29 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
8°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

EBU ZER GIFARİ...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

 

Meşhur Sahabi. İlk müslüman olanlardandır. 

İsmi, Cündeb bin Cünadedir. 

Müslüman olmadan önce künyesi Ebu Memle idi. Müslüman olunca Peygamberimiz (s.a.v.) Ona; 

Ebu Zer künyesini verdi. Lakabı Mesih-ül-İslam'dır. Beni Gıfar kabilesinden olup, doğum tarihi bilinmemektedir. 

652 senesinde Medine civarındaki ''Rebeze'' denilen yerde vefat etti.

Ebû Zer Gıfari, Mekke'nin ticaret yolu üzerinde yaşamakta olan Beni Gıfar kabilesindendir. 

Bunlar Arabistan'da bulunan diğer kabileler gibi cahiliyye devrinin her çeşit kötülüğünü işliyor ve putlara tapıyordu. 

Ticaret kervanlarını çevirip, yağmacılık yapmalarıyla tanınmışlardı. Ebu Zer Gıfari de çevresinin tesiriyle bir müddet kervan soygunlarına katılmıştı. 

Kavmi arasında atılganlığı ve cesareti ile şöhret bulmuş, gücü kuvveti ve yiğitliği ile o çevrede pek meşhur olmuştu. 

Fakat o bütün bunlardan bir tad almıyor, zavallı insanların elleriyle yonttuğu putlara ilâh diyerek tapmasına şaşıyor, putlardan nefret ediyordu. Nihayet bir gün herşeyin tek bir yaratıcısı olduğuna inanarak, yol kesme işinden vazgeçti. İnsanlardan uzak bir hayat yaşamaya ve Allah'ü Te'ala'nın rızasına kavuşmak için kendisine yol gösterecek bir rehber aramaya, başladı. Üç sene böylece devam etti. Ebu Zer Gıfari hidayete adım adım yaklaşmakta iken, Muhammed aleyhisselam'a Allah'ü Te'ala tarafından peygamberlik verilmişti. 

Artık insanlar birer ikişer müslüman olmakla şerefleniyor, İslamın nuru alemi aydınlatmaya başlıyordu. 

İslamın doğuş haberi gün geçtikçe çevrede yayılıyor, müşrikler ise, engellemek için çareler arıyordu. Nihayet bu haber Beni Gıfar kabilesinin yurduna da ulaşmıştı. 

Mekke'den gelen biri, Ebu Zer Gıfari'nin; ''La ilahe illallah'' dediğini işitince, Mekke'de bir zat var, senin söylediğin gibi; ''La ilahe illallah'' diyor ve Peygamber olduğunu bildiriyor dedi. 

Hangi kabileden olduğunu sordu. Kureyş'tendir dedi. Ebu Zer Gıfari bu haberi işitir işitmez kardeşi Üneysi Mekke'ye gönderip bir haber getirmesini istedi. Üneys, Mekke'ye gidip, Peygamber efendimizin (s.a.v.) mübarek cemali, sohbeti ve ihsanları ile şereflendi. 

Hayran kaldı. Sonra tekrar memleketine döndü. Kardeşi Ebu Zer hazretleri Ne haber getirdin diye sorunca, Efendimiz; Vallahi öyle yüce bir zatı gördüm ki, hep hayrı, iyiliği emr edip, kötülüklerden sakındırıyor, dedi. 

Ebu Zer Gıfari; peki insanlar onun hakkında ne diyorlar dedi. 

Zamanın meşhur şairlerinden olan kardeşi Üneys şöyle cevap verdi: 

''Şair, kahin, sihirbaz diyorlar. Fakat onun söyledikleri ne kahinlerin sözüne ne de sihirbazların sözüne benzemiyor. O'nun söylediklerini şairlerin her çeşit şiirleriyle karşılaştırdım. Onlara hiç benzemiyor, hiç kimsenin sözüyle ölçülemez. Vallahi o zât hakkı bildiriyor, doğruyu söylüyor. Ona inanmayanlar yalancı ve sapıklık içindedirler.'' dedi.

Ebu Zer Gıfari kardeşinin getirdiği haber üzerine hemen Mekke'ye gitmeye ve Peygamberimizi (s.a.v.) görüp müslüman olmaya karar verdi. 

Bilhassa müslüman olup da, kimsesiz ve garip olanlara işkence yapıyorlardı. Ebu Zer Gıfari de Mekke'de kimseyi tanımıyordu. 

Hz. Ali Ebu Zer'i gördü. Garip olduğunu anlayarak alıp evine götürdü. Halinden bir şey sormadığı gibi Hz. Ebu Zer de sırrını açmadı. 

Sabah olunca tekrar Ka'be'ye gitti. Akşama kadar dolaştığı halde hiçbir ipucu elde edemedi. 

Eski oturduğu köşeye gelip oturdu. 

Hz. Ali, o gece yine oradan geçerken, Ebu Zer'i görünce Bu biçare hala evini öğrenememiş diyerek, tekrar evine götürdü. 

Sabahleyin yine Beytullaha gitti, sonra oturduğu köşeye çekildi. Hz. Ali tekrar evine davet edip götürdü. Nereden ve niçin geldiğini sordu. 

Ebu Zer hazretleri de, ''Eğer bana doğru bilgi vereceğine kati söz verirsen, söylerim'' dedi. 

Hz. Ali söyle halini kimseye açmam deyince Ebu Zer Gıfari işittim ki, burada bir Peygamber çıkmış, onunla görüşmek ve ona kavuşmak için buraya geldim. 

Hz. Ali sen doğruyu buldun, akıllılık ettin. Şimdi ben o zâtın yanına gidiyorum. Beni takip et benim girdiğim eve sen de peşimden gir dedi. 

Ebu Zer Gıfa'ri, Hz. Ali'yi takip edip, onunla birlikte Peygamberimizin (s.a.v.) mübarek yüzünü görmekle şereflendi. Ve hemen; ''Esselamü aleyküm'' diyerek selam verdi. 

Peygamberimiz (s.a.v.), ''Sen kimsin?'' diye sorunca ben Gıfar kabilesindenim dedi. Ne zamandan beri buradasın? buyurdu,  

Üç gün üç geceden beri buradayım. 

Seni kim doyurdu? buyurunca, Zemzem'den başka bir yiyecek, içecek bulamadım. 

Zemzemi içtikçe hiç açlık ve susuzluk duymadım, dedi. 

Peygamberimiz (s.a.v.), ''Zemzem mübarektir. 

Aç olanı doyurur.'' buyurdu. 

Bundan sonra Ebu Zer Gıfari, Peygamberimize (s.a.v.) bana İslamı bildir dedi. 

Peygamberimiz (s.a.v.) Ona Kelime-i şehadeti okudu o da söyleyip, müslüman oldu. 

O, ilk müslüman olanların beşincisidir.


 

 

 

 

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *