kerimdeki ayetlerin tefsirine, hadis, lügat ve-benzeri konulara yer verilen eserde çok sayıda şiir'de kaydedilmiştir.
Şerif Murtaza'nın düzenlediği Divan, 18. yüzyıl bilginlerinden Müstakim zade Süleyman Sadeddin tarafından şerh edilmek suretiyle İslam edebiyat ve tarihine, kıymeti yüksek bir eser kazandırılmıştır.
Ehl-i sünnet ve'l-cemaat inancına sımsıkı bağlı ve ondan, hiç bir şekilde taviz, vermeden kalem oynatan Müstakimzade Süleyman Sadeddin, Hazret-i Ali'ye ait sözler hakkında çeşitli görüşler ileri, sürüldüğünü kaydeder. Bazıları, Hazret-i. Ali'ye ait şiirlerin, yaşadığı çağdan daha sonraki yıllara İntikal etmediğini iddia ederken, bazıları da ona ait şiirlerin sadece İki beyitten ibaret olduğunu söylemişlerdir. Hazret-i Ali'ye ait Divan'ın Müstakim zade tarafından yapılan manzum tercüme ve açıklamanın orijinal adı ''Şerhu Divan-ı Ali'dir.'' Müstakim zade'nin kendi el yazması halindeki nüshası, İstanbul'da, Süleymaniye Kütüphanesi Esad Efendi Bölümünde 2780 Numarada kayıtlıdır.
Daha sonra 1839 tarihinde Bulak'da ''Mısır'' basılarak okuyucuların İstifadesine sunulmuştur.
Bir müslüman için önder Kur'an-ı Kerim'dir:
Onun arkasında Rasulullah Efendimiz'in hadisleri ve sünneti gelir. Kur'an ve sünnete bağlı bilginlerin görevi ruhları aydınlatmak için tıkanmış yolları açmak ve kapatılmış pencereleri zorlayarak istifade edebilecek hale getirmektir.
Çocukluk yıllarından başlayarak şehit edildiği ana kadar Hazret-i Ali'nin söylediği her sözde bir incelik, belagat, fesahat ve hikmet mevcuttur.
