27 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
5°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Faruk Nafiz Çamlıbel...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

 

1898 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. 

Babası, Orman ve Maadin Nezareti memurlarından Süleyman Nazif Bey, annesi; Fatma Ruhiye Hanım'dır.

İlk ve orta öğretimini Bakırköy Rüştiyesi ile Hadika-i Meşveret İdadisi'de tamamladı. 

Şiire çocuk yaşlarda başladı. Yazarın ifadesine göre ilk şiiri; ''Saat'', "Çocuk Dünyası" adlı bir dergide yayınlandı (1914).

Bir süre tıp öğrenimi gördükten sonra okuldan mezun olmadan ayrıldı ve gazeteciliğe başladı. 1917-1918'de Ati Gazetesi'nin yazı işlerinde çalıştı. 1922'de gazetenin temsilcisi olarak Ankara'ya gitti.

1922'de Kayseri Lisesi'ne edebiyat öğretmeni olarak atandı. Kayseri'ye yolculuğunu, "Han Duvarları" adlı uzun şiirinde anlattı. 

Şiiri, Osmanzade Hamdi Bey'e ithaf etti. Kayseri'de kaldığı iki yıllık dönemde Milli Mücadele'nin havasını çok yakından yaşadı. 

Geleceğin ünlü şairi Behçet Kemal Çağlar, onun Kayseri Lisesi'nde öğrencisi oldu. 

1924'te Ankara Erkek Muallim Mektebi edebiyat öğretmenliğine geçti; ardından Ankara Kız Lisesi'nde öğretmenlik yaptı. 

1932'ye kadar yaşadığı Ankara'da cumhuriyetin kuruluşuna tanıklık etti. 

1924'te; "Çoban Çeşmesi", 1928'de; "Suda Halkalar" isimli kitapları yayınladı.

1928'de Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati'nin başkanlığındaki "Şark Vilâyetlerini Tedkik Heyeti"nde bulunarak Sivas, Erzincan, Gümüşhane, Trabzon, Erzurum illerini ve dönüşte Kastamonu'yu gördü. 

Bu yolculuk, onun edebi yaşamında bir dönüm noktası oldu.

1931'de Ankara Kız Lisesi'nde coğrafya öğretmenliği yapan Azize Hanım ile evlendi. Bu evlilikten İsmet ve Yeliz adında iki çocuğu dünyaya geldi.

1932-1946 arasında İstanbul'da edebiyat öğretmenliği yaptı. Vefa, Kabataş Lisesi ve Amerikan Kız Koleji edebiyat öğretmenliklerinde bulundu. 

1933'de Onuncu Yıl Marşı'nın sözlerini Behçet Kemal Çağlar ile birlikte yazım yaptı.

Ankara ve İstanbul'daki öğretmenlik yıllarında çeşitli dergi ve gazetelerde şiirler fıkralar yayınladı. 

1946'dan 27 Mayıs 1960'a kadar Demokrat Parti İstanbul milletvekili olarak TBMM'de görev yaptı.

27 Mayıs 1960 ihtilalinin ardından tüm milletvekilleri ile birlikte kısa bir süre Yassıada'da, daha sonra da Kayseri Kapalı Cezaevi'nde tutuklu kaldı. 

Son yıllarını Arnavutköy'deki evinde geçirdi. Yassıada'da arkadaşlarıyla birlikte yaşadığı baskıyı "Zindan Duvarları" adlı bir şiir ile anlattı ve şiiri kitap olarak, yayınladı. Eşinin ani ölümünün ardından çıktığı Akdeniz gezisi sırasında Samsun vapurunda Kaş Fethiye arasında seyrederken 8 Kasım 1973 günü bir gezi sırasında hayatını kaybetti. 

Cenazesi, 11 kasım 1973'te Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedilmiştir.

***

ÇOBAN ÇEŞMESİ:

Derinden derine ırmaklar ağlar,    

Uzaktan uzağa çoban çeşmesi,    

Ey suyun sesinden anlıyan bağlar,    

Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi.    

        ***

"Göynünü Şirin'in aşkı sarınca    

Yol almış hayatın ufuklarınca,    

O hızla dağları Ferhat yarınca    

Başlamış akmağa çoban çeşmesi..."    

        ***

O zaman başından aşkındı derdi,    

Mermeri oyardı, taşı delerdi.    

Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi.    

Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi.    

        ***

Vefasız Aslı'ya yol gösteren bu,    

Kerem'in sazına cevap veren bu,    

Kuruyan gözlere yaş gönderen bu...    

Sızmadı toprağa çoban çeşmesi.    

        ***

Leyla gelin oldu, Mecnun mezarda,    

Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda,        

Ateşten kızaran bir gül arar da,

Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi,    

       *** 

Ne şair yaş döker, ne aşık ağlar,    

Tarihe karıştı eski sevdalar.    

Beyhude seslenir, beyhude çağlar,    

Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi...    

 

 

 

 

 

 

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *