Yahya Kemal Beyatlı...
Yahya Kemal Beyatlı, Türk şair, yazar, siyasetçi, diplomat. Doğum adı; Ahmed Agah'tır.
Cumhuriyet dönemi, Türk şiirinin en büyük temsilcilerinden biridir.
Şiirleri Divan edebiyatı ile modern şiir arasında köprülük görevi üstlenmiştir.
Türk edebiyatı tarihi içinde "Dört Aruzcular"'dan biri olarak kabul edilir. ''Diğerleri Tevfik Fikret, Mehmet Âkif Ersoy ve Ahmet Haşim'dir''.
Sağlığında Türk edebiyatının baş aktörleri arasında kabul edilmiş, ancak hiç kitap yayımlamamış bir şairdir.
Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nde milletvekilliği ve bürokratlık gibi siyasi görevler üstlenmiştir.
1884 yılında Üsküp'te dünyaya geldi. Annesi; ünlü divan şairi Leskofçalı Galip'in yeğeni Nakiye Hanım; babası dönemin Üsküp Belediye Başkanı İbrahim Naci Bey'dir.
İlköğrenimini Üsküp'te gördü.1897 yılında ailesiyle Selanik'e yerleşti. Annesinin veremden ölümü onu çok etkiledi. Babasının tekrar evlenmesi üzerine ailesinin yanından ayrılıp Üsküp'e döndüyse de kısa süre sonra Selanik'e geri döndü. ''Esrar'' takma adı ile şiirler yazdı.
Orta öğrenimine devam etmek üzere 1902 yılında İstanbul'a gönderildi. Galatasaray İdadisi veya Robert Kolej'de okuma imkanı bulamayınca Vefa Lisesi'ne kaydoldu ve 1902 kışını İstanbul'daki akrabalarının yanında geçirdi. Serveti Fünuncu ''İrtika'' ve ''Malumat'' adlı dergilerde, "Agah Kemal" mahlasıyla şiirler yazmaya başladı.
Okuduğu Fransızca romanların etkisi ve Jön Türkler'e duyduğu ilginin etkisiyle 1903 yılında II. Abdülhamit baskısı altındaki İstanbul'dan kaçarak Paris'e gitti. İstanbul'a 1912'de geri döndü.
Paris yıllarında Ahmet Rıza, Sami Paşazade Sezai, Mustafa Fazıl Paşa, Prens Sabahattin, Abdullah Cevdet, Abdülhak Şinasi Hisar gibi Jön Türklerle tanıştı.
Fransızca öğrendi. 1904 yılında Sorbonne Üniversitesi'nin Siyaset Bilimi bölümüne kaydoldu. Tarih alanındaki incelemeleri sonucu 1071 yılındaki Malazgirt Savaşı'nın Türk tarihinin başlangıcı sayılması gerektiği görüşüne vardı.
Paris'te geçirdiği dokuz yılda tarih bakışı, şairliği, kişiliği gelişti.
1913 yılında İstanbul'a döndü. Darüşşafaka İdadisi'nde tarih ve edebiyat öğretmenliği yaptı;
bir süre Medresetü'l-Vaizin'de uygarlık tarihi dersi verdi.
Bu yıllarda Üsküp ve Rumeli'nin Osmanlı Devleti'nin elinden çıkması onu derinden üzdü.
1916'da Ziya Gökalp'in tavsiyesi ile Darülfünun'a Medeniyet Tarihi müderrisi olarak girdi.
Sonraki yıllarda Garp Edebiyatı Tarihi, Türk Edebiyatı Tarihi derslerini de okuttu. Hayatının sonuna kadar çok yakın dostu olarak kalan Ahmet Hamdi Tanpınar, onun Darülfünun'da öğrencisi oldu.
Bir yandan da yazın faaliyetlerini sürdüren Yahya Kemal; Türk dili, Türk tarihi konularında gazete ve dergilerde yazılar yazdı. Peyam gazetesinde, "Süleyman Nadi" mahlasıyla, "Çamlar Altında Muhasebe" başlığı altında yazılar kaleme aldı. 1910'dan beri yazmakta olduğu şiirlerini ilk defa 1918 yılında ''Yeni Mecmua'' adlı dergide yayımladı;
Türk edebiyatının baş aktörleri arasına girdi.
Mondros Mütarekesi'nin ardından gençleri etrafında toplayarak, ''Dergah'' adlı bir dergi kurdu.
Dergi kadrosunda Ahmet Hamdi Tanpınar, Nurullah Ataç, Ahmet Kutsi Tecer, Abdülhak Şinasi Hisar gibi isimler yer almıştır. Yahya Kemal'in yakından ilgilendiği bu dergide yayınlanan tek şiiri "Ses Manzumesi''dir.
Ancak dergi için pek çok düzyazı kaleme alan yazar; bu yazılarla Anadolu'da devam eden Milli Mücadele'ye destek vermiş ve İstanbul'da Kuvay-ı Milliye ruhunu canlı tutmaya çalışmıştır.
Benzer yazıları İleri ve Tevhid-i Efkar gazetelerinde de sürekli yayınlandı.
Mustafa Kemal ile tanışma:
Yahya Kemal, Kurtuluş Savaşı'nın Türklerin zaferi ile sonuçlanmasının ardından İzmir'den Bursa'ya gelen Mustafa Kemal'i tebrik için Darülfünun tarafından gönderilen heyette yer almıştı.
Bursa'dan Ankara'ya giderken Mustafa Kemal'e eşlik etti; ondan Ankara'ya gelmesi için davet aldı.
19 Eylül 1922'de Darülfünun Edebiyat Medresesi'nin müderrisler toplantısında Mustafa Kemal'e fahri doktorluk unvanı verilmesini teklif eden Yahya Kemal'in bu teklifi oybirliği ile kabul edildi.
1922'de Ankara'ya giden Yahya Kemal, Hakimiyet-i Milliye gazetesinde başyazarlık yaptı. O yıl, Lozan görüşmelerinde Türk heyetine danışman atandı. 1923'te Lozan'dan döndükten sonra II. Dönem TBMM'ye Urfa milletvekili olarak seçildi.
Emekli olduktan sonra İzmir, Bursa, Kayseri, Malatya, Adana, Mersin ve civarını ziyaret etti. Atina, Kahire, Beyrut, Şam, Trablusşam gezilerine çıktı.
İstanbul'da Park Otel'e yerleşti ve ömrünün sonuna kadar bu otelde yaşadı.
1 Kasım 1958'de Cerrahpaşa Hastanesi'nde hayatını kaybetti. Cenazesi Aşiyan Mezarlığı'na defnedildi.
***
Bir Başka Tepeden:
Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.
Nice revnaklı şehirler görülür dünyada,
Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan.
Yaşamıştır derim, en hoş ve uzun rü'yada
Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.
Vikipedi...
