Arafat Nedir, Ne Demektir..
Arafat, Mekke'nin doğusunda, haccın en önemli rüknü olan vakfenin yapıldığı yerdir.
Kelime olarak; ''Bilme, anlama, tanıma'' ve ''Güzel koku'' gibi manalara gelen bir kökten türemiş olan arefe ve arafatın etimolojisi ve aralarındaki anlam farkı konusunda değişik görüşler ileri sürülmekle birlikte, genel olarak arafat kelimesinin arefenin çoğulu olmayıp her ikisinin de tekil halinde aynı yerin adları olduğu kabul edilmiştir.
Bu yere Arafat adının veriliş sebebi kesin olarak bilinmemekte ise de bu konuda bazı görüşler ileri sürülmektedir.
Hz. Adem ile Hz.Havva'nın yeryüzüne indikten sonra burada buluşup tanışmaları veya Cebrail'in Hz. İbrahim'e haccın nasıl ve nerelerde yapılacağını öğretirken Arafat'a geldiklerinde ona; ''Arefte?'' diye sorması, onun da; ''Areftü'' demesinden dolayı buraya Arafat veya Arefe dendiği kaynaklarda zikredilmiştir.
Ayrıca dünyanın her tarafından gelen insanların bu yerde birbirleriyle görüşüp tanışmaları veya günahlarını itiraf ederek, Allah'tan af dilemeleri, af dileyenlerin affedilmelerinden sonra günah kirlerinden temizlenip Allah katında güzel bir kokuya sahip olmaları sebebiyle bu adın verildiği de ileri sürülen görüşler arasındadır.
Arafat Mekke'nin 21 km. doğusunda, Taif dağ yolu üzerinde ova görünüşünde düz bir alandır.
Doğu, kuzey ve güneyindeki dağlar bu ovayı bir yay gibi kuşatmış, bunlardan Arafat'a bitişik olanlar Arafat'tan sayılmıştır. En uç noktaları arasında doğudan batıya 6.5 km., kuzeyden güneye de 11-12 km. uzunlukta olan bu sahanın tamamı 13.68 km2dir ve kuzey kesiminde halk arasında Arafat dağı olarak bilinen ve eskiden İlâl veya Elâl diye adlandırılan granit taşlarından oluşmuş Cebel-i Rahme bulunmaktadır. Aslında Arafat dağı bu değil, Arafat sahasını kuşatan dağdır.
İslam Ansiklopedisi'nde vakfe yapılan yerin Cebel-i Rahme'den ibaret olduğu ve vakfenin yalnızca bu tepenin üzerinde yapıldığı izlenimi verilmiştir.Halbuki vakfe Hz. Peygamber'in, ''Arafat'ın tamamı vakfe yeridir'' buyurması sebebiyle, aşağıda sınırları belirtilen Arafat sahasının her yerinde yapılabilmektedir.
Arafat'ın batısında Nemire Mescidi bulunmaktadır.
İbrahim Mescidi ve Arafat Musallası diye de adlandırılan bu mescidin kıble yönüne gelen ilk yarısı Arafat sınırları dışındaki Drene vadisinde, ikinci yarısı ise, Arafat sınırları içinde kalmaktadır.
Amr b. Dinar'ın anlattığına göre, İbn. Zübeyr zamanında Ürene vadisinde, arefe günü öğle ve ikindi namazının cemedilerek kılındığı yerde Hz. Peygamberin taştan yapılmış küçük bir minberi vardı.
Bunu sel götürünce İbn Zübeyr ağaçtan yeni bir minber yaptırdı.
Arafat sahasının tamamı Hil bölgesindedir yani Harem sınırları dışında kalmaktadır.
Ancak Harem sınırının bittiği yerde Arafat sınırı başlamamakta, arada Ürene vadisi bulunmaktadır.
Günümüzde Harem sınınnın bittiği noktalar uyarıcı levhalarla işaretlenirken Arafat sınırı da duvar görünümünde büyük sınır taşlarıyla belirlenmiştir.
Arafat vadisinin tamamında vakfe yapmak mümkün olduğu halde hacılar.
Hz. Peygamber vakfesini Cebel-i Rahme'de Neb'a ve Nübey'a kayaları arasında bulunan Nabit tepesi üzerinde yaptığı için aynı yer ve çevresinde bulunmayı arzu ederler.
Bundan dolayı bu bölge hacıların izdihamına en çok maruz kalan bir yer olagelmiş, hacılara hizmet vermek üzere kurulan sosyal tesisler daha çok bu çevrede yoğunluk kazanmıştır.
Arafatta ciddi bir ağaçlandırma projesinin uygulanmasıyla bugünün Arafat'ı Mekkeliler'in mesire yeri olma özelliğini yeniden kazanmıştır.
Hz. Peygamber'in ''Hac Arafat'tır'' buyurması, İslam'ın beş şartından biri olan hac ibadetinin yerine getirilmesinde Arafat'ın ne kadar önemli bir yeri olduğunu göstermeye kâfidir. Bu hadise dayanılarak bütün mezheplerde Arafat'ta vakfe haccın rükünlerinden sayılmış, Hanefîler'de ise;
''Asli rükün'' sayılıp diğer rükünlerden farklı olan önemine işaret edilmiştir.
Yine bütün mezhepler, vakfe zamanı içerisinde bir an bile olsa Arafat'ta bulunmayan kimsenin haççının geçersiz olduğu konusunda görüş birliği içindedirler.
Arafat'ta vakfe zamanı, arefe günü güneşin zevalinden sonra başlar, ertesi gün şafak vaktine kadar devam eder. Sünnete uymak açısından esas olan, Arafat sınırları içine zilhiccenin dokuzuncu günü zevalden sonra girmek ise de günümüzde birlikte hareket mecburiyeti sebebiyle, hacıların büyük çoğunluğunun zilhiccenin sekizinci günü Arafat'a taşınmaları ve geceyi orada geçirmeleri teamül haline gelmiştir.
Güneş batıncaya kadar Arafat'ta kalmak vaciptir; güneşin batmasından sonra da Müzdelife'ye doğru yola çıkılır.
K. Diyanet İslam Ansiklopedisi
