14 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Yusuf-i Hemedani...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

 

Yusuf-i Hemedani hazretleri, Silsile-i aliyyenin sekizincisidir. Fıkıh alimi idi, hadis ilmini de öğrendi. Tasavvufu Ebu Ali Farmedi hazretlerinden öğrenip, onun sohbetinde yetişerek kemale ulaştı. 

Yüzlerce talebesi vardı. Abdullah-i Berki, Ahmed Yesevi ve Abdülhalık-ı Goncdüvani gibi büyük veliler yetiştirdi. 

Bir taraftan doğru din bilgilerini öğretmeye çalışır,  

insanlarla uğraşmaktan, onları yetiştirmek için çalışmaktan hiç sıkılmazdı. 

Diğer taraftan, ağrılara ve yaralara ilaç yaparak herkesin derdine deva bulmaya çalışırdı.

Necibüddin Şirazi isimli bir zat anlatır:

Bir zamanlar evliya sözlerinden birkaç parça elime geçmişti. İnceledim, çok hoşuma gitti. Bunlar kimin sözüdür, bu zatı bulayım da, istifade edeyim dedim. Bir gece rüyada, heybetli, vakarlı, ak sakallı, pek nurani bir zatın evimize girdiğini gördüm. Hemen abdest almaya gitti. 

Beyaz bir kaftan giymişti. Kaftanın üzerinde iri hatla, altın suyu ile, Ayet-el-kürsi baştan ayağa kadar yazılmıştı. 

Ben onun arkasından gittim. Kaftanı çıkarıp bana verdi. 

Bu kaftanın altında ondan daha göz kamaştırıcı bir yeşil kaftan daha vardı. Bunda da, önceki gibi aynı hatla, altın yazıyla Ayet-el-kürsi yazılmıştı. Onu da bana verdi. 

''Ben abdest alıncaya kadar bunları tut!'' buyurdu. 

Abdest aldı. ''Bu iki kaftandan hangisini istersen sana vereyim'' buyurdu. Hangisini verirseniz iyi olur dedim. 

Yeşil kaftanı bana giydirdi. Beyazı da kendisi giydi. 

''Ben, o okuduğun parçaların sahibi olan Yusuf-i Hemedani'yim'' buyurdu. 

Uyanınca çok sevindim. Ona olan sevgim arttı.

İbni Hacer-i Mekki hazretleri anlatır:

Ebu Said Abdullah, İbn-üs-Sakka ve Seyyid Abdülkadir-i Geylani ilim öğrenmek için Bağdat'a geldiler. 

Yusuf-i Hemedani hazretlerinin, Nizamiyye Medresesinde vaaz ettiğini duymuşlardı. 

İbn-üs-Sakka; ''Ona bir soru soracağım ki cevabını veremeyecek'' dedi. Ebu Said Abdullah; ''Ben de bir soru soracağım. Bakalım cevap verebilecek mi?'' dedi. 

Küçük yaşına rağmen büyük bir edep timsali olan Abdülkadir-i Geylani de; ''Allah korusun. Ben nasıl soru sorarım. Sadece huzurunda beklerim, onu görmekle şereflenir, bereketlenirim'' dedi. 

Nihayet Yusuf-i Hemedani hazretlerine geldiler.

Yusuf-i Hemedani hazretleri, İbn-üs-Sakka'ya dönerek; ''Yazıklar olsun sana! Demek bana, cevabını bilemeyeceğim sual soracaksın ha! Senin sormak istediğin sual şudur. Cevabı da şöyledir. 

Senden kafirlik kokusu geliyor'' buyurdu. Sonra Ebu Said Abdullah'a dönerek; ''Sen de bana bir sual soracaksın ve bakacaksın ki, ben o sualin cevabını nasıl vereceğim. Soracağın sual şudur ve cevabı da şöyledir. Fakat sen de edebe riayet etmediğin için, ömrün sıkıntı ile geçecek'' buyurdu. 

Sonra Abdülkadir-i Geylani'ye döndü. 

''Ey Abdülkadir! Bu edebinin güzelliği ile, Allah'ü Te'ala'yı ve Resulünü razı ettin. Ben senin Bağdat'ta bir kürside oturduğunu, çok yüksek bilgiler anlattığını, ''Benim ayağım, bütün evliyanın boyunları üzerindedir'' dediğini sanki görüyor gibiyim ve ben, yine senin vaktindeki bütün evliyayı, senin onlara olan yüksekliğin karşısında boyunlarını eğmiş halde olduklarını görüyor gibiyim'' buyurdu.

Aradan yıllar geçti. Abdülkadir-i Geylani zamanındaki evliyanın en üstünü, baş tacı oldu. Öyle yüksek derece ve makamlara kavuştu ki, insanlardan ve yüksek zatlardan herkes gelerek, mübarek sohbetlerinden istifade ederlerdi. Bir gün buyurdu ki: 

''Benim ayağım, bütün evliyanın boyunları üzerindedir.'' Zamanında bulunan bütün evliya, onun kendilerinden çok yüksek olduğunu bilirler ve üstünlüğü karşısında boyunları eğri olurdu. Bunlar meydana çıktıkça, Yusuf-i Hemedani hazretlerinin senelerce önce haber verdiği haller anlaşılıyordu.

İbn-üs-Sakka ise, çok güzel konuşurdu. Şöhreti zamanın sultanına ulaştı. O da bunu elçi olarak Bizans'a gönderdi. Hıristiyanlar buna çok ilgi gösterdiler. 

Nihayet, onlara aldanarak hıristiyan oldu.

Ebu Said Abdullah da diyor ki:

Hayatım sıkıntılar içinde geçti. Yusuf-i Hemedani hazretlerinin, her üçümüz hakkında da söylediği aynen meydana geldi.

Kaynak: dinimizislam..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *