28 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
8°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Muallim İsmail Hakkı Bey...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Muallim İsmail Hakki bey 1865 yılında İstanbul'un Balat semtinde dünyaya geldi. Babası "İdare-i Hususiye" memurlarından hanende Reşid Efendi'dir. İlk okulu okuduktan sonra onu ailesi Mercan'da bir örücünün yanına çırak olarak verdi.

Mahallesinde ve işyerine yakın camilerde okuduğu ezanlarla sesinin güzelliği dikkatleri çekiyordu. 

Bir çok musıkişinasımızın hayatında olduğu gibi, bu güzel sesi duyan yüksek dereceli bir saray görevlisi,  

ki bu kimsenin bir saray müezzini olduğu söylenir, Mızıka-i Humayun'a alınmasına aracı oldu.

O zamanlar henüz Enderun kapatılmadığı için, geleneksel öğretim ölçüleri içinde Suyolcu Latif Ağa'dan musıki öğrenerek birçok fasıl geçti. 

Bir taraftan da Mızıka-i Humayun hocalarından Batı Musıkısi ve Batı notası öğreniyordu.

O zamanki Enderun musıkışinaslarının hemen hemen hepsi Hamparsum notası bildiğinden bu notayı da öğrendi. Yorulmak bilmez bir çalışma ve öğrenme gayreti içinde sanatını geliştirerek kısa sürede "Sersazende"liğe terfi ettirildi. 

Daha sonra "Kolağası" rütbesi ile müezzinbaşı oldu.

1908'de Meşrutiyet'in ilanından sonra, önce "Musıkı-i Osmani" topluluğunu daha sonra aynı ismi taşıyan "Mekteb"i kurdu. 

Her iki şekliyle de hem düzenli bir sistem içinde öğrenci yetiştirdi, hem de mûsıkî sever İstanbul'lulara iyi icra örnekleri sundu. 

Darülelhan adı altında açılan, sonra İstanbul Belediye Konservatuvarı adını alan öğretim kurumunda "Tertip ve Tasnif Heyeti" üyeliği ve "Fasıl Şefliği" yaptı. Çok güçlü nota bilgisi olduğu için ayrıca "Solfej Muallimliği" görevini de üstlenmişti.

Musıkı hayatına atıldıktan sonra durup dinlenmeden çalışarak, hayli eseri notaya aldı;daha sonra sözünü edeceğimiz yayınları yaptı. 

Sayısız sanatkarın yetişmesinde etken olmuştur. Bütün bunlar göz önüne alınacak olursa, nasıl zaman buldu da bu kadar besteyi yapabildi diye hayrete düşülebilir. Ruşen Ferid Kam, ders verirken hem konuştuğunu, hem de bir yandan beste yaptığını ve çok kolay eser bestelediğini söylerdi.

Soyadı Kanunun dan sonra "Aksoy" adını alan İsmail Hakkı Bey, Konservatuvar'dan Bebek'teki evine tramvayla dönerken 30. Aralık. 1927 'de öldü; 

ertesi gün Eğrikapı mezarlığına defnedildi. 

Bir kez evlenmiş, beş çocuğu dünyaya gelmiştir. Ölümünden sonra nota kolleksiyonu, nota defterleri, kitap ve evrakı radyo idaresince satın alınmıştır. 

Elde bulunan eserleri bir ömür içine sığmayacak niteliktedir. İsmail Hakkı Bey'in musıkımize hizmetlerini şu şekilde özetleyebiliriz:

''Hoca olarak Enderun'da sersazendelikten başlayarak, Darülelhan ve İstanbul Konservatuvarı'nda, Musıkı-i Osmani'de, özel derslerinde, diğer musıkı okulları ve cemiyetlerinde durup dinlenmeden çalıştı. 

Öyle ki, o dönemlerden yetişmiş sanatkarlar arasında İsmail Hakkı Bey'den ders almayan yok gibidir. 

Bu bakımdan "Muallim" sıfatını almıştır.

Onun zamanında İstanbul'da halka açık yerlerde musıkı dinlenebilecek birkaç "Kıraathane" vardı ve bunlar da piyasa sanatkarlarının elindeydi.

Buralarda yıllardan beri toplamı yedi sekizi geçmeyen belli makamlar arasında dolaşılır, bu makamlardan eserler çalınır, söylenirdi. 

Bunu yakından gören İsmail Hakkı Bey, sınırları genişletmek için başka makamları ve bu makamların fasıllarını tanıtmağa karar verdi. 

Önce Şehnaz ve Buselik makamlarından başlayarak sırası ile Hisar, Nişaburek, Mahur, Yegah, Acem Kürdi, Ferahfeza, Neveser, Evcara, Tarz-ı Nevin gibi makamları tanıttı.'' 

Bu makamlardan bilinen eserleri topluyor, saz ve söz eserlerinden eksik olanlarını besteleyerek tamamlıyordu. Bunlara göre nisbeten daha az kullanılan Muhayyer Sünbüle, Pençgah, Kürdi, Gerdaniye, Rahatülervah, Zavil, Nikriz, Acem gibi makamlardan da örnekler vermeyi ihmal etmiyordu. Bu arada hiç icra edilmeyen, önemsiz gibi gözüken makamları da tanıtmaya çalışıyordu.

İsmail hakkı Bey gerçekten de "Muallim" di. 

Bildiğini kendisine saklayan sanatkarlardan değildi. Bazı sanatkârların elinden bir eseri alabilmek bir sorun olduğu halde, o bildiğini öğretmekten ve yaymaktan zevk duyardı. 

Bunun içindir ki, bildiğini her isteyene öğreterek bu kadar öğrenci yetiştirdi, eline geçen her eseri bu sanatla uğtaşanların istifadesine sunmağa çalıştı.

Çok eser yayınlaması bu düşünceden kaynaklanır. Çok verimli bir bestekar olan İsmail hakkı Bey, her formda bin'e yakın eser vermiştir. 

Muallim İsmail Hakkı Bey'in bilinen eserleri:

Solfej veya Nota Dersleri, Usulat, Solfej, Makamat ve ilaveli Nota Dersleri, Mahzen-i Esrar-ı Musıkı yahut Teganniyat-ı Osmanı.

Muallim İsmail Hakkı Bey'in bazı eserleri:

Aman cana beni şad et

Bir kerre yüzün görmeyi dünyaya değişmem

Ey mehlika ey gül beden

Fikrimin ince gülü

Görülmemiş devr'i Yusuftan beri hiç böyle güzel

Gülşende yine ah ü enin eyledi bülbül

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *