Samarra'nın güneşi İmam-ı Ali Naki...
Ali Naki hazretleri, ''Oniki İmam'ın onuncusudur.'' 829 senesinde Medine'de doğdu.
868'de Bağdat'ta, Samarra nahiyesinde vefat etti. Nesebi, Ali Hadi bin Muhammed Cevad bin Ali Rıza bin Musa Kazım bin Cafer-i Sadık bin Muhammed Bakır bin Ali Zeynelabidin bin Hüseyin bin Ali bin Ebi Talib'dir...
ZAMANININ EN ÜSTÜNÜ İDİ:
Bu mübarek zat, soy, ahlak, ilim, takva ve şecaat bakımından zamanının en üstünü idi. En meşhur lakabı; ''Hadi ve Naki'dir.'' Künyesi; ''Ebü'l-Hasan Askeri'dir.''
Samarra'nın Asker mahallesinde ikamet ettiğinden ''Askeri'' nisbesi verilmiştir. Hazret-i Ali ile hazret-i Fatıma'nın evladından, Ehl-i beytten hazret-i Hüseyin'in torunu olup seyyiddir.
Hasan-ı Askeri, Hüseyin ve Cafer adında üç oğlu ve Aişe adında bir kızı vardı. Halife Vasık ve Mu'tasım zamanlarında Medine-i münevverede ikamet etti. Kur'an-ı kerim, hadis, akaid ve fıkıh dersleri verdi. Halife Mütevekkil zamanında ise, Bağdat'a gidip vefatına kadar orada yaşadı.
Bir gün Ali Naki hazretlerine birisi gelip, hanımının hamile olduğunu ve doğacak çocuğunun erkek olması için dua etmesini istedi.
Bunun üzerine buyurdu ki; ''Çoğu kız vardır ki, erkek evlâdından daha hayırlıdır.''
Daha sonra o şahsın bir kızı dünyaya geldi.
Halife Mütevekkil'in evinde, çeşitli kuşlar bulunurdu.
O kuşların sesinden içeri girenlerin sözlerini duyamaz, girenler de Mütevekkil'in dediğini anlayamazlardı. İmam-ı Naki hazretleri içeri girdiği zaman kuşlar susar, çıkınca tekrar, ötmeye başlarlardı...
EY GENÇ, ÇOK GÜLÜYORSUN!
Bir gün İmam-ı Naki hazretleri halifenin evladlarının birinin düğün yemeğinde bulundu.
Herkes edeble oturuyordu. Fakat gencin biri çok gülünç şeyler söyleyerek edebsizlik ediyordu.
Bunun üzerine İmam-ı Naki hazretleri o gence;
''Ey genç çok gülüyorsun, kahkaha atıyorsun. Allah'ü Te'ala'yı hatırlamaktan gafil oluyorsun. Halbuki üç gün sonra öleceksin. Kabre hazırlıklı mısın?'' buyurdu.
O genç, bu sözü duyduğu halde, edebsizliğinden vazgeçmedi. Yemekler yendi, düğün bitti.
Ertesi gün genç hastalandı. Üç gün sonra da öldü...
***
Devlet adamları ve alimler:
Ebu Bekr Verrak hazretleri, Maveraünnehir'de yaşamış olan evliyanın meşhurlarındandır.
893 senesinden önce vefat ettiği tahmin edilmektedir. Aslen Tirmizli olup, Belh şehrine yerleşmiştir. Zamanının büyük alimlerinden ve evliyanın meşhurlarından olan Ahmed bin Hadreveyh ve Muhammed bin Ali Hakim Tirmizi'nin derslerinde ve sohbetlerinde bulunup kemale ermiştir...
MÜEDDİB-ÜL-EVLİYA!..
Bu mübarek zat, veli yetiştiren manasına ''Müeddib-ül-Evliya'' lakabıyla anılmıştır...
Talebelerinden Haşim-i Sugdi nakleder;
Ebu Bekr Verrak hazretleri buyurdu ki;
''Çok uyumak, çok yemek, çok konuşmak gönlü katılaştırır.''
''Çok sözden muradım hayır ve şerden bahsederken sarf edilen sözlerdir. Hiçbir işe yaramayan kelimeler ise, değil katılaştırmak, kalbi öldürür bile.''
''Dünya peşinde koşanların yanında, ilim ve marifetten bahseden kimse arif değildir.''
İnsanlarda üç sınıf önemlidir:
Devlet adamları, alimler ve zahidler.
Devlet adamları bozulunca, halkın huzuru bozulur. Alimler bozulunca, halkın dini zayıflar.
Varını yoğunu Allah yolunda harcayan zahidler bozulunca da, ahlak fesada uğrar. Devlet adamlarının kötülüğü zulüm ile, alimlerin bozukluğu hırs ve tamah ile, dünyaya düşkün olmayanların, zahidlerin bozulması da riya ve gösteriş ile olur.''
İNSAN KILIĞINDAKİ ŞEYTAN!..
Kötü istekler, insana hakim olunca kalp kararır. Neticesinde göğüs, kalp daralır, huy kötüleşir, sevilmez olur. Zulmetmeye başlar. Bu artık insan değildir. İnsan kılığında bir şeytandır."
''Uzuvlarını nefsinin istekleriyle tatmin ederek memnun eden, kalbine pişmanlık ağacı dikmiş demektir.''
''İyiliği görüp, kıymetini takdir ederek ona karşı saygılı olmak, nimetin şükrüdür.''
''Allah'ü Te'ala ile kendi aranda doğruluğu, halkla kendi aranda da yumuşaklığı sağla.''
''Fıkıh öğrenmeyip tasavvufla uğraşan dinden çıkar, zındık olur. Fıkıh öğrenip tasavvuftan haberi olmayan, bid'at sahibi yani sapık olur.
Her ikisini edinen hakîkate varır.''
''Avamın sıradan halk kalbleri saf, dilleri temiz olmalı ve bunlar namusunu korumalıdır.
Bu huylardan nasipsiz olanların işi gücü kötülük olur. Onlar şeytana iş bırakmazlar.''
''Belanın gelişi çeşitlidir, bunlardan biri ihtilaftır.
İhtilaf, düşmanlığa sebeb olur. Düşmanlık da, ortalığı bela ve afetlere boğar.''
Vefatına yakın buyurdu ki; ''Nefsine aşık olan, kibirli, kıskanç, aşağı ve hakir olur.''
