Tevrata göre arzı-mevud...
Keldani'lerin Ur şehrinden hicret eden İbrahim (a.s), Kenan topraklarındaki Şekem şehri, Bu günkü Filistin'in Nablus şehri sınırlarında iken; ''Arz-ı Mev'ud'' müjdesinin, bizatihi Allah tarafından ve ilk defa verildiği bildirilmektedir.
Tevrat'ta, Hz. İbrahim'e ve onun nesline, dolayısı ile İsrail oğullarına, vaat edilen topraklarla ilgili birçok ifade bulunmasına mukabil tarif edilen ''Arz-ı Mev'ud'' sınırları muğlaktır.
Dikkat edildiğinde Kenan toprakları sınırları haricinde bu husus dile getirilmemiş, Hz. İbrahim'in ''Kenan'' sınırlarına dahil olması ile birlikte konu açılmıştır. İbrahim (a.s) Harran'da iken Yehova ona şöyle bildirimde bulunmaktadır. RAB Avram'a; "Ülkeni, halkını, babanın evini bırak, sana göstereceğim topraklara git" dedi. "Seni büyük bir ulus yapacağım, Seni kutsayacak, sana ün kazandıracağım. Bereket kaynağı olacaksın.''
Tevrat ifadelerinde çizilen bu sınırlar değişkenlik gösterse de kabaca, Nil İle Fırat nehirleri arası olarak sınırlanabilecek şekilde tasvir edilmektedir. ''O gün RAB Avram'la antlaşma yaparak ona şöyle dedi:
''Ayak basacağınız her yer sizin olacak. Sınırlarınız çölden Lübnan'a, Fırat Irmağı'ndan Akdeniz'e kadar uzanacak.'' Oysa Tevrat metinlerinde değişik yerlerde; ''Arz-ı Mev'ud'' ''Kenan toprakları sınırlarını aşmakta coğrafik alan daha geniş olarak tarif edilmektedir.
''Arz-ı Mev'ud'un'' doğu ve batı sınırı Fırat ve Nil nehirleri olmasının özel bir manası olsa gerektir. Muhtemel ki, Cenab-ı Hakk;
''Hz. İbrahim'in, Fırat'ın kenarındaki Ur'dan başlayıp, Nil kenarındaki Mısır'a kadar süren hicretlerini içine alan bu toprakları, onun tereddütsüz teslimiyet ve tevekkülü karşılığı ödül olarak vermiştir.''
Tevrat kitaplarında yer alan ''Arz-ı Mev'ud'' tasvirleri arasında ''Kenan'' sınırları anlatımı şöyledir:
''O gün Rab Avram'la İbrahim antlaşma yaparak ona şöyle dedi; Rab Musa'ya şöyle dedi; "İsraillilere de ki, 'Miras olarak size düşecek Kenan ülkesine girince, sınırlarınız şöyle olacak; ''Güney sınırınız Zin Çölü'nden Edom sınırı boyunca uzanacak.'' Doğuda, güney sınırınız Lut Gölü'nün ucundan başlayacak, Akrep Geçidi'nin güneyinden Zin'e geçip Kadeş Barnea'nın güneyine dek uzanacak. Oradan Hasar-Addar'a ve Asmon'a, oradan da Mısır Vadisi'ne uzanarak Akdeniz'de son bulacak. Batı sınırınız Akdeniz ve kıyısı olacak.
Batıda sınırınız bu olacak.
Kuzey sınırınız; Akdeniz'den Hor Dağı'na dek uzanacak.
Hor Dağı'ndan Levo-Hamat'a, oradan Sedat'a, Zifron'a doğru uzanarak Hasar Enan'da son bulacak. Kuzeyde sınırınız bu olacak. Doğu sınırınız Hasar-Enan'dan Şefam'a dek uzanacak.
Sınırınız Şefam'dan Ayin'in doğusundaki Rivla'ya dek inecek. Oradan Kinneret Gölü'nün doğu kıyısındaki yamaçlara dek uzanacak. Oradan Şeria ''Ürdün'' Irmağı boyunca uzanacak ve Lut Gölü'nde son bulacak. Musa İsraillilere, "Miras olarak kur'ayla paylaştıracağınız ülke budur" dedi.
''Arz-ı Mev'ud'un'' Tevrat'ta işaret edilen Nil ve Fırat sınırlarına kadar uzatılmaması; Sahih Tevrat'ta yer alan ''Kenan'' bölgesi ''Arz-ı Mev'ud'' sınırlarının tahrif edilerek genişletildiğinin en önemli göstergesidir.
Hz. Süleyman Yemen bölgesindeki Sebe kavmi topraklarına kadar haber alıp Tevhidi mesajları iletirken; Mezopotamya'ya kadar ilerleyip vaat edilen bu toprakları ele geçirmemesi akla muhaldir.
Dolayısıyla Tevrat'ı derleyen ve yazıya geçiren İsrail oğulları ruhban sınıfı tarafından; Hz. İbrahim'in doğup büyüdüğü ve İsrail oğullarının Babil sürgününde onlara vatan olan Mezopotamya coğrafyasının sonradan Tevrat metinlerine ilave edildiği anlaşılmaktadır.
Genişletilmiş vaat edilen toprakların, doğu ve batı olarak her iki sınırı; "Mısır Irmağı'ndan ''Nil'' büyük Fırat Irmağı'' belli olduğu halde kuzey ve güney sınırları ile ilgili o dönemde yaşayan kavim isimleri haricinde bariz sınırlar verilmemiştir.
Bu kavimlerin yaşadıkları ülkelerin sınırları ise müphemdir.
Genişletilmemiş ''Arz-ı Mev'ud'un'' güney ve kuzey sınırları; ''arz-ı mev'ud'un'' doğu ve batı sınırındaki mananın, kuzey ve güney sınırları için de olması gerekir. Bu mantıkla gittiğimizde Hz. İbrahim'in Ur şehri sonrası hicret ettiği Haran, ''Arz-ı Mev'ud'un'' kuzey sınırlarını ve Hz. İbrahim'in Mısır'dan ''çıkış'tan'' sonra Lut peygamber ile yolculuk edip onunla yollarının ayrıldığı Sina ve Negev çölleri ''Arz- Mev'ud'un'' güney sınırları olmalıdır.''
Ancak Hz. İbrahim'den itibaren geçen süreç içersinde İsrail oğulları hiçbir zaman bu genişletilmiş sınırların tümünü içine alacak biçimde ''Arz-ı Mev'ud'a'' sahip olamadığı görülmektedir.''
Daha ziyade Lut gölünün batısından başlayarak Kudüs, Hebron ''el-Halil'', Bir Şeba, Eriha gibi şehirler etrafında Kuzeyde Sayda, Şam'a güneyde Kızıldeniz'in eylat körfezine kadar uzanan ''Kenan'a'' ait bölgede değişken oranlarda hakim olabilmişlerdir.
Asla, Fırat ve Nil'e kadar ulaşamadıkları tarihen sabittir. Hakim oldukları bu bölgedeki hakimiyetlerini devamlı olarak kaybettikleri malumdur..
Bu yüzden sürekli kaybettikleri ''Arz-ı Mev'ud'' toprakları sınırları genişletilerek vasıfları abartılarak bir Ütopya, Mitolojik unsur haline getirilerek bin yıllar boyu yaşatılarak günümüze kadar gelmiştir.
